March 27, 2021

Oinb


 

 

“Hayatta çok acı çekeceksin; bu acılar senin mutluluğunu artırmaya yarayacak. Hem kendin şükredeceksin, hem de başkalarına öğreteceksin bunu. Sen böylesin işte.” Fyodor Mihayloviç Dostoyevski//Karamazov Kardeşler

 

Çetin pek konuşmaz. Oinb, der sadece. Anlamam ben. Tek tek harfleri vurgular, bir küfrü andırır şifresi sanki, bunu tekrar ettikçe Berber Fahri öfkelenir. Tası tarağı devirir önündeki, kıllarla dolu parmaklarını altına tutar suyun. Müşterisine, bir dakika der, bekle abicim, bir bakayım şu deliye. Hep böyle olur bu. Leş gibi önlükle boğazından sarılı müşteri borçlarını düşünür o esnada, yirmi liraya dükkandan çıkıp çıkamayacağını, çocuğunun istediği ışıklı arabayı, ergen kızının beline elini götürmüş kıvırcık saçlı haini getirir aklına bir de. Öfkelenir Berber Fahri gibi.

 

Yakasına yapıştı Berber. Çetin, dedi, seni öldürürüm, usturayla keserim, söyleme artık o aptal sözü. Oinb nedir ulan, nedir? İbne der gibi. Bana mı diyorsun sen? Benim dükkanın önünde mırlayıp duruyorsun, konuşsana aslanım. Saplarım namussuz evladıyım. Hareketsiz Çetin, tebessüm eden, suskun, mahcup, şeker. Yasemen Patiseri’nin sahibi Hamdi Itır dışarı attı kendini. Yakışıyor mu Fahri, esnaf adamsın sen, yakışıyor mu iki gözüm, Allah Allah, bırak garibanı. Çay kazanını temizleyen çırağı Selim’e seslendi. Çay getir oğlum Fahri Abi’ne, Çetin’e. Selim içinden saydırdı ustasına, elbette ustam, dedi. Gülümsedi. Tükürdü bardaklara, sıcak suya tuttu sonra bunları, gülümsedi. Üç gün öncesi geldi aklına. Arkadaşlarıyla içmişlerdi bir güzel, kafaları iyiydi. İstasyon civarında bir parkta oturmuşlardı, bekçi kafa tutunca haklamışlardı zavallıyı, bıçağı sapladıkça Selim’in öfkesi dinmişti. Rahatlamıştı. Üstüne işemişlerdi yaralının. İnledikçe tekmelemişlerdi nedense yalnız gezen bu garibi. Köşede olan biteni gören Çetin’i fark edince onu da bir güzel dövüp gülümsemişlerdi. Birine söylersen erkekliğin filan kalmaz küçük kız, prenses, anladın mı? Çimlere al al dökülen boncuk boncuk akan Çetin’in acı içinde ağlaması. Yediği tekmeler. Bekçinin parkın öte yakasında ölü sessizliğinde uzanması. Üzerinde gezen karıncalar.

 

Oturun abi, ayıptır, günahtır, gariban bu, aklı yok. Sakinleşiyor Berber Fahri. Hep böyle olur bu, geçer. Çayları masaya bırakıyor Selim. Yüzüne bakıyor Çetin’in. Morarmış ağzı gözü. Halsiz. Afiyet olsun Çetin Abi, diyor. İyi misin? Selim, git bir tost hazırla Fahri Abi’ne, sucuklu olsun. Hadi koçum. Tamam usta. Sana gününü gösteririm ben şerefsiz Hamdi. Kasadan az az da olsa para aşırıyor Selim, onu da aleme yatırıyor. Bu kez daha büyük bir vurgun yapacağım, kazanırsam misliyle yerine koyarım, kazanamazsam da çaresi yok, gece hırsızlığa çıkacağız. Böyle hayatı s, sucuk sucuk yiyeyim. Çetin, nedir bu Oinb yeğenim, nedir? İkisi bir yandan soruyor. Nedir yani, aptalca bir söz, nedir meali? Oinb, diyor Çetin, gülümsemeler. Tosta tüküren Selim. Ucuz tereyağına buluyor tükürüğünü, fırsat bu fırsat tüm parayı araklıyor, vurgun büyük.

 

Müşteri, önlüğü üzerinde geliyor, ya Fahri sana da ne zaman gelsem başka işin çıkıyor. Fahri’de tebessüm, gövdesi yukarı doğru tik tik sarsılıyor. Çetin’e bakıyor müşteri. Kıvırcık saçlı hainle örtüşüyor görüntüsü. O esnada Selim çoktan tüydü, yolda gözleri parlıyor. Tostu uyuz köpeklere fırlatıyor. Müşteri, adı lazım değil, üstüne atlıyor Çetin’in. Senin ecdadını, dur abi sakin, yapma gariban o. Kızıma sarkıntılık yapan bu aşağılık, bana çektirdiği acılar. Eli belindeydi gördüm, neyle kandırdın ha, kıvırcık saçınla mı, paranla mı? Neyle? Fahri, sessiz. Hamdi Itır sessiz. Dünya sessiz. Birkaç güvercin kırıntılar için debeleniyor. Çetin nefes nefese Oinb diyor. Gülümsüyor kırılmış dişinden sızan kırmızı içinde. Köpükleniyor ağzının içi.

 

Karanlık. Selim ve iki arkadaşı park civarındaki kokoreççideler. İçerideki gizli odada kumar dönüyor. Kaybediyor beklendiği üzere, kim kazanır bu merette, masayı deviriyor, sakinleştirmeye çalışıyorlar mağlubu. Tekmeleyip dışarı atıyorlar üçünü. Keyifler kaçık. Para sıfır. Bu gece vurgun yapmamız lazım, başka çare yok, gece karanlık ve hayat. Birbirine bakıyor aval ikili. Tamam, diyorlar, nereyi soyacağız? Plan şöyle, karanlıkta birleşen üç kafa. Polis sirenleri. Hafiften esen rüzgar, sessizlik, karanlık çimenler. Bir müddet sonra. Yasemen Patiseri’nin camları patlamış. Yakmışlar gece dükkanı. Mikseri, hamur açma makinesini, fırını, pasta teşhir dolabını götürmüşler. Gövdesi uzanıyor Hamdi Itır’ın. Kımıltısız.

 

Çetin eline tutuşturulmuş Karamazov Kardeşler’den rastgele bir sayfa okuyor: “Diyelim ki, derin bir acım var; karşımdakinin acımın ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır. Çünkü o hiçbir zaman benliğime giremez, sadece bir başkası olarak kalır. Üstelik herhangi bir kimse “acı çeken” sıfatını, sanki bu bir rütbeymiş gibi, başkasına kolay kolay kaptırmaz. Buna neden razı olmaz dersin? Çünkü kötü bir kokum, anlamsız bir yüzüm var, çünkü vaktiyle ayağına basmıştım onun!.. Sonra acının çeşitleri var; velinimetim, mesela alık gibi küçültücü, beni aşağılayan acılarımı hoş görür. Ama bir düşünce uğruna acı çekmeyi bana yakıştıramaz, çünkü yüzümü düşünce uğruna acı çekenler için hayalinde canlandırdığı tipe uygun bulmamıştır.” Oinb, diyor.

 

Bekçinin hıncını aldığı yangın gecesi. Plan yapan üç kafadarı, tehlikeli arkadaşlarıyla haklıyor. Siyah silahlar, boğuk inlemeler. Selim’in ölümü. Kudretli bekçi. Tebessümü. Hırlayan köpekler, tasmalarının içinde acı doğuranlar.

 

Berberdeki müşteri kimi görse o kıvırcık hain artık. Çetin’i gözüne kestirdi. Takip ediyor. Çimleri kokluyor Çetin, içine çekiyor yaşamı. Kıvırcık değil, belki saçı yok, olsun. Kızıma yaptıklarının bedelini ödeyeceksin, hepiniz ödeyeceksiniz, tümünüz. Yakaca. Oinb. Boğuşuyorlar. Alev alıyor yeryüzü. Tut Çetin, hain kıvırcık, taşı, taşıyorlar pastane ekipmanını, tebessümler. Gece ışıl ışıl, ışıklı bir araba. Eli eline değiyor Çetin’in. Tuhaf hisler. Tuhaf şeyler. “Eski görüşler, özellikle bütün eski ahlak kuralları yıkılacak, her şey yenilenecek, insanlar hayattan, sadece bu dünyada alabilecekleri mutluluk ve zevkleri tatmak için birleşecekler.” Müşterinin kızı ve eli belindeki sevgilisi ilerliyorlar. Dünya yanıyor. Müşteri deliriyor. Çetin’in elini sıkıyor. Sıkıyor. Oinb, diyor ikisi de tek bir solukta. Gülümsüyorlar.

 

 



No comments:

Post a Comment