July 10, 2012

Dino Buzzati // Tatar Çölü




“Ama sonuçta, insan burada, kalede daha iyi bir şeyler olacağı umudunu taşıyabilir.” (sf. 141)


30 bölümden oluşan, 232 sayfalık kitap, beşinci sayfasında vücut bulan şu cümle ile başlar: “Subay çıkan Giovanni Drogo, ilk atandığı yer olan Bastiani Kalesi’ne gitmek üzere kenti bir eylül sabahı terk etti.” Anlatılan da Giovanni Drogo’nun hikayesi olacaktır zaten.

“Roman Kahramanları”dergisinin Temmuz-Eylül 2012 tarihli son sayısında karşılaştım Drogo ile. Kendisini ve macerasını anlatan üç inceleme yazısını da hatmettim anında. Neticede, Drogo “beni oku” dedi. Emredersiniz Drogo. (Kitaptaki üsluptan hareketle)

Drogo’nun ilk görev yeri olan Bastiani Kalesi, uçsuz bucaksız bir çölle –Tatar Çölü- çevrelenmiştir. (Eskiden Tatarların buralarda var olduğuna inanılırmış, şimdilerde ise bu inanılması makbul bir efsane şekline bürünmüş) Drogo, geldiği gibi gitmek ister kaleden. Alıştığı şehir, daha caziptir o an:

“Geri dönmek, kalenin eşiğinden bile atlamadan, ovaya inip, kentine ve tatlı alışkanlıklarına yeniden kavuşmak…”  (sf. 22)




Kitabın başlarında, Drogo –sıkıcı- kaleyi keşfederken ilk derin sorgulama da kendini gösterecektir:

“Çıplak ve rutubetli duvarlar, sessizlik, ölgün ışık, her şey, kaledekilerin, dışarıda, dünyada bir yerlerde çiçeklerin, gülen kadınların neşeli ve insana kucak açan evlerin varlığını unuttuğunu düşündürüyordu. Burada her şey bir feragati andırıyordu; ama ne uğruna, hangi gizemli şey uğruna bir feragatti bu?” (sf. 23)

-----------------

Ne uğrunadır bu feragat Drogo? İnsanın böylesi “alışkın” bir canlı olması niyedir? Kalede sessizliğin derinliği (sf. 35) ile savrulmak Drogo. Niyedir? Yalnız hissedersin kendini Drogo bu yüzden. Dört ay sonra gitmek üzere, sahte bir sağlık raporu ile, ikna edilirsin bir de. Alık Drogo. Alışacaksın. Şimdilik zorlansan bile. Getirme şöyle soruları aklına:

“Ya yıllar yıllar boyunca burada durmak ve gençliğini burada, bu tek kişilik yatakta tüketmek zorunda kalırsa?” (sf. 37)

Alışmak dört ay kadar sürecektir Drogo için ve sorgulamalar yaşam boyu. Yol –yaşam yolu- bitecektir Drogo, emin ol:

“İnsanlar, ‘şu nehri aştıktan sonra on kilometre daha gidince varırsın.’ diyeceklerdir. Ama, buna karşılık yol hiç bitmeyecektir, günler gitgide daha kısalacak, yol arkadaşları seyrekleşecek, camlarda hareketsiz, donuk, kafalarını sallayan suratlar görünecektir.” (sf. 50)


Drogo’nun öyküsünün yanında Lazzari’nin acıklı öyküsü de yaralar yüreği. Kalenin civarında beliren bir atı, kendi atı sanacak ve gizlice atı, içeri sokmaya çalışacaktır. Bu, onun –çaylak askerin- kapıda parolayı bilemeyip ölümle biten macerasını beraberinde getirir çünkü kapıdaki “nöbetçi artık Arap değildi; o artık sadece sert bir çehreyle silahını kaldıran ve arkadaşına nişan alan bir askerdi.” (sf. 98) Kalenin ve askeriyenin mekanik adamı. Vicdanını nöbet yeri girişinde çıkarıp asan Arap. Haklıdır o. Askerlikte, kurallar çiğnenmemelidir. İhlal, ölüme sebebiyet verir. Hayat olağandır ve devam etmelidir.
Kalede tek gerçek vardır: Umut. Bunu Drogo, enfesçe dillendirir:

“Ama sonuçta, insan burada, kalede daha iyi bir şeyler olacağı umudunu taşıyabilir.” (sf. 141)

Kuzeyden gelecek düşmanın umudu. İşte o zaman yiğit askerler varlıklarını anlamlandıracak bir dayanak noktası yakalayacaktır. Kahraman olmak, çarpışmak, ölmek. Buna rağmen, beklemek kolay değildir, bilinmeyeni. Ancak gelebilir “o”. Şehirde bu, mümkün olmayacaktır. Şehirde, umut yoktur Drogo. Haklısın.



Kalenin anlamlanması zordur öte yandan. Kaleye düşman değil, herhangi bir canlı bile uğramamaktadır. Aslında bir kadastro birliği olan ekibin kuzey yönünden gelmesi, kale efradını heyecana sevk eder. Savaş kapıda gibidir ama çok uzun süredir sadece “bekleyen” komutan Filimore temkinlidir ve sebebi şudur:

“Belli bir yaştan sonra umutlanmanın aşırı derecede çaba gerektirmesi yani insanın yirmi yaşında sahip olduğu inanca asla tekrar kavuşamamasıydı.” (sf. 113)

Yüzbaşı Monti ve Teğmen Angustina’nın öyküsünün anlatıldığı kısmı size bırakırım. Lezizdir ve “kahramanlık/fedakarlık” bağlamında düşünülmelidir.

Yaşlanıyorsun Drogo. Kalede. Evine döndüğün vakit, alışkanlığına kaleye dönmek için can atıyorsun artık. İnsanlar değişmiş, sevdiğin Maria bile bir başkası olmuştur. Yalnızsın Drogo. Çırılçıplak:

“İnsanın tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşmadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. İşte tam da o dönemde, Drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.” (sf.193)

Son sayfalarda –muhtemelen- iç ses Drogo’ya şöyle seslenecek ve gerçeği ifşa edecektir:

“Haydi biraz cesaret Drogo, bu senin son kağıdın, ölümün karşısına bir asker  gibi çık ki, hiç olmazsa kandırılmış yaşamın güzel bitsin.” (sf. 230)




----------------------

Kalenin mahkumlarısınız siz Drogo. Biz Drogo ve de, hepimiz aynıyız. Yalnızız tepeden tırnağa. Acı çekiyoruz Drogo. Yalnız değilsin. Alışıyoruz usul usul, gizli gizli ve içten içe. Vazgeçmek çok zor. Aynı kalmak da öyle. Sen en doğru kaledesin Drogo. Umut edebileceksin bir ömür. Ya olursa? Bizim şansımız yok bu hususta. Savaşacak düşmanlar buluyoruz bu nedenle. Kendimizi harcıyoruz. Acı çekiyoruz Drogo, zevk aldığımızı sandığımız her nefeste. Farkındasın sen genç ve hırslı ve dahi umutlu Drogo. Kalenin çevresi çöldür ve hayal gücü ile örtülüdür. Etrafımız çöplük şehirlerde Drogo. Zihinler allak bullak. Yalnızız Drogo, bir ömür. Alışıyoruz boşlukları, amaçsızca doldurmaya. Zaman akıyor. Ömür boşalıyor değil mi?

-------------------------

BU kitabı kim okur?

  • İçinde boşluk hisseden okur.
  • Genci, yaşlısı –zamandan muafı- okur.
  • Alışkanlık ehli okur.
  • Hayal gücü ölen okur.
  • Kahramanca düşünen, askeriye dışı- zihinler okur.

---------------------

Can alıcıdır.


  • Drogo’nun yalnızlığı.
  • Lazzari’nin dramı.
  • Angustina’nın direnişi.
  • Kuzeyin sisi.
  • Alışkanlıkların kalesi: Bastiani.



Dino Buzzati // Tatar Çölü (1940)
Çeviren: Hülya Tufan
10. Baskı, İstanbul 2011
İletişim Yayınları



No comments:

Post a Comment