KULAK
Hemen çöktü üzerime. Kalın bir hüzün, sisli ve aynalarda izledim beni. Görüntümü izliyorduk seninle. Dalga geçtin göbeğimle, suratıma tokat attın. Bir döküntüye bindin ve uzağa gittin. Cümleleri ile.
Hemen çöktü üzerime. Kalın bir hüzün, sisli ve aynalarda izledim beni. Görüntümü izliyorduk seninle. Dalga geçtin göbeğimle, suratıma tokat attın. Bir döküntüye bindin ve uzağa gittin. Cümleleri ile.
Oturduğumuz sıraya deşilen izler. Derine ve manasız. İçin
titremişti, yad ederim. Dudağının kenarı titredi ve bu gibi onlarca manasız
derin izler. Deşilen sıra. Sıradeşenler. Bunu yapmamalılar. Sana katılırım.
Kağıt pırtılarını yardık ve çekirdek çitledik. Çok tatsız. Sana katılırım.
Tatsız.
Birlikte bindik bir araca. Kendi cenaze merasimimin onur
konuğuyum. Ey cemaat, nasıl bilirdiniz dünyayı? Anladınız mı? Hocaefendi, iyi
sor, tekrar et. Bana çok sordu o. Paran var mı? Yok kardeş. Ellerini
şakırdattı, şıngırdattı, tongurdattı ve daha ne varsa yansıma benzeri... Kulağı
ile gören adam. Ağladı çok. Neden bana geldin? Bir liran var mı? Yok, yok.
Senin var mı? Ellerini keşfeder gibi, şengirdetti. Anası, hala yaşarca,
elindeki çiçek ölüsünü ona zerk etti. Nasıl bir yazı bu? Kitaptaki yeri? Tam
bitti diyecektim, oh olacaktı. Gözlerimi kapayacaktım. Tekrar döndün, bir liran
var mı? Gözlerinde yaş birikti, çok acı. Beni ağlatmak için zaten tüm
yolculuklar, ben mi naifim biraz yoksa? Elimin sardığı kirli metali kokladım.
Yaşlanan gözlerini öndeki koltuğa sabitledin, görmezdin. Sonra bir öykünün aciz
bir karakteri olacağını bilsen yaşar mıydın? Çok acı.
Tamam müzik var, kabul. Fotoğrafımı çek biraz. Su ne güzel!
Fotoğraf çekilelim. Evet. Şelale. Fotoğraf. Suda oluşan köpükler. Foto.
Köprünün ayağını gördüm, suya giren ayaklar kadar ıslak en az. Fot. Su,
ferahlatıyor beni. Nereden geliyorsa sular artık. Dağlardan, doğanın armağanı.
Çok bilirim. Fo. Sonra şelalem ne der böyle? Birçok yüzeysel espri yaptın.
Tekdüze ve bağlantısız. Ben çok ağlıyorum, su gibi. İşim yok. Yalnızım. Bir
şair de der: Kılıksızım.
Aracı kenara çekemedin. Kulağı ile gören adam öldü,
belirsiz. Anası, ağladı belirsiz dün ve haftalarda.
Ağzın yana kayıyor. Cümleleri ile.
Tüyleri dökülmüş bir şarkı. Tam bitti diyordun, devam eder
işte. Eşe dosta sormalı. Elalem ne der sonra? Kendi kuyruğunu kesti infazcı
kedi ki işte bu çok acı.
Kaldım yek. Yüzüm hüzün.
Şelalenin içinde bir ev hayal ettin ya. Evet. Böcekler
düşecekti şeffaf camın üzerine. Suyu kesilecekti şelalenin, faturayı
geciktirecektin spreysiz. Nesin sen?
En iyisi mi, biraz ölelim. Ayrıca, köprüden atlayan adam
hala sağ. Ümitlerini öldürmüş, dediğine göre. Bilmiyordum. Öğrenmek lazım,
bazen. Suyun ve çayın kokusu nasıl geçer? Semaverde çay kokusu geçmez yapışır;
demlikte çay geçer çalışır sa, çay makinesinde çay var olmaya alışır yalnızca.
Sağol.
Biraz da sarı darı yiyelim.
Kulağını nasıl da göz etmişsin? Kaç yıl daha titrer o kulak?
Seni kulağından öperim belki. Ananın solundan, şoförün izni ile. Efendice ve
aleni. Bir lira veririm. Şangırt. Şongurt. Böcek. Ters dönmüşü gibi ellerin.
Durdur onları ve olanları. Olacaklar, bitti zaten.
Öykünün özeti nedir? Diyelim.Söyle. Sabredelim, diyelim;
diyerek, sabret. Darı yiyen bir şelale. Akan gözler ve kör olan ümit. Kır olan
çay kokusu. Kulak. Kul hakkıdır, Hakk’a tapan.
Nefretimin insanlar.
23.04.2013 23:10
23.04.2013 23:10
Tarsus Şelalesi |
No comments:
Post a Comment