August 26, 2013

Titanic - Ballad Of Rock N Roll Loser (1975)




1975 yapımı kalite...

from the bars of wisconsin
to the clip joints of l.a.
i've been killing time
while trying to make
this guitar gain
there've been people who thrown bottles
there've been people who thrown flowers
there've been people who just threw open their heart
oh but rock 'n' roll's the only way to tell my story
i'm a rock 'n' rollin' loser till the end
oh rock 'n' roll's the only way to tell my story
i'm a rock 'n' rollin' loser till the end

there've been clowns
there've been jokers
uplitter prostitutes and queers
we slowly dived together through the years
i've been turned out, turned on, turned around, turned down
i've been built up, beat out, set up, drinkin' my pot
i've been oooo hoooo hooo hooo
i've been oooo hoooo hooo hooo

all the things that you see
all the sounds that you hear
they seem to have no meaning
when you're looking through a glass of beer
and you're tired, twisted up inside
you feel you don't belong
and the buzzman shouts
"get up and son, sing one more song"
well rock 'n' roll's the only way to tell my story
i'm a rock 'n' rollin' loser till the end
yeah and rock 'n' roll's the only way to tell my story
i'm a rock 'n' rollin' loser till the end
oh lord, a rock 'n' rollin' loser till the end
rock 'n' rollin' loser till the end
rock 'n' rollin' loser till the end
rock 'n' rollin' loser till the end
rock 'n' rollin' loser till the end

Talk Talk - Such A Shame (1984)


1984.

Mimikler enfes...

"It is my life" albümünden...

August 11, 2013

Cennetin Rengi // Rang-e khoda (1999)

08 Şubat 1999
1999 - İran
Aile ,  Dram
90 Dak.
Mecid Mecidi
Mohsen Ramezani ,  Behzad Rafi ,  Hossein Mahjoub ,  Elham Sharifi ,  Farahnaz Safari
Mecid Mecidi
Mehdi Karimi ,  Ali Ghaem Maghami

Adak esnasında... Nine ve Muhammed.... Eller kalbe...
1999 yapımı İran dram filmi... 90 dakikalık bir farkındalık...

Filmin özgün adı Rang-e khoda. Allah'ın Rengi demek aslında ama Cennetin Rengi olarak çevrilmiş...

Gözleri görmeyen küçük Muhammed'in hikayesi...

Film kısaca şöyle özetleniyor:
Gören eller için...
Küçük Muhammed(Mohsen Ramezani),Tahran'daki bir körler okulunda yatılı olarak eğitim görmektedir.Kör olarak doğmuştur ve çevresindeki dünyayı dokunarak ve işiterek anlamaya çalışmaktadır.Okulu yazın tatile girdiğinde babası onu almak ve köyüne götürmek üzere okula gelir.Muhammed'in annesi ölmüştür ve babası yeni bir evlilik planlamaktadır.Özürlü bir çocuğun evlilik planlarını bozacağından endişelenen baba sürekli olarak ondan kurtulmak için çareler arar.Köyde ise Muhammed'i yazı birlikte geçirecekleri sevecen iki kız kardeş ve yaşlı ninesi beklemektedir.
--------------------------

Kim daha iyi anlatabilir ki sevgiyi?
Ruhunu kaybeden bir baba var karşımızda. Kör oğlunun ona yük olduğunu düşünüyor. Allah'a uzak bir halde. Eşini kaybetmesi, ikisi kız üç çocukla ortada kalması, parasız olması onu bu karamsar hale sürüklüyor.

Muhammed, körlüğün verdiği sözde eksikliği ilk başlarda sorguluyor ki bu noktada öğretmeni devreye giriyor...

İşte Muhammed'in sözleri:

Muhammed, okuma dersi veriyor...

"Beni kimse sevmiyor. Ninem bile… Herkes benden kaçıyor. Çünkü ben körüm. Görebilseydim diğer çocuklar gibi köy okuluna giderdim. Ama ben dünyanın öbür ucunda körler okuluna gitmek zorundayım. Öğretmenim Allah’ın körleri daha çok sevdiğini söyledi. Çünkü onlar göremiyormuş. Ben de "Eğer öyle olsaydı bizi kör yaratmazdı." dedim. O da bana: "Allah görünmezdir, o her yerdedir, onu istersen hissedebilirsin, parmaklarınla onu görebilirsin" dedi. Ben de her gün parmaklarımın dokunduğu her şeyde, her yerde ALLAH’ı aradım. Ve ona her şeyi anlattım, kalbimdeki sırları bile.."
Filmin yine de aldığı ödüller ve aktarılış şekli ile Amerikan piyasasına sunuluş şeklini beğenmedim. Farklı bir kültürün, piyasa malzemesi yapılması ve "doğa, din, körlük" ekseninde çeşni olarak sunulması doğru değil... 
----------------------------

Dokunarak gülmek için...
Her şeyi hissediyor Muhammed... Kuş seslerini duyuyor, dokunuyor hayata. Görmeyen gözlerini parmaklarına taşıyor... Görüyor...

*Ninesinin ona olan sevgisi çok temiz...

*Muhammed'in kardeşlerinin okuduğu sınıfa bir gün misafir olması ve orada, gözleri gören çocukların okuduğu metni, kendi özel kitabından takip etmesi... Yapılan yanlışları anında söylemesi ve hayata tutunması ne de güzel/acıtıcı.

*Filmdeki renk lezzeti bir başka... Canlı ve hayata dair renkler...

Babalık ile insanlık arasında sıkışmak...
*Körlüğün verdiği karanlık mı aydınlığın verdiği aymazlık mı? İnsan ne de kör...

*Orman sahnelerinde gaipten gelen bir ses... Nedeni ne acaba?

*Rengarenk çiçeklerin kaynatıldığı ve adak yakılan sahne çok hoş...


Sabrı, şükrü, çocukluğu, varlığı ve yokluğu yeniden hatırlatan bir film...



Film Hakkında Notlar (Vikipedi'den)

Çiçekler kaynatılırken...
**Filmin yönetmeni Majid Majidi'nin bir önceki filmi Bacheha-Ye Aseman (Cennetin Çocukları)(1997) Amerikan Akademi Ödülü'ne aday gösterilen ilk İran filmi olmuştu. "Cennetin Rengi" ise bir Asya filmi olmasına rağmen ABD'de gişe rekoru kırarak yine bir ilki gerçekleştirmiş ve dikkatleri tekrar yönetmenin üzerine çekmişti.

**Filme çeşitli yarışmalarda 10 ödül verilmiş, 8 kez de ödüle aday gösterilmiştir.

**Film İran dışında ilk kez 1 Eylül 1999'da Kanada'da Montréal Film Festivali'nde gösterilmiştir. Bu festivalde "Büyük Amerika Ödülü" yönetmen Majid Majidi'ye verilmiştir.

**Filmdeki çocuk oyuncu Mohsen Ramezani (Muhammed) gerçek hayatta da görme özürlüdür.










August 10, 2013

Cahit Oben // En Büyük Şaban -- 1983 /// Canım Kardeşim -- 1973 (Film Stüdyosundan Orijinal Kayıt)


Vikipedi der:
Cahit Oben, (d. 1946) Türk besteci, söz yazarı ve müzisyen.
Suadiyeli olarak da tanınır. 1960'lı yılların ilk yarısında; "Sailors", "Cahit Oben 4'lüsü", gibi gruplar kurmuştur. 1970 yılında yine müzisyen olan ağabeyi Ahit Oben ile birlikte çalışmışlardır. Füsun Önal, Şenay, Melih Kibar'ın ilk sahne çalışmaları da Fikret Kızılok gibi Cahit Oben ile olmuştur. 1965 yılı Altın Mikrofon yarışmasında Şeyadlı bestesiyle finale kalmıştır. Daha sonraları Fikret Kızılok'u ritm gitar ve solist olarak gurubuna almış ve birlikte çalışmaya başlamışlardır. 1966 yılında; bas gitarda Koray Oktay, ritm gitarda, Fikret Kızılok, bateride Emre Ulaştır’dan oluşan dört kişilik grubuyla Hergün Kavga şarkısıyla yine Altın Mikrofon’a katılmışlardır. Makaram Sarı bağlar, Ala Gözlerini Sevdiğim Dilber plaklarından bir kaçıdır. 14 plağı vardır. Canım Kardeşim film müziği ile 1973 yılının en iyi film müziği Adana Altın Koza Film Festivalinde ödülüne layık görülmüştür. 1970'li yıllarda film müzikleri yapmaya başlayan Cahit Oben 1970 yılında “Linç”, 1983 yılında En Büyük Şaban filmlerinin müziklerine imzasını atmıştır. Ayrıca 1975 yılında ülkemizi Eurovision şarkı yarışmasına temsil etmek için 1975 Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye Finali'ne katılmış Yeşim adlı şarkıcıyı bu yarışmada lanse etmiş Böyle mi Başlar isimli şarkı 1. mansiyon ödülüne layık görülmüştür. Ayrıca kendisi Özlenen Sevgi şarkısı ile yarışmada yer almıştır. O yıl Türkiye'yi temsil etme hakkı kazanan şarkı, Semiha Yankı'nın seslendirdiği "Seninle Bir Dakika" adlı şarkı olmuştur.

Cahit Oben'den akıllarda yer eden bir çalışma. Biliyorum, hatırlıyoruz... Kemal Sunal'ı da yad edelim..


---------------------------------------------------------

Ya bu... Canım Kardeşim... Sözün özü...

kahraman: bana bak, sana bir şey söyliyim mi? 
arkadaşı: söyle 
k: kimseye söylemek yok ama! 
a: iyi ya söylemem. 
k: yemin et bakiyim. 
a: valla billa söylemem. 
k: ben ölücekmişim. 
a: ne var oğlum bunda yemin ettiricek? 
k: hiiiiç..ama abimle halit abim “duydun mu?” diye bağırdılar akşam bana. ben de korkudan “duymadım” dedim.
a: sen sahiden ölürsen bilyalar nolucak? 
k: ne biliyim ben. 
a: bana versene? 
k: iyi ya, ölünce abimden alırsın. 
a: yaşa ulan!





Hayedeh // To Ham Boro Ey Bivafa

 Vikipedi der ki:

Masume Dadebala (Fars: معصومه دده بالا) (d. 10 Nisan, 1942, Tahran, İran Şahlığı – ö. 20 Ocak, 1990 San Francisco, ABD) İranlı şarkıcı.

70'li yıllarda İran'ın en ünlü şarkıcılarındandı. 1978 yılında Londra'ya ardından Los Angeles'a yerleşti. İran devriminden sonra yeni yönetim onun şarkılarını yasaklayınca bir daha ülkesine dönemedi. Sanat hayatına Los Angeles'da devam etti. 20 Ocak 1990'da San Francisco'daki konserinden sonra kalp krizi geçirip yaşamını yitirdi.


Hayedeh'in To Ham Boro Ey Bivafa adlı parçası...
İçli bir ses... Farsça tını...




Türkçe;

ben yalnızım, yalnızdır yüreğim
yarınsız gece gibi yüreğim
kaptansız gemi gibi
denizin göğsünü yarmakta yüreğim
sen ey sevgi dolu tanrım
ey kimsesizlerin sığınağı tanrım
gam taşlarıyla kırma bir daha
billur cam gibi yüreğimi
sen de git ey vefasız
alma ağzına benim adımı
yaralı kalbim yabancılaştı
istemiyor artık seni
sürme artık benim izimi
anlatma artık yürek sevgisini
yüreğim kırıldı ayaklar altında
istemiyor artık seni
sen ey sevgi dolu tanrım
ey kimsesizlerin sığınağı tanrım
gam taşlarıyla kırma bir daha
billur cam gibi yüreğimi

Farsça;
Khodam tanha tanha delam
Cho shame bi farda delam
Cho kashtiye bi nakhoda
Be sineye darya delam
To ey khodaye mehraban
To ey panahe bikasan
Be sange gham mashkan degar
Cho shisheye mina delam
To ham boro ey bivafa
Nabar bar lab name mara
Dele tangam bigane shod
nemikhahad digar tora
Neshane man digar maju
Hadise del digar magu
Delam shekaste zire pa
nemikhahad digar to ra
To ey khodaye mehraban
To ey panahe bikasan
Be sange gham mashkan degar
Cho shisheye mina delam

Franz Kafka // Beschreibung eines Kampfes (Bir Savaşın Tasviri)


Ah, dedi fare, dünya her geçen gün daha da daralıyor. Önceleri o kadar genişti ki bu beni korkuturdu, yürümeye devam ettim, mutluydum, nihayet uzaklarda sağlı sollu duvarlar gördüm, fakat bu uzun duvarlar birbiri ardısıra o denli hızla üstüme geliyorlar ki ben şimdiden son odadayım bile. VE orada, köşede kendisine doğru yürümekte olduğum bir kapan duruyor.

Sadece istikametini değiştirmelisin, dedi kedi ve onu yedi.

Franz Kafka // Beschreibung eines Kampfes (Bir Savaşın Tasviri), s. 119, 1954


August 07, 2013

Üç Kısa Öykü

Hayalci Hamamböceği – Augusto Monterroso
Bir varmış bir yokmuş, hamamböceği olduğunu düşleyen Gregor Samsa adlı bir işçinin hikayesini yazan bir yazar olduğunu düşleyen Franz Kafka adlı bir hamamböceği olduğunu düşleyen Gregor Samsa adlı bir hamamböceği varmış.

Dünyanın En Kısa, En Hüzünlü Aşk Hikayesi – Martin Gardella
― Beni seviyor musun?
― Hayır.

Son Hikaye – Anonim
― Sizinle daha önce tanışmış mıydık?
― Hayır. ―dedi kadın.
―O zaman düşümde gördüm.



Alıntılanan Çevrimiçi Kaynak: http://newalaqasaba.wordpress.com/2011/11/15/uc-kisa-hikaye/

Nazım Hikmet // Masalların Masalı

(...)
su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Nazım Hikmet // Masalların Masalı (Şiirin Son Bölümü)
Varşova, 7 Mart 1958
















----
Şiiri, Nazım Hikmet'in sesinden de dinleyelim...


Üç Kısa Öykü (Çehov, Cortázar, Kafka)

Hile – Anton Çehov
Eskiden, İngiltere’de ölüm cezasına mahkûm edilen suçluların, kendilerini anatomicilere ve fizyologlara kadavra olarak satma hakları varmış. Bu şekilde elde edilen parayı kimi içkiye yatırır kimi de ailesine bırakırmış. Bu mahkûmlardan korkunç bir cinayetten ceza alan biri, bir tıp doktoruna haber göndermiş ve uzun ve bıktırıcı bir pazarlığın ardından, kendisini iki Gineye satmış. Ama doktordan parayı alır almaz, birden kahkahalarla gülmeye başlamış.

- Niye gülüyorsunuz?, -diye somuş doktor şaşkınlıkla.

- Siz beni asılacak bir adam olarak satın aldınız -demiş suçlu gülerek- ama ben sizi kandırdım! Beni yakarak öldürecekler! Ha, ha, ha!


Katil Sayfa – Julio Cortázar
İskoçya’nın bir yerinde, içinden rastgele bir sayfası boş olan kitaplar satılıyor. Eğer bir okur, saat öğleden sonra üçü vurduğunda bu sayfaya gelirse, ölüyor.


Yola Düşmek – Franz Kafka
Derhal ahırdan atımı getirmelerini emrettim. Uşak emirlerimi anlamadı. Bu yüzden ahıra ben kendim gittim, eyeri atın üzerine attım ve bağladım. Uzaktan bir trompet sesi duyuluyordu, uşağa bu sesin ne manaya geldiğini sordum. Uşak hiçbir şey bilmiyordu, zaten hiçbir şey de duymuyordu. Tam bahçe kapısında yolumu kesti ve:

- Nereye gidiyorsunuz patron?, diye sordu.

- Bilmiyorum, -dedim- yalnızca buradan dışarı çıkmak istiyorum, yalnızca buradan dışarıya. Yeter ki, buradan dışarı olsun, amacıma ulaşmamın tek yolu bu.

- Yani amacınızın ne olduğunu biliyor musunuz?, diye sordu.

- Evet, -diye yanıtladım- az önce söyledim ya. Buradan dışarı çıkmak, amacım bu.


Alıntılanan Çevrimiçi Kaynak: http://newalaqasaba.wordpress.com/2013/05/16/uc-kisa-oyku-cehov-cortazar-kafka/


Adnan Yücel // Kuş Mitingi

“(…)
Sonbahardan sonra Ankara’ya dair
Hep aynı sözler söylenir
Ama yağmur
Yine utanır yağarken
Kar yine yağmadan kirlenir
(…)”

Adnan Yücel // Kuş Mitingi (Şiirden Tadımlık)



August 06, 2013

Kopma // Detachment (2011)

Yapımı:2011 - ABD
Tür:Dram
Süre:97 Dak.
Yönetmen:Tony Kaye
Oyuncular:Adrien Brody , Lucy Liu , Christina Hendricks , Nick Nolte , James Caan
Senaryo:Carl Lund
Yapımcı:Greg Shapiro , Austin Stark



Henry Barthes, öğrencileriyle birebir ilişkiler kurabilen, oldukça yetenekli bir eğitimcidir; fakat bu yeteneğini arka plana atarak, geçici öğretmenlik yapmaktadır. Okula kadrolu öğretmen gelinceye kadar yedek öğretmenlik yapan Henry, hiçbir okulda öğrencilerle ya da iş arkadaşlarıyla duygusal bağ kuracak kadar uzun süreli kalamaz. Görevlendirildiği son devlet okulunda ise öğrencilerin ve hatta öğretmenlerin de bir şekilde içlerine kapanık olduğunu, karamsar tavırlar sergilediğini fark eder. Öğrencilerle ummadığı bir bağ yakalayan Henry, okuldan kaçan bir genç kızın da sokaklardan kurtulmasını sağlar. Umutsuzluk açısından hayatta yalnız değildir ama bu karamsar dünyada hala sevilebilecek şeyler de vardır...

Oscar ödüllü Adrien Brody'nin baş rolde olduğu film, 1990'ların efsanevi filmlerinden olan Geçmişin Gölgesinde'nin (American History X) yönetmeni Tony Kaye'in son filmi olarak dikkat çekiyor. Senarist Carl Lund ise sinemadaki ilk uzun metrajlı deneyimi olan film, eleştirmenler tarafından oyuncu Adrien Brody'nin Piyanist'ten sonraki en başarılı oyunculuk performansı olarak gösteriliyor.
-----------------------------------------
Yukarıdaki şekilde aktarılıyor filmin tanıtımı...

Piyanist'in enfes oyuncusu Adrien Brody'nin başrolde olduğu çarpıcı bir yapıt...

2011 yapımı bu dramada, insanların kendi dünyalarına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Sorunlu lise gençliğini eğitmeye çalışan öğretmenler de bir "kayboluş" içindedirler. Zaten filmin hemen başındaki Albert Camus alıntısı bu durumu haber eder:
"And never have I felt so deeply at one and the same time so detached from myself and so present in the world" // ‘Ve aynı anda hiç bu kadar şeyi bir arada ve derinden hissetmemiştim. Kendimi gelecekten ve dünyadan alıkoydum.’
Detachment; ayırma, koparma ve alıkoyma gibi anlamlara geliyor. İçine kapanan ve kendi dünyasında boğulmak üzere olan bireylerin öyküsü bu...

Sistem (yine o sistem) bireyleri sorumsuz kişiler haline getiriyor. Birbirine güvenmeyen, ezen, üzen ve acımayan organizmalar güruhu... Okullardaki ezberci ya da küresel insan yetiştirici sistem... Hep en iyi, en çok, en fazla, en güzel, en doğru peşinde koşturan, insanı sığlaştıran, süreci öteleyen, sonuçta ise mağlubiyeti hazmedemeyen sistem.

İşte Henry, kendi yaşamındaki kayıpları da önüne katarak, değiştirmeye çalışır öğrencilerini... Hayata bakışlarını törpüler; kırmadan, kınamadan... Özellikle Meredith adındaki kilolu öğrencinin, filme kattığı etki gözardı edilmemelidir.

Erica (Sami Gayle) genç yaşta büyük oyunculuk çıkarıyor filmde... Henry'nin gözyaşlarına ortak oluyor...

Ne mutlu asimile olmayanlara! Çoğunluğun içinde erimeyenlere!

---------------------------
Herkes kendi olarak kalmalı. İçindeki söylenmeyenleri dile getiremeyen yığınlar oluşuyor. Hayallerini hazır paketlerle gideren;özümseyemeyen ve orijinal olamayan yığınlar... Kendi acılarını gizleyen ve diğerlerine saldıranlar... Herkes acı içinde aslında... Kendini alıkoyuyor kendi olmaktan. Farkında mıyız?
-----------------------------




Yüzsüz bir adam ve boş bir sınıf... Acaba ne anlama geliyor? Kendini gizleyen ve tüken(t)en bir insan ve toplum mu? Öğretmen ve öğrenci mi? Ne?






August 05, 2013

Tehlikeli Oyun (Dalga) // Die Welle (2008)

09 Mayıs 2008
2008 - 
 ,  
107 Dak.
Nina Maag
The Wave
2008 yapımı Alman filmi.
Filmin konusu şöyle verilmiş:

Rainer Wegner, öğrencilerinin ilgisizliği üzerine, dikkatlerini çekmek için bir deney yapmaya karar verir: Öğrencilerinden kendisini liderleri olarak kâbul etmelerini ve kendisine Mr. Wegner diye hitap etmelerini ister. “Disiplin aracılığıyla güç” sloganını seçer, bir logo yaratır ve gizli bir işaretle iletişim kuran bu gruba “The Wave/Dalga” adını verir. Grup giderek kontrolden çıkar ve kısa sürede farklı boyutlara ulaşır.
---------------------------

Okulda "anarşi" dersini anlatmak isteyen öğretmen Rainer, bu isteği geri çevrilince "otokrasi" dersini anlatmaya karar verir. Otokraside yönetici bütün siyasi gücü elinde bulundurur ve halk adına karar verir. Sosyal bir deneye girişen Rainer'in amacı, gençlere bu kavramı yaşatmaktır ama...

Grup, kendi dinamiklerini de beraberinde getirir. Dayanışma, giyim, selam ve anlayış ortaklaşır. Kendi dışındakini reddeden bir görüntü oluşur. Herkes, "Hitlervari" bir yaklaşıma bürünür...
--------------------------

İnsanın kendisini bir gruba ait hissetme ihtiyacı gözardı edilemez. Sosyal gruplar, bireyi rahatlatır ve bireye değer kazandırır.

Bunun yanısıra, filmden hareketle insanın yönetilme arzusunun ne kadar yüksek olduğunu da söylemek gerek. İçten içe bastırılan ama can bulan bir hakikat sanki bu. Disiplin, kural ve otorite... Bu Hitler!i haklı çıkaracak bir iç serzeniş oldu gibi...
---------------------------
Morton Rhue'nin aynı isimli kitabından uyarlanmış film...

Filmde de kendini kopuk hisseden ergenler, farklı bir deneyimi bir hafta boyunca yaşarlar... Bazen aşırı özgürlük tutkusunun bireyi belki kısıtladığı söylenemez mi? Buradan tektipçi bir anlayış istendiği sonucu çıkarılmasın. Asıl önemli olan demokrasilerde çareyi bulmak: Akılcı düşünen, kendi kararlarını alabilen, sorgulayan, özgür fakat ilkeli bireyler yaratabilmek... Bu noktada kuraldan çok ilkeyi benimsiyorum. Ancak bireyin yönetilme ve itaat etme içgüdüsünün de hala gizli bir perde ardında olduğunu eklemek istiyorum.

Niçin İzlenir?
Sorgulanmadan kabul edilen ve uyulan buyrukların sonucunu görmek için izlenir. Sürü psikolojisini ve koşulsuz kabullenişi anlamak için izlenir. Bilincin derecelerini test etmek için izlenir. "Führer/lider" kavramının içeriğini doldurmak için izlenir. Filmde yer alan Türk karakterler Sinan ve Ferdi için izlenir.

Filmden bir söz
Öğretmen: Almanya'da bir daha diktatörlük olmaz, öyle mi demek istiyorsunuz?
Öğrenci:  Kesinlikle olmaz, bunun için fazlasıyla bilinçliyiz.
















August 03, 2013

Maske // Mask (1985)

1985 - 
 ,  
127 Dak.
 ,  ,   ,   ,  
Martin Starger





Film, şöyle aktarılıyor:
Yüzü tıpkı bir maskeyi andıran 1978 yılında 16 yaşında ölen genç Rocky Dennis'in gerçek yaşam hikayesinden esinlenen bu olağanüstü dokunaklı filmde anne Rusty'i canlandıran Cher'de ilk başrolüyle izleyicilerin karşısına çıkıyor. Rusty'nin tutku dolu sevgisi ve azmiyle Rocky bir yandan yanlızlığın, önyargının, alaycı davranış ve bakışların bıraktığı acıyla mücadele etmeyi öğrenirken bir yandan da sınıf arkadaşları ve öğretmenleri için ilham kaynağı olur.

1985 yapımı Amerikan filmi...
Cher, bu oyunculuğuyla 1985 Cannes Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü de almış...

----------
Rocky ve annesinin yaşama tutunuş şekli... Yüzündeki deformasyona (Lionitis) rağmen oldukça güçlü biridir Rocky... Kafatasında kalsiyum birikmesi sonucu oluşan bu şekil bozukluığu ona zaman zaman büyük acılar verir. Kendisini "aslan" görünümlü bir olarak tanımlar. Hayat neşesi yerindedir. Avrupa'yı gezme hayali vardır ve beysbol oyununa tutkundur. Motosiklet müptelası bir çevre içinde büyür...

Kendisine alaycı bakan gözleri, zeka, mizah ve insaniyetle alt eder. Okuldaki başarısı dudak ısırtır cinstendir. Yıl sonunda matematik, fen ve tarih birincisi olur. Dış görünüşünün getirdiği baskıyı, en aza indirir. Müdürün kendisine önerdiği körler kampında çalışma teklifini kabul eden Rocky, burada aşkı bulacaktır...

Rocky'nin yazdığı şiirin üstüne söz söylemek olmaz:
---------------------
These things are good: Ice cream and cake,
A ride on a Harley, Seeing monkeys in the trees,
The rain on my tongue, And the sun shining on my face.

These things are a drag: Dust in my hair,
Holes in my shoes, No money in my pocket,
And the sun shining on my face.

---------------------
-----------------
Bunlar güzel şeyler: Dondurma ve pasta,
Harley ile bir gezinti, ağaçta maymunlar,
Dilimde yağmur ve yüzüme vuran güneş.

Bunların hepsi aptalca; saçlarımdaki tozlar,
Ayakkabılarımdaki delikler, parasızlık, 
Ve yüzüme vuran güneş.
------------------

**Rocky'nin kör kız Diana'ya renkleri ve kabarıklığı tarif ettiği/gösterdiği/hissettirdiği sahne enfes... Pamuklardan yapılan kabarık bulutları hissediyor kör kız. Hem de ilk kez...

**Rocky ve annesinin üst düzey motivasyonları... Rocky'i okula yazdırmaya gelen annesi Rusty, müdürün imalı konuşmalarına sinirlenir. Müdür, "Rocky'nin özel ihtiyaçlarının karşılanacağı bir okul bulması" gerektiğini söylerken Rusty sorar: "Bu okulda cebir, biyoloji ve İngilizce var mı?" Müdür, "Evet" der ama annenin cevabı hemen gelir: "Güzel, bunlar Rocky'nin ihtiyacı olan şeyler..." Ayrıca Rusty'nin gerçekçi yaklaşımı da etkili olur Rocky üzerinde. Rusty, insanların sevgisini kazanmanın zaman aldığını söyler...

**Rocky'nin kaliteli mizah anlayışı... Rocky, kendisinden korkan ya da onunla alay edenlere şunu söyler: "Ne oldu, daha önce hiç uzaylı görmediniz mi?" Ayrıca sınıfındaki tanışma gününde kendisini tanıtan bir kızı tüm sınıf alkışlar. Kız da, "Teşekkürler." der. Sıra Rocky'dedir. Rocky tanıtır ama olan şey sadece kendisine bakan gözlerdir. Bozuntuya vermez: "Teşekkürler." Mizah, insanların kalbine dokunacaktır...


**Diana'nın Rocky'i sevmesi harika. Dış görünüşün "her şey" olduğu çağımızda bir insanlık dersi niteliğinde... Eminim gözleri görse yine severdi Rocky'i... Bizi biz yapan şey içimizdeki güzellik... İnsanlığımız, dünyaya kattıklarımız ve doğallığımız aslolan...

**Rocky'nin her halükarda doğruyu dile getirmesi de güzel... Kör kıza önce çok yakışıklıyım der ama bir an sonra hakikati söyler: "Çok çirkinim." Gerçek ancak üstesinden gelebilenlerin işidir. Günümüzde yalanı her şartta geçerli kılıyoruz ne yazık ki...

**Rocky'nin baş ağrılarına ilaç almadan, olumlu düşünerek göğüs germesi... Olumlu düşünmenin muhteşem etkisini göstermekte... 

**Filmin son beş altı dakikasına yayılan ve ağlatan final sahnesi... İzlemek gerek derim.

Dış görünüş tutkunlarına en iyi cevabı yine Rocky verir. Kendisine "Maskeni çıkar!" diye sataşan bir gencin hınçla yakasına yapışır ve haykırır: "Sen maskeni çıkardıktan sonra..." Bu bir yaşam sorgulamasıdır.

Bir insanın ruhunun, yüzünün ardına gizlenmesi ne kadar acı! O kafeste boğulmak... Nefes alamamak... İnsanın maskesinin maskesi...



Filmden bir bölüm...


August 02, 2013

Her Çocuk Özeldir (Yerdeki Yıldızlar) // Taare Zameen Par (2007)

2007
2007 - 
165 Dak.
,  
Amole Gupte
Aamir Khan ,  Ajay Bijli



Aamir Khan'dan etkileyici bir film daha... Filmin konusu kısaca şöyle: Karşımızda yaramaz mı yaramaz ve tembel bir öğrenci var. Adı Ishaan. Geçen sene üçüncü sınıfta kaldığı için sınıf tekrarı yapıyor ama ümit yok gibi... Yazıları okuyamıyor, üç kere üçe "üç" diyor. Kendi hayal dünyasında inanılmaz bir zenginlikle yaşıyor. Hiç kimse ondan memnun olmayınca daha da çekilmez bir hal alıyor. Sinirli ve uyumsuz bir hale bürünüyor... Babasının sabrı taşınca baba, evladını yatılı okula veriyor. Evden gencecik yaşında ayrılan Ishaan için bu ayrılık iyi olmuyor... Hayatını değiştirecek olan resim öğretmeni karşısına çıkana dek... İnanmanın ve sevginin gücünü aktaran bir yapıt...




Aamir Khan, oyunculukta döktürüyor yine... Küçük Ishaan da enfes oyuncu imiş doğrusu...

Eğitim sistemini yerle bir ediyor eleştirileri... Öğretmenlik mesleğinin önemini işaret ediyor bir kez daha...

Birkaç ipucu daha var ama verirsem filmin tadı kaçar...

Artık Hint sinemasının büyüklüğünü kabul etmek ve Amerikan rüyasından uyanmak gerek... Biraz da film süreleri kısa olsa...

Sevdiklerim
*Aamir Khan'ın ilham verici yapısı.
*Khan'ın babaya söylediği sözler: "Siz bana sonuçları söylüyorsunuz? Ben size sebebi soruyorum."


Öğretmenin yarış atı yetiştiren sisteme isyanı: "Yarışları bu kadar seviyorsan yarış atı beslemelisin. 5 parmağın 5'i de bir değil, bunları hizalamaya çalışırsan kesinlikle kırılacaktır.''