Kinin Zaferi yahut
Çirkinin Kaderi
Ancak ağabeyi kendinden evvel ölürse,
ağabeyinin kendinden evvel toprağa verildiğini öğrenirse belki de biraz sükûn
bulacak, kendisi iyi kötü yaşarken toprakta toprak olmuş bir ölüyü artık belki
de pek kıskanmayacaktı…” (Kıskanmak, son cümle)
Nahid Sırrı Örik’in 1937’de Tan gazetesinde tefrika edilen ve 1946’da kitaplaştırılan eseri Kıskanmak, yetmiş dokuz yıllık bir
mesafeden seslenir. Eser Seniha adlı
otuz dokuz yaşında, bekâr bir kadının, ağabeyi Halit’e beslediği kıskançlık
üzerine kuruludur. Halit, genç ve güzel Mükerrem’le evlidir. Seniha ise onlarla
birlikte yaşamaktadır. “Çirkin” olarak tanıtılan Seniha bir yandadır; güzel ve
genç, 27 yaşındaki Mükerrem ve 47 yaşında, güzel eşi, erkek güzeli, Halit öte
taraftadır. Anne ve babasının dahi çirkin gördüğü, acıdığı Seniha’nın içinde
alevlenir haset tohumu. Yurt dışında okutulmuştur Halit, herkes “Bu kız, o
oğlan olmalıydı!” demiş, ağabeyini övmüştür. (Örik 54) Bir keresinde annesinin
Halit’i kucaklarken sarf ettiği şu sözler ömür boyu sürecek kıskançlığı
kuvvetlendirir: “Ah benim güzel evladım! Ne olurdu, zavallı Seniha’da sana
benzeseydi!” (56) Artık Seniha her fırsatta ağabeyinin zorda kalması için
yollar arayacak, ağabeyinin yıkımı ile güzelleşmeye çalışacaktır.
Seniha’nın Çirkinliği Meselesi
Seniha gerçekten çirkin midir yoksa çirkin mi
hissetmektedir? Bu sorunun yanıtı eser içerisinde arandığında bir muğlaklık
göze çarpar. (Kendisini çirkin gören Seniha, iç âleminde sıklıkla düşüncelere
dalar ve kimi zaman Tanrısal anlatıcı rolüne bürünür.) Seniha, kendisine
verilen hediyelerde bile “zavallılığına acınılarak” (18) yapılmış bir lütfun
izlerini sürer. “Mademki genç değil, hele hiç güzel değildi, mademki çirkindi.”
(18) Geç saatte kadın başına sokağa çıkmanın ayıp sayıldığı bir dönemde,
cumhuriyetin ilk yılları, misafirliğe
gittiği evden erken ayrılmayı isteyen Seniha, artık sokaklarda kadınlara
sataşma âdetinin kalmadığı şeklinde bir cevap alır ve bunu kendi çirkinliğiyle
ilişkilendirir. İşkillidir: “Biçare mahlûk, insan senin kadar sakil olduktan
sonra hangi saatte olursa olsun, hem de şehirde değil, dağ başlarında bile
dolaşsa kılına hata gelmez.” (26) Böylesi bir ruh hâli içindedir Seniha. Dans
etmeyi bilmez ve bilse de dansa kaldırılmama ihtimalinin kuvvetli olduğunu
düşünür. (45) Ne kadar haklıdır Seniha? Annesinin kendisini öpüşlerinde
dahi “[m]uhakkak ki iğreniyor benden”
(56) şeklinde düşünen bu karamsar kişinin, kötücül bir yapıya bürünmesi tuhaf
karşılanmamalıdır. “[B]üyük ve parlak siyah gözlerinden başka hiçbir güzelliği
yoktu.” (76) şeklinde tanımlanan Seniha’nın elbette zaman zaman kısmetleri
çıkmış, talipleri belirmiştir. Ona ilgi duyanlar da yok değildir. Anlatıcı,
farklı karakterler gözünden Seniha’nın fiziksel “çirkinliğine” gönderme yapsa
da Seniha için çirkinliğin ziyadesiyle hissedilen bir mefhum olduğu
söylenebilir. Bu hissiyat beraberinde öfke, haset ve öç duygularını
getirecektir. (Halit de Seniha’nın çirkin olduğunu düşünenlerden. 89. sayfada
şu ifade mevcut: “Acaba bu yaştan sonra sevdaya mı tutuldu? Bu kadar çirkin
olmasa bir halt etmesinden korkardım…”)
Haset ve/veya Kıskançlık
Doç. Dr. Hanife Andaç Demirtaş Madran, “Yakın İlişkilerde
Kıskançlık: Bireysel, İlişkisel ve Durumsal Değişkenler” adlı doktora tezi
çalışmasında kıskançlık ve haset arasındaki farklılığa dikkat çeker:
[K]ıskançlığı kısaca, yakın
ilişkiyi tehditlere karşı korumak amacıyla verilen bir tepki olarak
tanımlayabiliriz. Haset (envy) ise, diğerlerinin sahip olduklarına sahip olmak
istemeyi, diğerlerinin sahip oldukları nitelik, başarı ve maddi olanakları
kendininkilerle karşılaştırmayı ve sonuçta da çekememe boyutuna varan bir
durumu anlatır. (Anderson, 2002; Kim ve Hupka, 2002; Parrott ve Smith, 1993;
Pines, 1998). (Demirtaş 4-5)
Gerçekten de Seniha’nın hisleri çoğunlukla haset kavramının
çevresinde hayat bulur. Seniha, ağabeyi gibi “güzel” olmayı, ilgi görmeyi,
evlenmeyi dilemektedir. Kıskançlığın üçüncü bir bireyi de barındırdığı
söylenmelidir. Hasette ise bu durum bir kişinin sahip olduğu özelliğe veya
nesneye yönelik olabilir. (5) Kıskançlıkta bu, tehdit olarak algılanan üçüncü
kişiye yöneliktir. Hangi duygunun daha güçlü olduğu konusunda belirsizlik
mevcutsa da bahsi geçen duyguların birbirini besler nitelikte oldukları
söylenebilir. Yine Madran’ın çalışmasında Spielman’dan alıntıladığı şu ifadeler
kıskançlık ve haset bağıntısını yansıtır: “Ona göre kıskançlık daha çok nefret
duygusu içerir. Hasette bir diğer bireyin sahip olduğu şeye sahip olma isteği
söz konusuyken kıskançlıkta, aynı zamanda, diğerinin ona sahip olmaması
yönündeki istek de vardır.” (Demirtaş 6) Seniha’da haset duygusunun ötesinde
beliren kıskançlık eserin de temasını ve adını oluşturur. Seniha, ağabeyinin
sahip olduklarına sahip olmak ister, bunun yanında Halit’in elindekileri almak
arzusuyla kavrulur. Nefret, kendini göstermiştir. “Allah’ın kendisine Halit’in
bedbahtlığını göstereceği zaman mutlaka yaklaşmıştı.” (Örik 84)
Yasak Aşk
Zonguldak’ta geçen hikâyede, ağabeyi ve ağabeyinin eşi
Mükerrem’le birlikte kalan Seniha’nın ağabeyine duyduğu nefreti belirtmiştik.
Aralarında bir mesafe ve samimiyetsizlik bulunan ağabey-kardeşin öyküsüne
paralel olarak ilerleyen Nüzhet-Mükerrem ilişkisi de eserin akıcılığını ve
gizemini pekiştirir niteliktedir. Evli ve güzel bir kadın olan Mükerrem, kocası
Halit’in ilgisizliğini gerekçe göstererek -kendisine sunulan şartlara alışmış
ve kocasına karşı sevgisi azalmıştır- Nüzhet adında genç ve oldukça yakışıklı
bir gençle yasak ilişki içine girer. Nüzhet, “moda gazetesinin yapraklarından fırlamışçasına”
çekici (49) bir delikanlıdır. İstediği kadını etkileyebilecek özgüvene
sahiptir. Öyle ki Nüzhet “bütün bu güzelliğiyle bir kız evladı olsaydı, anası
belki de kendisini kıskanırdı.” (50) Böylesi bir cazibe merkezi olan Nüzhet ve
Mükerrem’in yakınlaşmasını sezer Seniha ve bu ilişkinin güçlenmesi için elinden
geleni yapar. Farkındadır ki Halit’le Mükerrem arasında büyük bir yaş farkı
vardır, kadın kocasını sevmemektedir ve Mükerrem’in esaslı bir ahlak terbiyesi
yoktur. (80) Seniha’nın amacı Halit’in acı çekmesidir ve her eyleminin temel
odağı yine bu düşünce olacaktır. Hatta “Mükerrem’in Halit’e karşı aşk beslediği
günler Seniha için cidden azaplı geçmişti[r]” (80) Mükerrem’le Nüzhet, haftada
iki kere olmak üzere iki ay boyunca, Nüzhet’in evinde görüşürler. Halit, durumu
fark etmez. Sonrasında olaylar gelişecek ve Halit’e bu aldatma durumunu aktaran
yine Seniha olacaktır. İçi intikam ateşiyle dolu olan Seniha ölme ve öldürme
kavramları çevresinde düşünür: “Halit’in bedbaht olması ve sürünmesi için
gittiği yerde vurulmasını değil vurmasını, katil olmasını istemek daha doğru
idi.” (140) Kinin zaferini sürmek isteyecektir Seniha ve bunda başarılı olmak
isteyecektir.
Halit’in öyküsünü tamamlamak, Mükerrem ve yasak aşkı Nüzhet’in
vaziyetini anlamak ve Seniha’nın yeni hayatını kavramak için eseri okumak
durumundasınız.
Feci Hâlde Görmek Saadeti
Seniha’yı ömrü boyunca takip eden kıskançlık ateşi sönmek
bilmeyecektir. Halit’in kaderini tayin etmek istese, bunu kısmen başarsa ve Mükerrem’i
farklı bir hayata sürüklese de Seniha’nın öfkesi dinmeyecektir. Ona sunulması
gereken “güzellik” ağabeyi Halit ve Mükerrem’in gizli sevgilisi Nüzhet’e, yani
iki erkeğe, verilmiştir. Bu çirkin suret, eserin olumsuz başkişisi Seniha’nın
içinde kötülük çiçekleri yeşertecek bir ruh hâli oluşturmuştur. Şimdi Seniha,
güzelleşmek için çirkinleşmek, daha da çirkinleşmek mecburiyetindedir. Bu,
böyledir.
Kaynakça
Demirtaş, H.
Andaç. “Yakın İlişkilerde Kıskançlık: Bireysel, İlişkisel ve Durumsal
Değişkenler”, Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı, Ankara,
2004.
Örik, Nahid Sırrı. Kıskanmak. Oğlak Yayınları, 7. Baskı. İstanbul: 2013
No comments:
Post a Comment