İnsanlar
beni anlayamayacaklar, benim biricik sevgilim! (Sayfa 73)
Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar, yayımlandığı ilk yıl olan 1846’da pek dikkat
çekememiş. Mektup-roman biçiminde yazılan eser “kısa bir toplumsal yapıt”
olarak değerlendirilebilir.
1800'lerde St. Petersburg |
Yoksul bir memur olan Makar Alekseyeviç’in, kimsesiz bir
kıza olan içten aşkını, bağlılığını ve yardımını konu alan eser,
mektuplaşmalarla sürer. Kız –Varvara Alekseyevna- alabildiğine fakir ve
hastalıklıdır. Makar, onun camına bakan bir pansiyon odasında kalır ki bu oda,
mutfağın bölünmüş bir parçasıdır sadece ve kötü kokmaktadır:
Koku, insanın
her yanına sindiği için yadırganmıyor. (Sayfa 19)
Makar’ın yardımları genellikle para şeklindedir ve yardımları
arttıkça, kendisinin cebinde tek kuruş kalmaz. Yazıcılık yaptığı iş yerinden
kazandığı para yetmez olur. Ev sahibesine borçlanır ve sonuç, insanın ikircikli
yüzünü ortaya koyar…
-----------------------
Fakirlik artmaktadır ve düşmanlar yaratır fakirlik.
Diğerleri vardır, yargılayan ve küçümseyen:
Çevremdekiler düşmanlarım;
suratımda bile kusur buluyor, küçümsüyorlardı beni. Sonunda ben de kendimi
küçük görmeğe başladım. Aptal olduğumu söylediler, aptallığıma inandım. (Sayfa
126)
İnsan kendisi için mi giyinir? Sorgulama sürmektedir:
Alt tarafı basit bir insancığım. (…) Zaten paltoyu, hatta
ayakkabıyı da kendimizden çok el için giyeriz. (Sayfa 115)
Dönemin toplumsal yapısını eni konu irdeleyen eser için
“fakirliğe sövgü” dense yeridir. Yine de insana ait şeref, onur gibi kavramlar
da göz ardı edilmez:
Zenginler, fakirlerin kötü
talihlerinden yüksek sesle şikayet etmelerini hiç sevmezler. Bu onlara ârsız,
rahatsız edici bir hal gibi görünür.
Fakirlik elbette ki rahatsız edicidir. Yoksa fakir fukaranın aç karnına
inlemeleri onların uykularını mı kaçırıyor dersiniz? (Sayfa 137)
Edebiyat tutkusu fakirlik dinlemez (mi?)
Bana, canım sıkılmasın diye bir
kitap gönderecektiniz. Vazgeçin canım! Zaten kitap dediğiniz neymiş ki?
İnsanlardan söz açan bir sürü hayalden ibaret. Romanlar da saçma, başıboş
kimselerin gönlü hoş olsun diye düzülmüş bir yığın martaval… İnanın bana
anacığım, yaşımın verdiği tecrübeye inanın! Kulaklarımız bir Shakespeare
lafıyla dolduracaklardır: Edebiyatta Shakespeare… falan, filan diye…
Shakespeare de saçma, hepsi saçma, hepsi bir yığın düzmeceden ibaret! (Sayfa
103)
Edebiyat çok iyi bir şey Varenka.
Bunu evvelsi gün aralarındayken öğrendim. Derin ve öğretici! İnsanın kalbine
bir güç veriyor. (Sayfa 70)
İnsancıklarız hepimiz. Başkaları için giyinen, onlara bağlı
yaşayan kişicikler. Hele zenginlerimiz… İncelik ve içtenlikten uzaklar (mı?)
Fakirlik, ruhunu dolduruyor insanın Makar Devuşkin. Varsın, ayakkabının tabanı
olmasın. Aşık ol, sev, için titresin her yaşta. Mektupların olsun, alıp
verdiğin. Varvara, birgün gidecek mi? Gider. Seni bırakır. Para, yarayı
söndürür. Sahi, sen hala yazıları temize mi çekiyorsun? Adam sende…
Sevdiklerim
* İnsanın aşkı kovalama arzusu.
* Toplumun bireyi şekillendirme arzusuna, “Yeraltından Notlar” benzeri bir isyan.
* Mektup türünün, sözcüklere ve bireylere yüklediği asil hava.
* Toplumun bireyi şekillendirme arzusuna, “Yeraltından Notlar” benzeri bir isyan.
* Mektup türünün, sözcüklere ve bireylere yüklediği asil hava.
❝Kendisinden hiçbir şey saklamadığımı gördükçe bana olan bağlılığı çoğalıyordu.❞
ReplyDeleteDostoyevski’nin İnsancıklar kitabıyla ilgili yorumum ve sevdiğim alıntılar için tıklayabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/dostoyevski-insanciklar-kitap-yorumu/