10 Nisan
Kişi, benimki gibi bir ruh halinde olduğunda vicdanını gözden geçirmekten başka seçeneği kalmaz. İnsanın başına ne gelirse geçmişteki eylemlerinden kaynaklandığı yönündeki görüşü değiştirmem için bir neden yok. Yani her şey hak edilir. Kendimi bu durumda bulduğuma göre tam bir budala olmalıyım.
Öncelikle ahlaki sorumsuzluk. Vicdan konusunda ne yapmam gerektiğini kendime hiç gerçekten sordum mu? Her zaman hedonistik, duygusal güdülere kulak verdim. Kadınlardan nefret ettiğim dönemde bile (1930-1934) nefsime düşkündüm. Bu tavrın ne kadar omurgasız olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Çalışmalarıma bakıldığında bile, hedonist olmadığım bir döneme rastlamak mümkün mü? Tutkuyla çalıştım ama bir yere bağlanmaktan korkuyordum. Aslında hayatımda bir gün olsun doğru düzgün çalışmadım ve elimden iş geldiğini de sanmıyorum.
Bir kusurum daha açıkça ortada. Dar kafalıyım. Kendimi her zaman ahlaki hassasiyeti olan bir adam olduğumu söyleyerek kandırdım, kendi kendime mücadeleler icat ettim ama sorunları çözecek eylemlere girişmedim. Bu ahlaki korkaklığın estetik nedenlerden kaynaklandığını hissederek kariyerimin bir dahinin kariyeri olacağını umdum –ama hala o noktaya gelebilmiş değilim.
İntihar arzumu ancak böyle açıklayabiliyorum. Sonsuza kadar intiharı düşünmeye mahkumum. Beni korkutuyor. İntihar benim temel prensibim, asla gerçekleşmedi asla gerçekleşmeyecek ama düşüncesi bile duyarlılığımı okşuyor.
------------------------
Cesare Pavese // (thisrecording.com arşiv sitesinde yer alan günlüğünden parçalar. Metinler 1935 tarihinden başlıyor.)
No comments:
Post a Comment