Orhan Pamuk’a ithafen…
“Ama beyinlerimiz sürekli hikâye arayan
ve yutan birer obura benziyor. Bu hikâye düşkünlüğünden kurtulmalıyız! O zaman
özgürleşeceğiz, dünyayı olduğu gibi göreceğiz o zaman! Anlıyor musun?” (Sessiz
Ev//Sayfa 174)
O zaman ben de, belki, seni düşünürüm Selahattin, bizi
düşünürüm, Allah’ı düşünürüm, derdim o zamanlar, bağırırdın sen, Fatma derdin,
sus Fatma, şimdi konuş, hepimiz yalancıyız, Doğu yalancı Fatma, derdi
Selahattin, derdin, Allah yok Fatma, Allah yok, din yok, inanıyorsun değil mi,
bana, değil mi? İnanıyorum, derdim, korkarak, susarak, konuşmayarak, ölümü
keşfettim Fatma, evet Selahattin Bey, evet, ölümü ve Batı’yı keşfettim, sus,
Fatma, tembelsiniz, sen neden dövdün Fatma, çocuklarımı, neden, suç ve günah,
Fatma, derdim o zaman, sus, konuşma, dermanım yok, ben dövmedim, sen zaten,
derdim, hiçbir zaman yanıma gelmedin geceleri, hep o kulübeye, hep o hizmetçi
orospunun yanına gittin, onlar benim çocuklarım, derdin Selahattin, değil, piç
onlar! Şimdi bana vuruyorsun Selahattin, ansiklopedimi bitirmem gerek Fatma,
ölüm maddesindeyim, ölümü keşfettim, söylemiştin bunu, söylemiştin, çok
konuşuyorsun Fatma, ölmeyi hak ediyorsun, Doğu gibisin, aylak ve amaçsız,
yüzüme yine vururdun, kan gelirdi, koyulaşıyor yüzüm, ben böyle anlarda ördüğüm
örgüleri düşünürdüm, örgülerdeki kusursuzluk arzumu, yok Fatma, vurma
Selahattin, artık yeter Fatma, artık anla! Ölüm yok, ölüm varsa ben yokum,
Fatma, evet Selahattin, derdim, ağzıma vururdun, koyu, kanıyor, niye
sevmiyorsun kimseyi, niye sessizliği seviyorsun, neden, derdin, ağzımdan kan
süzülüyor, ağlamazdım, güçlü görünüyorsun, güçlü durmam gerekirdi, hem ben
taşlı yolda ilerliyorum, sen beni döverken, annem yüzüme kuru kuru bakıyor,
kızım, derdi, annem, bir daha gitmeyeceksin Şükrü Paşalar’ın Konağı’na, neden
anne, demezdim, orada ağlıyorum, şimdi, Selahattin, annemin gidişine değil,
tekrar gelecek oluşuna, annem, yüzüme bak, derdi, minik alnımı kaldırırdı
havaya, Selahattin, ölüm yok evet, diyemem, susarım, hep, annem, tokat atardı,
atlı arabadaki atları hissederdim, nasılsınız at bey, nasılız, daha hızlı,
kamçılanırdı atlar, Doğu’nun atları, tek farkları bu, sağrıları geniş ve
parlak, daha yetmiş yıl yaşamam gerek, derdi, Selahattin, kanımı akıtarak, yaşamam
gerek, evet Selahattin, demezdim, kan susardım, annem örgülü saçlarımı,
kusursuzca, çekerdi, alnımı kaldırarak, güçlü durmam gerek, hepsi o pis
cücenin, onun adını ağzına alma Fatma, derdi Selahattin, babalık refleksi bu,
neden yaptın bunu, neden ben yalnız üşürken geceleri, neden, sus, vuruyor annem
yanaklarıma, kan süzülüyor bacak, sizin en büyük eksiğiniz bu, evet Selahattin,
arama dökülüyor kan, o pis cüce, ata bulanıyor, kamçılanıyor, o zaman ben de,
belki seni düşünürüm Selahattin, bizi düşünürüm, derdim, kanla, benim evladım,
derdi Selahattin, Recep benim evladım, doğru, senin, benim değil! Günah
gecesini gördüm, Selahattin, günah gecesini, odamda, çıkmadan, saçlarım örgülü,
annem çekiyor hala, bir daha Şükrü Paşalar’ın Konağı yok sana, tamam anne, daha
küçük bir acıyım ben, o piç benim oğlum değil, o hizmetçinin veledi zinası,
tamam Fatma, yeter, ama konuşmadıklarımı duyuyorsun en çok, annem,
yanaklarımdan kan akıtıyor, kan yok, Selahattin, bilim var, aydınlanma var,
iğrenç Müslümanlar, değişeceksiniz Fatma, cüce, hain cüce bizi dinlerdi o
zaman, kulağını tavana, nasılsa, dayar, bizi dinlerdi, hayır, seni dinlerdi,
diye iç geçirirdim, ağlamazdım, cücenin tıkırtıları, artık yaşlıyım Selahattin
Bey, zaman yaşlı, pis cüceyi bir asır önce dövdüm, evet, derdi Selahattin, onu cüce
ettin, ötekini sakat, kan akıyor hala, annem ve sen, Selahattin, sus, derdi o
zaman, o zaman, ansiklopedine giderdin, eline bulaşmış kanı silerdin ölüm
maddesine, senin tebessümün, beni de sevindirirdi, içim titrerdi, sen o
hizmetçiye vermiştin bedenini ve ben özlüyordum etini, minik alnım havada,
şimdi oradayım, hissetmiyorum bugünü, titriyorum yıllar önce bugünü, bugünü
titriyorum, ölüyorum Fatma, diyordun, ölüyorum, cennet ve cehennem yok, ölümü
keşfettim, ben ağzımda bir kan, senin ağzında daha büyük bir kan, annemin eli
kan, ağzı eli kan dolu bir pelikan dolu rüyam, saçlarımda ve elimde kusursuz
örgü, o piç cüce bizi dinliyor, ben ölüyorum Fatma, derdin, sonsuz bir hiçlik,
hayır Selahattin, bu piçlik! Pelikan kan taşıyor, yaralı, bunu anlatıyordu cüce
bana, defol derdim ona, git meyve getir, tamam, derdi, büyükhanım, iğrenen
bendim, sen ölmüşsün Selahattin, neyin varsa attım, ansiklopedilerini, aptal
ilaçlarını, Batı’nı ve hiçliğini, bir tek bu piçi atamadım, kiraz tabağı,
mevsimi mi, getirmişsin cüce, çık odadan, tamam büyük hanım, ben yataktayım,
yorgun ve uykulu, öleceğim Selahattin, öleceğim, sus, derdin, cahil, sus, sonra
ölmüştün, ve annem ve atlı araba ve atlar ve cüce, hepsi, hepsi yaşıyordu,
senin mezarına gelmiştik torunlarımızla, üçü, Nilgün, Faruk ve Metin, üçü de
burada değildi, sanki varlar ama yoklar demiştin bir akşam, odama gelmiştin, o
hizmetçiden sonra, ben örgü örüyordum, onlar sanki yoklar, ben susuyorum, Şükrü
Paşalar’ın konağı da yok, oraya gitmek de, sonra öldün Selahattin, Doğan ve
Gül, kedi gibi, öldüler, torunların, torunlarım derdin, sanki varlar ama
yoklar, bir sorun yok hanımım, derdi arabacı, atlardan biri ölüyor, konağa
kaçmak istiyorum, sus Fatma, özgür düşünce var, Allah yok, şimdi yerimden
kalkamıyorum, neredesin lanet cüce, neredesin? Sonra rüyama geldin, hala
heyecanlısın, sana anlatacaklarım var Fatma, ölmemeliyim, ölümü keşfettim,
ölmemeliyim, örgümü çözüyor annem, bir daha konak, Fatma, tamam, derim,
susuyorum, çocuklarım benim, Recep ve Hasan, ölüyorlar, öldürüyorlar, Recep
seni öldürecek, Hasan Nilgün’ü!.. Eyvah, derdi, arabacı, at ölmüş, annem,
yüzüme bakıyor, kanıyor yüzüm, yok, konak, yok anne, konak yok, var, suç, yanak,
kanlı yanak, günah, kanak, var, pis cüce, beni öldüreceğini biliyordum, planlar
yaptın, tıkırtılar zaten, fare cüce, geceleri beni korkuttun, hayır Fatma,
derdi Selahattin, seni öldürecekler, ama seni öldürerek değil, nasıl sözler
bunlar, aptalsın Fatma, anlamıyorsun, cahil, ben zaten öleceğim Selahattin, bak
kehanet doğru, Selahattin, seni kim öldürüyor, atı kim öldürdüyse, arabacının
sesi de kesiliyor, yol kenarında ters çevrilmiş bir kirpi çırpınıyor, bunu kim,
susuyorum, seni düşünürüm belki Selahattin, şimdi, boş tavana ve yitik zamana
bakıyorum, seni düşünür ve senin geceleri nasıl soluk soluğa ürperdiğini, o
kadın, piçler, ağlıyorum, anlatacaklarım var Fatma, derdin, anlat, bir araya
getirilmiş hikâyeler, tarih, sosyoloji, neyse, torunlarım ne zaman yukarı
gelecekler, elime değecek terli saçları, alkollü nefesler, siz Müslümanlar
deme, Selahattin, deme, kan sıçrıyordu, arabacıyı gösterirdi annem, ölmüş,
kaskatı, kirpikleri kaskatı, kirpi kaskatı, sen anlardın beni, nasıl deli gibi
sustuğumu, o gecelerde, kulübenin ışığı akıyordu bahçeye, izliyordum gölge
oyununu, içim kabarıyor, kadınlığım çürüyor, sana anlatacaklarımı asla
anlatmayacaksın kimseye Fatma, asla, tamam, derdim, sessizce, sen sadece bu
evi, bu evdeki sessizliği seviyorsun Fatma, ölüm sessizliğini, doğru,
Selahattin, annem panik, alnımı tutuyorsun anne, suç, yüzümün kanını serinkanlı
bir şekilde, sen bu eve aitsin Fatma, günah, hiç konuşmuyorsun, dilin mi tutuldu,
sana ne oldu, nefesin mi kesildi, evet, Selahattin, sen o gecelerde, nefes
nefese, ben örgümü söküyorum, derdim, ve annem arabacıyı gösteriyor tekrar,
ölmüş, evet, ölmüş anne, kirpi de, o halde Fatma, derdin, ellerini yanaklarıma
bastırıp, seni öldürecekler, Doğu kafalılar, bu ev için seni öldürecekler,
korkuyorum, Selahattin, o pis cücenin ağzı kulağı burada, beni o öldürecek,
Recep seni öldürecek Fatma, öldürecek! Öldün sen ve bugün ben tavanda seni
arıyorum, hareket edemiyorum, sözcükler yalnızca boşluğu dolduruyor, Recep gel
buraya, diye bağırıyorum, bastonumla tak tak vuruyorum yere, Recep gel, gel,
derdim, gelirdi Recep, efendim büyükhanım, derdi, elinde meyve tabağı, bir
elinde bıçak, aşağıda Nilgün öldü, derdi, annemin eli hala ölüyü gösteriyor,
Recep, derdim, şimdi git, istemiyorum meyve, bıçağı bana doğrulturdu,
Selahattin, tavanda sen bana tokat atıyordun, hâlâ, bir kirpi kıvranıyordu
tavanda, Nilgün’ün ağzından kan dökülüyordu, az diri bedeni ve kim bilir kimler
onun için titriyor, ölüyor Nilgün, bir şeyim yok, derdi, ne zaman sorsam, Recep
bana bakıyor, sessizlik var, bir hiçlik, ölüyorum galiba, hayır aptal, derdi
Selahattin, seni bu aptallığın öldürecek! Aptallığın ve yalnızlığın gözü kör
olsun, demişti Recep, beni bıçağıyla süzerken, Hasan bu esnada trene biniyor,
kaçıyor tavanda, ben tavanda yaşıyorum, Hasan, kimlik bunalımı, beni
öldürmeyeceksin Recep, derdim sonra, evet derdi, öldürmeyeceğim büyükhanım, meyvenizi
doğramak istemiştim, defol şimdi Recep, küstah piç cüce! Tavandan kan damlıyor
Selahattin, Faruk’un tarih notlarını kaydettiği aptal ajandası dökülüyor, ne
geliyorsa tavandan geliyor, tabandan tavana, ben ölünce ansiklopedimi sen devam
ettireceksin, demiştin, Selahattin, ben o kanlı ansiklopediyi yakmadım mı,
hayır, kenarda duruyor, hareket edemiyorum, Recep, gel, aç ansiklopediyi bana,
rastgele bir sayfa, kirpi maddesi, geldi, oku, Recep, gececil, böcekçil bir
memeli cinsi, kızdırıldığı zaman vücudu yuvarlak hale gelir ve böylece bir
diken topuna dönüşür, bunu sana aktarırken heyecanlanıyorum Fatma, neden
Selahattin, çünkü, tamam Recep, git, şimdi, uyuyun büyükhanım, uyuyun,
dinlenin, üzerime örtüyü örterken koluma dokundu Recep, soğuk eller, cüce elleri,
piç cücenin elleri, tavana bakın büyükhanım, anne, diyorum, anne, diyor, sus,
piç, annen gitti, at can çekişiyor, arabacı da, kirpi de, Selahattin can
çekişiyorsun, yerdeyim, herkes başıma toplandı, bağırıyorum, Recep çek
ellerini, hangi eller, kendi kendimi sarıyorum yerde, üşüyorum, sen o soğuk
gecelerde, üşüyorum, her şey biraz siyasi, üşüyorum, Hasan trene biniyor,
tavanda, tren ölüyor, tren, ölüyor, bir yamaçta, demirden, başka bir kimlik
ölüyor, görüyorum, ölüyorum Selahattin, Metin, neredesin torunum, hangimizi,
hepimiz, neredeyiz, burada, üst katta, yerde, kıvranıyorum, o pis cüce bana
bakıyor, ben tavana bakıyorum, plajlar boşalıyor, cücenin elindeki bıçağın
keskinliği görmez gözlerimi köreltiyor, bıçak keskin mi, derdim, önceleri
Recep’e, pis cüce, sırıtırdı, hayır, diyordu, yine sorunca, korkuyorum,
partiler ve aşklar Metin, Ceylan, hepsini görüyorum tavandan, hikayeler
görüyorum, gerçek olamayacak denli sahte, paslı Anadol’un yokuşta kalıyor, yol
boyunca çırpınıyorsun, yağmur akıyor, su yağıyor, yağmur suyu-gökyüzü musluğu,
yoruluyorum izlemekten, Nilgün’ün kanlı ağzı, o ağızdan Hasan mı öpüyor, piçin
çocuğu, Faruk’un, benim çocuğum, ajandasını birkaç kirpi dikenliyor tarlada,
nemli, tarih ölüyor, öyküler ölüyor, Selahattin, yüzüm kanıyor, artık sözcükler
birer yağmur parçası, dökülürler, sessizliğe saplanıyorlar, sessizlik yoktur,
demişti Selahattin, sessizlik yoktur, sadece sözcüklerin yokluğu vardır, aynı
şey değil mi?
Aynı şey değil mi?
* Orhan Pamuk // Sessiz Ev (1983)
No comments:
Post a Comment