“Kimdi içinde bunları söyleyen? O kırk yıldan beri tanıdığı Recai Bey miydi, yoksa ondan çok daha önce yaşamış, sonra bu kalıba girmiş, varlığını bugüne kadar ustaca gizlemiş bir başkası mıydı? Şaşıp şaşıp kalıyordu. İnsanların birkaç kez dünyaya geldiklerini, kalıp değiştirdiklerini, bir kişinin içinde birkaç ruhun bir arada yaşayabileceğini okumuştu gazetede. Belki onun içinde de vardı böyle bir başka ruh ve zaman zaman ortaya çıkıyordu. Ama, bunun gerçek olamayacağını da biliyordu. Öyle değildi. Şimdi binlerce hamamböceği üşüşmüştü beynine. Ondan böyleydi. Kimi ölmüş, sırtüstü dönmüş. Karınlarının iğrenç, çizgi çizgi yumuşaklığını görür gibi oluyor. Dört çift ayak umutsuzca debeleniyor kafasının içinde ve uçlarındaki çengeller çıldırtıcı bir kaşıntıya neden oluyorlar. Birçoğu da, duyargalarını oynata oynata, kinli ve kızgın, can alacak yerini arıyorlar beyninin. Az sonra gözlerinin içine girecekler. Kemirmeye başlayacaklar. Onun elinden bir şey gelmeyecek. Kovamayacak onları. Çünkü ölü o. Daha doğrusu yaşamla ölümü ayıran çizginin tam üstünde.”Erhan Bener // Böcek (Sayfa 122-123)
Remzi Kitabevi, 3. basım, İstanbul 2000
No comments:
Post a Comment