GİRİŞ: Durgun
bir su uzanıyor süs havuzunda, hava bulanık, gerçek bir su yok, aslında,
görenler su sanıyor. Ötede bekliyorum, az ileride, dişlerim gıcırdıyor,
mevsimler dönüyor, üşüyorum.
SÜS HAVUZU: Süs havuzundaki taşlara yapraklar dökülüyor, ağacın yaprakları sökülüyor, bu, nedense, bende bir hüzün yaratıyor, güzün, kendime sokuluyorum, gün boyu, kendime sokuluyorum, öyle uzun boylu değilim, tıfılca, kendimi sarabiliyorum, bir yaprak daha saplanıyor taşa, ses çıkmıyor, duyamayacağım çıksa da, sağırlaşıyorum, yaşlanıyorum, her an biraz daha, bugünkü derdim de bu, süs havuzunun kenarında bir kedi uzanıyor, ukala, kendini ne sanıyor, benim kadar iri, sen kimsin derdim de, bu kedi beni korkutuyor, köşedeyim, hastaneye bakıyor park, niye bakıyor, yaşlanıyorum, oturak paslanmış, ben de paslanıyorum, arkama yaslanıyor, duruldum, uslanıyorum, başımda kasketim, bir yaprak önüme düşüyor, minik bacaklarıma saplanıyor, canım yanıyor, bir koca bulut gökyüzü, kara, yağmur yağacak, belki de kar, sanmıyorum, kedi süs havuzuna dalıyor, su yok, kedi yapraklara dalıyor, üstü başı yaprak olmuş, ses çıkarmıyor, ya da ben duyamıyorum, çırpınıyor, elimi kokluyorum, pas, oturağı kokluyorum, pas, her gün mü yas, yaşlanıyorum, eklemlerim mükemmeldi, mükeklemler, kırılırlar diye korkuyorum kemiklerim, kedi vahim bir şekilde kayboluyor orada, lağım suyu kokuyor kaybolduğu havuz, hükümsüzdür, sayın kedi, kayboldunuz, yoksunuz, kedimi kaybettim, kendimi yitirmemeliyim, gidiyorum yapraktan suya, kafamı sokuyorum, temas, pürüz, nefessizlik, kafamı çekiyorum zor bela, her şey aynı işte, halbuki dinçleşecektim, sus, kendime sokuluyorum, oturağıma dönüyorum.
SÜS HAVUZU: Süs havuzundaki taşlara yapraklar dökülüyor, ağacın yaprakları sökülüyor, bu, nedense, bende bir hüzün yaratıyor, güzün, kendime sokuluyorum, gün boyu, kendime sokuluyorum, öyle uzun boylu değilim, tıfılca, kendimi sarabiliyorum, bir yaprak daha saplanıyor taşa, ses çıkmıyor, duyamayacağım çıksa da, sağırlaşıyorum, yaşlanıyorum, her an biraz daha, bugünkü derdim de bu, süs havuzunun kenarında bir kedi uzanıyor, ukala, kendini ne sanıyor, benim kadar iri, sen kimsin derdim de, bu kedi beni korkutuyor, köşedeyim, hastaneye bakıyor park, niye bakıyor, yaşlanıyorum, oturak paslanmış, ben de paslanıyorum, arkama yaslanıyor, duruldum, uslanıyorum, başımda kasketim, bir yaprak önüme düşüyor, minik bacaklarıma saplanıyor, canım yanıyor, bir koca bulut gökyüzü, kara, yağmur yağacak, belki de kar, sanmıyorum, kedi süs havuzuna dalıyor, su yok, kedi yapraklara dalıyor, üstü başı yaprak olmuş, ses çıkarmıyor, ya da ben duyamıyorum, çırpınıyor, elimi kokluyorum, pas, oturağı kokluyorum, pas, her gün mü yas, yaşlanıyorum, eklemlerim mükemmeldi, mükeklemler, kırılırlar diye korkuyorum kemiklerim, kedi vahim bir şekilde kayboluyor orada, lağım suyu kokuyor kaybolduğu havuz, hükümsüzdür, sayın kedi, kayboldunuz, yoksunuz, kedimi kaybettim, kendimi yitirmemeliyim, gidiyorum yapraktan suya, kafamı sokuyorum, temas, pürüz, nefessizlik, kafamı çekiyorum zor bela, her şey aynı işte, halbuki dinçleşecektim, sus, kendime sokuluyorum, oturağıma dönüyorum.
ESİR ŞEHİR: Yanıma
oturacaklar elbette, bu oturak hepimizin, ya
hep beraber ya hiçbirimiz, neler oluyor, nereden geliyor aklıma bu
sloganlar, neler oluyor, otura otura
kazanacağız, tribündeki günlerimi anımsıyorum muhtemelen, maçı seyretmeden
geçen bir ömür, maç çıkışı köfte ekmek ve bıçaklı kavgalar, kale arkası ve
amigolar, bağırıyorum, hadi ulan, maçı alacağız, hadi ulan, saldırın saldırın, bu taraftar için,
yanıma bir delikanlı oturmuş, fark ediyorum, boncuk gözlerle beni takip ediyor,
ben neyi kime anlatıyorum, Tahir beni dürtüyor, Ali diyor, bilet lazım maça,
tamam oğlum, hallederiz. Her şey benim, ağaçlar, sular, taşlar benim,
kazanacağız, güçlüyüm, çimlerin üzerinde oturuyoruz, gururluyuz güçlüyüz, Ali Ağabey diyorlar, önümde eğiliyorlar,
tamam ulan, anladık, adımı mı
ezberliyorsunuz, gülüyorum, ağzım ağrıyor şu an, delikanlı bir şeyler
söylüyor, duyamıyorum, pörsüyen ellerime kan dökülüyor ağız denebilecek
aralığımdan, döner bıçağı ile doğranan Necati’nin cenazesindeyiz, ya hep
beraber, cepte para yok, tüm kızlar bizim delikanlı, hepsi, kan kaynıyor,
paltomu uzatıyorum Sema’ya, çulsuz,
diyor, sadece, bakmıyor, bakmıyor, deli gibi koşuyorum bozkırda, Ankara, kimse
bakmasın bana, gömleğimi parçalıyorum koşarken, göğsümü yumrukluyorum,
sevgililer günü yok bana artık, cadılar bayramı bu, ya hiçbirimiz, nasıl
evleneceğim ben oğlum, Ağabey,
delikanlı dinliyor musun, seçemiyorum, oyuncaklardan devasa kaydıraklar filan
yapmışlardı, okulu kırıp onlara gitmiştik ilk, en üstte uçan daire benzeri
benekli bir nesne var, uçacak mı, kapalı kaydırağın içinde yatıyordu, orada
kalıyordu Tahir, yıllar da geçse, ona sarılıyorum, hiç kimse beni sevmiyor
Tahir, hiç kimse! Sarılıyor bana, bak
ağabey, nasıl tırmanacağım ufoya, nasıl, yıllar önceki gibi! Tırmanıyor,
düşme Tahir, ve biliyor musun senin adın hep intiharı çağrıştırıyor bana, Kemal Tahir de var ağabey, senin adınla
birleşince bak, biliyorum Tahir, defalarca söyledin, Esir Şehrin İnsanları*, okuduk defalarca, maça bakmadım ama, kendi
esaretime baktım, sana baktım maçlar boyu, bize baktım, hiç mutlu olamadım,
senin evin burası, bu oyuncak enkazı, ufonun üstüne zıplıyor Tahir, Esir Şehrin İnsanları, diye haykırıyor,
hepiniz, hepimiz, hadi ulan, in oradan aşağı, tüm kitapların orada, biliyorum,
yok ağabey, vallahi fazla yok, sahtekar, sonra delikanlı maçlar da bitti, kuşlar da gitti, her şey bölündü,
parçalandı, kesirleşti, Kesir Şehrin
İnsanları, Sema, kendini asıyor çamaşır ipiyle, neden, niye,
hamileymiş, adam ona varmamış, ben varacaktım, sonra herkes bir yana dağılıyor,
takım küme düşüyor, kulüp kapanıyor, köfte ekmek günleri, çimler, o hakiki
dostluklar, kör kavgalar, tükeniyor delikanlı, mevsimler hızla değişiyor,
uzandığımız çimler kırpılıyor, oraya binalar yapılıyor, pos bıyıklı bir adam
reklam veriyor sağa sola, binalar yapılıyor, ağaçlar yok, ya hep beraber, uzun binalar yapılıyor, ağaçlar kesiliyor, soluk
yok, her yer bina, her yer bina, yaşlanıyorum aynı zamanda, ağaçlar yok,
ağaçlar kesiliyor, hâlâ varsa, yerine hatıra ormanları yapılıyor, benim
boyumda, benim boyumda, söz tekrarları başlıyor yaşla, yıllar geçiyor, eskiyen,
tapusuz evler, bunlardı, yıkılıyor, oyuncak enkazı yıkılıyor, Tahir geliyor aklıma, yeni evler
dikiliyor, bu kez daha daha uzun, boy vermiş ağaçlar kesiliyor, yeni hatıra
ormanları, vakıflar, jandarma, inzibatlar, herkes içeri, herkes içeri,
özgürlükler kesiliyor, Tahir geliyor
aklıma, intihar geliyor, oyuncak enkazı da yıkıldı, daha daha uzun evlerden
biri yanıyor bir kış akşamı, insanlar öksüre aksıra ölüyor, çok insan ölüyor,
kar yağıyor, kar da yanıyor, saçlarım aklaşıyor, yaşlanıyorum, bu binaların
yerine hastane dikiliyor, dispanser, herkes yaşıyor, herkes, nasıl, yaş, lan,
ıyor, Tahir, neredesin, Tahir’i o gün bugündür bulamıyorum, delikanlı beni
dinlemiyor, çünkü gitmiş, adımlarımı sıklaştırmalı, onu bulmalıyım, bekliyorum,
oyuncak enkazının olduğu yerde, o yer burası, o hastane burada, Tahir nerede,
yıllar sonra da olsa!
\------------>
\------------>
oo oo oo
oo oo oo
OTOBÜS: Yukarıdaki otobüse atlıyorum,
yer ve kısmen değer veriyorlar, köşeye siniyorum, ağır aksak, nefesimi
dengelemem gerek, uğultular, acaba otobüste mi ölürüm, ölümüm seyahat halinde
olmamalı, vasiyetim ne, kafamda sorular, deli, diyeceğimi biliyorsunuz, her
zaman sessizliği kesen birileri vardır, sessizlik düşmanları vardır, vardır,
yaşlı bir kadın yaşlı bir adamla kavga ediyor, adam, bağışlayın, hasiktir diyor, kadın, çocukluğunu
özlemiş, belli, söylemeye çekinir insan, sen siktir, siktirdiğin
yere mum diktir, diyor, nasıl mı duyuyorum, ağız okuyorum, iyi kokluyorum,
başkalarının yaptığı keklerin kesif bir kokusu vardır, yemin ediyorum, adam
kadını ısırıyor, kadın inliyor, Uyy,
ısırdı beni namussuz, Tahir, bu sen misin, sana benzetiyorum, bu sensin,
senin kokun, gençliğimizdeki gibi haşinsin, içerisi de soğuk, üşüyorum, kadının
yakınları seni dövüyor, ya da sana benzeyen adamı, seni otobüsten yaka paça
indiriyorlar, aşağıda da bir beş dakika seni dövmelerini bekliyoruz,
homurdanıyor herkes, işimiz var, işlerimiz var, çabuk dövün, diyor birisi,
birisi, ağzını okuyorum, gidelim şoför bey, diyor, sınavı kaçıracağım, tövbe,
diyor biri, sanki, birisi şoke olmuş, birisi eşini aldatıyor, birisi benim
yaşlarımda, fındık içi yiyor ve etrafı süzüyor, tehlikeli, kel olanı kahkaha
atıyor, otobüsün kıyısına yazı yazıyor, ısır beni, içim ısınıyor, insanlar
ölmeyecek gibiler, öyle hissediyorlar, birkaç çocuk benimle alay ediyorlar,
saçımı çekiyor en ufağı, ölmüş lan bu, diyor öteki, yaşıyor muyum acaba,
tedirginim, hayır, diyorum, daha ölmedim, Tahir’i bulmadan ölmeyeceğim, beni
duymuyorlar, kimseyi dinlemiyorlar, fotoğrafımı çekiyorlar en özünden,
internete yüklüyorlar, yorumlar, beğenmeler, resim düzenleyiciler, hiç ölmemiş gibi çek panpa, yazıyorlar
alta, tahminen, durumun beni rahatsız etmesi, ölümün verdiği rahatsızlığa
oranla devede kulak kalıyor. Bakın,
diyorum, deyim, kullanın, yaşatın,
sözcükleri öldürmeyin, en azından, tansiyonum düşüyor, domuz gibi sağlam, diyor
biri, yaşlı taklidi yapıyor bu adam, evet, diyor, diğerleri, yaşlı değil,
saçları beyazlamış, neydi o hastalık, albino, ayıptır, diyor, hepsi, uyuyor
taklidi bitti, şimdi bir de bu başladı, tövbe, elleri tespihli gençler, yanıma
seğirtiyor, uza buradan babalık, on yaşında şeytan çocuklu bir dul kadın yerimi
alıyor, beni kenara itekliyorlar, canım yanıyor, otobüste öleceğim, tansiyonum
düşüyor, bakın ellerime, uzun süre su içinde kalan eller değil bunlar, ölüme
yakın eller, bakın! Dinlemiyorlar, zaten bu o sapığın arkadaşı gibi, o giderken
haykırıyordu Tahir diye, şoför sigarasını tellendiriyor pencereye doğru, her
şeyi duyuyorum, her şeyi görüyorum, ben yaşayan taklidi yapan bir sonradan
ölüyüm, atın beni, denizlere sözcüğü geliyor aklınıza, biliyorum, Tahir, senden
üç dört durak sonra beni de fırlatıyorlar dışarı, çakılıyorum zemine, ellerim
ayaklarım kanıyor, yüzüm, eklemlerim, kelimelerim, gelen geçen bana bakıyor,
haberini alıyorum, az ileride de bunun bir benzeri vardı, diyorlar, o da yola
yolluk olmuş, bunlar kim, vebalı mı yoksa, kalabalık panik oluyor, yüzümde
acıtıcı bir neşe, seni bulacağım, birlikte öleceğiz, sürüklüyorlar beni, kimin
umurunda, birlikte öleceğiz, beyaz saçlarım kanlanıyor, sinirli insanlar
sürüklüyorlar beni, senin yanına gelene dek gözlerimi kaybediyorum, olsun, asıl kapalı gözler görür, demiyor muydu Cioran, diyor muydu, sen mi demiştin
bunu bana, biz birer kesiriz, birleşeceğiz, bu
şehrin insanları anlamayacaklar bizi, diyordun, maçlardaki yitik zihnimizi
sen besliyordun geceleri, bana şiir okuyordun, Sema’ya bir şiir yazmıştın, benim için, şu
muydu?
ŞİİR:
baharda açan sarı ve kırmızı çiçek,
bahardan kaçan sarı ve kırmızı çiçek,
baharda kaç an sarı ve kırmızı, çiçek?
baharda açan sarı ve kırmızı çiçek,
bahardan kaçan sarı ve kırmızı çiçek,
baharda kaç an sarı ve kırmızı, çiçek?
YİNE SÜS HAVUZU: Yan
yanayız, yemin ediyorum, kokunu biliyorum, aynı şiiri okuyorsun, ben ısırmadım
o kadını, biliyorum Tahir, biliyorum, konuşacak derman mı var bizde, seni de sürüklüyorlar,
başımız kolumuz yarılıyor, bizi öldürecekler, bana göz ol, söz, olurum, içimde
yeni bir göz mü açılıyor ne, yaşasın, yok, ölsün, aynı süs havuzuna taşıyorlar
bizi, yaşlanmışsın, yıllar senin üstüne çökmüş, kadını neden ısırdın Tahir, bir
şeyler söylüyorsun ama, duymuyorum, hava bulanık, üşümüyorum artık, mevsimler
dönüyor, dön bebeğim, içinden bu
şarkı geçecek, hissediyorum, kedi süs havuzunun kenarında yine, oldukça suskun
bu kez, havuz onu değiştirmiş, havuz problemi, çözmüş, kibar bir kuyruk
hareketiyle bizi buyur ediyor, insanlar bizi yaprağın içine atmak üzereler, bir
dakika, anlat, neredeydin, niye gelmedin, neden ölmedin?
GERİ SAYIM: Atacaklar
bizi, üç, iki, bir.
Süs havuzunda su yok, su yok, havuza, yaprağa bulanıyoruz, bak, diyorsun Tahir, o çimlerdeki gibi,
o günlerdeki gibi, dışarıda heyecanlı sesler yükseliyor, bizim dışımızda her
şey zararlı gibi, bir koca bulut, gökyüzü, savaş var, ölüm yağacak, ben bunu
rüyamda da gördüm, diyorsun, elimi sıkıca kavradın, Esir Şehrin İnsanları, ellerimiz
titriyor, ölecek miyiz Tahir, ölmeyecek
miyiz Kemal Ağabey, ölmeyecek miyiz?
SON: Elbette süs
havuzunda ölüyoruz, elbette, yapraklardan ufo yaparak, darmadağın, çocuk çocuk,
elbette, çok yaşlı, elbette, hâlâ ve daima, kesir, ölüyoruz, el ele, ya hep beraber, gülüyoruz.
NOT: Bu öykü de insanlar ve şehir gibi kesir kesir, değil mi?
*Kemal Tahir / Esir Şehrin İnsanları (1956)
NOT: Bu öykü de insanlar ve şehir gibi kesir kesir, değil mi?
*Kemal Tahir / Esir Şehrin İnsanları (1956)
No comments:
Post a Comment