Varoluşun zirvesini gösteren, hayatın artık daha fazla yükselemediği bir kendinden geçme hali vardır. Yaşamanın çelişkisi de odur ki bu kendinden geçme, esrime hali, insan ancak en hayat doluyken ve insanın ancak hayatta olduğunu tamamen unutmasıyla gelir. (Sayfa 37)Jack London'ın "Vahşetin Çağrısı" isimli kitabı 1903 yılında yayımlandı.
107 sayfalık kitapta ihanete uğrayan ve kuzeyli tacirlere satılan, St Bernard-İskoç köpeği kırması Buck'un hikayesi anlatılır. "Buck donmuş Yukon toprakları boyunca kızak çekmeye zorlanır. O ve takımdaki diğer köpekler neredeyse canları çıkana kadar dövülmektedir, ancak Buck, John Thornton tarafından bu zulümden kurtarılır ve onun yanında "sevgiyi" öğrenir. Buck artık hayatta kalmayı ve kendi başının çaresine bakmayı öğrenmiştir; öyle ki, yeniden özgür kalıp yabana döndüğünde, karşılaştığı şey korku ve hayranlıktır."
Eser John M. O'Hora'nın "Atavizm" adlı şiirinden alınan şu epigraf ile başlar:
Ufalıyor alışkanlığın zincirini,
Nicedir beklenen göçebe sıçrama;
Ve uzun süren kış uykusundan,
O vahşi soy yine açıyor gözlerini dünyaya.
-------------------------
Yargıç Miller'in yanındaki güvenli ve "tembel" dünyadan koparılan ve yabanıl bir hayata sürüklenen Buck, bir sembole dönüşür ve insanın özü hakkında bilgiler verir. Birey, medeniyet kisvesinden uzaklaştığı an içindeki "vahşi/ilk-el" ortaya çıkacaktır. Çünkü doğada acıma yoktur:
"Adil oyun diye bir şey yoktu. Bir kere yere düştün mü sonun geldi demekti." (Sayfa 14)
Buck, ilk hırsızlığını yapar. Medeniyetin tükendiği ve hayatta kalma eyleminin öne çıktığı an, bu meşru bir hal almıştır. Çünkü "hayatın yakarışı, varoluşun ıstırabı" (Sayfa 35) gizlidir hayatın kalbinde. İnsan, vahşi insan, vardır:
"... kan dökmenin şehveti; öldürmenin hazzı- işte o an Buck'ın içindeki şey de oydu, yalnız onda çok daha derinlerdeydi. O küçük yabaniyi, o canlı et parçasını kendi dişleriyle öldürmek ve burnunu gözlerine kadar sıcak kanın içine sokmak için köpek sürüsünün başında akıp gidiyordu." (Sayfa 37)
Buck, öldürecek ve bundan gocunmayacaktır:
"Muzaffer şampiyon, egemen ilkel hayvan, öldürmüştü ve bu hoşuna gitmişti." (Sayfa 41)
-------------------
Ormandan gelen çağrının peşinden gider Buck. Korkunun büyüklüğünü imrenerek izler. Kardeşinin ulumalarında kaybolur. Bir kurt gibi, bir kurttan öte kalır.
Kitapta bireyin şartlara uyum sağladığını ve nasıl dönüştürüldüğünü görürüz. Birey, özü itibari ile itaat ve kanaat barındırır içinde. Evcilleşen insan, bu özellikleri yitirse de derinlerde devam eder bu iç özellikler. İnsani değerlerin, şartlar değişince rafa kalkması manidardır. En modern görünümlü kişiler bile bir panik anında ilkelleşirler. Saramago'nun Körlük adlı romanında da buna benzer bir senaryo göze çarpar. Farklı koşullar farklı değerleri getirir beraberinde. İnsanın varoluşuna dönüşü vardır işin içinde.
------------
Buck'ın bir kurta dönüşme hikayesi akla piramidin en üst basamağına ulaşmayı amaçlayan insanı getirir: Kendini gerçekleştirme.
----------------------
Akıcı ve yarı-lirik aktarımı ile ilgi çeken eser, bir köpeğin hissiyatı ile hayatı algılamamızı sağlar ve eserin sonlarına doğru çağrı-korku-türkü üçgenine bürünür. Hoş bir hal alır.
-----------------------
Dave adlı haskinin artık yorulması ve kızağa sürülmemesi, bu canlıyı çok yıpratır ve Dave, tekrar kızağa sürülmekte ısrar eder. Bu durum, işlevsellik ve faydacılık zihniyetinin yaygın olduğu "Altına Hücum" dönemine bir eleştiri mahiyetinde düşünülmelidir.
----------------------
Liderlik duygusunun bireyin en tuhaf ve sürükleyici dürtüsü olduğunu da görürüz. Buck, yavaş yavaş liderlik koltuğuna yükselecektir ve bunun için, oyunun kuralına göre mücadele edecektir. Bu, siyasi bir canlı olan insanın davranış yönelimlerini de göstermesi açısından önemlidir.
---------------------
Jack London, Çev. Levent Cinemre, Türkiye İş Bankası Yay., 107 sayfa, 2013
No comments:
Post a Comment