Bakışların, zaman ötesidir. Sözlerini üzdüler senin, ruhunu
kirlediler. Kirlediler. Boyalı kuştaki. Gibi. Öne doğru devrileceksin, bunu
istediler. İçindekini, yalnız sana mal ettiler. “Hatalısın, kabul et.” dediler
ve diyecekler yine. Bastılar ruhunun üzerine. Küflediler taze umut yüklü
parmaklarını. Titredi elin, durduramadın. Yapamayacaksın.
Alev alev sızladı boynun. Oyunun borcunu ödettiler. Diğer,
ötekiler, hepsi, sair kıstılar gözlerini. Esirgediler o en insani… Cümleyi
tamamlama ve sus. “Pis.” Haklılar grup, haklılar. Grup hakkı diye bir şey var.
“Atın bunu.” demeliler, imza toplamalılar. Tükürmeliler dolu dolu en münasip…
Bir yerde sev-inecek var.
El titriyor, yapamadı. Eli titretenleri düşündü, vücudunu
saran sıcaklığı ve de. Koridorun sonunda beliren ışığı karartan aydınlığı
düşündü. “Ne oluyor?” dedi sessizce/seslice. “Ne fark eder?” de dedi. Dedi. De,
di. Dedi. Başka eylem bulamadı. Yazarken. Ya yaşarken? Başparmağını bir
kımıltısızlık perdeledi. Kahkahaları ve küstahlığı –onlarınki bu- karşısında sendeledi.
“Sıra sende.” Acıma bilmezler pek keyifliydi. Her şeyi başarıyorlar,
yıkıyorlar, kıyıyorlar. Neden –bazıları- susuyorlar?
Tahlil etmeyeceksin,
düşünmeyeceksin oldu mu? Olurmuş gibi yaparmış gibi yapacaksın. Gibi. Gibi’yi
bile, bile bile… Acımayacaksın oldu mu? Can yakacaksın, kin kin üstüne
koyacaksın. Sa-kin. Lütfen. Güçlü kalacaksın. Sonra? Sonra yalnız ağlayacaksın
ve de. Yalnız öleceksin. Unutma.
Şiiri sürdüreceksin, öleceksin. Yazacaksın, öleceksin.
Durmayacak, gideceksin.
Durmayacak, gideceksin.
Oldu mu? (Noktalı düşün sesli harfleri bir de…)
No comments:
Post a Comment