Ne yapacağız Nazlı, insanlara elimizi nasıl uzatacağız? Hepsine? (Sayfa 27)
Bir Ankara romanı... Yaşamışlığımın şehri. Otobüslerinde bir
ömür çürütülen, uzaklara/bilinmeze sürüklenen/sürükleyen şehir...
Sessizliğin hırçın hali...
Genel gidişat şu şekilde: Baş kişimiz Cemil, kırk
yaşlarında, evli ve çocuksuz, Eryaman’da (Ankara) toplu konutta oturan; yıllar
süren işinden istifa edip ev hayatına kendini adayan bir şahıstır. İlk romanını yazar ve romanı yayımlanması için İstanbul’a bir yayınevine götürür. Editörle yaptığı
hayali konuşmalar, eserin akışını sağlar. Cemil, geçmişine ve geleceğine eşi Nazlı,
babası, arkadaşları ve kendisi ile gider.
Akıcı bir eser...
Müellif, “yazar” anlamına geliyor.
Barış Bıçakçı’nın hayatı sorguladığı nadide bir çalışma...
Müellif, “yazar” anlamına geliyor.
Barış Bıçakçı’nın hayatı sorguladığı nadide bir çalışma...
Her şey bir şeyin etrafında hiç
durmadan döner, insanın payına düşen sarhoşluktur.” (Sayfa 15)
Toplu konutlarda “Banyonuz akıtıyor.” benzeri bir cümlenin sıklıkla duyulması ve ölmeye
yakın yaşlı bir kadın... Hayatını değiştirmek/söndürmek/döndürmek isteyen Cemil
ve onun Nazlı’ya olan bitmek bilmez aşkı...
Cemil, evdeki hayatında bunalmaları ve boşlukları
yaşayacaktır:
Sayfa 36 |
Cemil’in bütün gün evde ruhsal
söküklerle uğraştığını da biliyordu Nazlı. Ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla
dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal
fikirlerle. Yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare
içinde Cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. Sessizlikler vardı.
Hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş Cemil’in kuytuya köşeye
bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz. (Sayfa 26)
Cemil, bunalmaktadır:
Ne yapacağız
Nazlı, insanlara elimizi nasıl uzatacağız? Hepsine? (Sayfa 27)
Nazlı’ya aşkı, aşkın bir boyut alır:
“Orhan Veli’den bir Baudelaire
çevirisi: Nasıl sürünür, bir gibi yerle, / Yılan; seni öyle seveceğim.” (Sayfa
43)
Ve... Hayata dair fikri Cemil’in:
Her şey çok anlamsız! Hayat,
kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat
dediğimiz şey sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki
en bol iki elementin, hidrojen ve helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması
her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam
ağırdır… Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar. (Sayfa
50)
Etimesgut'tan... |
Eser, birçok noktada sorgulama ve deneme havasına bürünüyor.
Hayat, insanlar ve eserler üzerine yoğunlaşıyor ama kesinlikle sıkıcı olmuyor.
Örneğin, Çinli bir şairin yazmış olduğu şuı alıntı şiir, Cemil’in ruh halini
gözler önüne serer:
“Sevinemiyordu sağ esen eve
döndüğüne / Dökülüyordu işte bahara sevinen elma çiçekleri bile.” (Sayfa 77)
Yaşamak ilerlemek olamaz, diye
düşünüyor Cemil, ama geride bırakmak olabilir. (Sayfa 83)
Önemsiz şeylerin, tali duyguların
üzerinde gidiyor hayat, sanki önemli bir yere varacakmış gibi bütün gücüyle
bütün hızıyla gidiyor. Üst katın banyosu akıtıyor diye canın sıkılıyor, sonra
birkaç kez gördüğün yaşlı bir kadının ölüm döşeğinde olmasına kederleniyorsun,
ardından Berkan'ın "Çok ilginç aslında!" diyerek anlatmaya başladığı
hikayeyi kıskanarak dinliyorsun. Hayat hiçbir yere varmıyor." (Sayfa 90)
Eserin her tarafı, metinlerarası bağlantılarla dolu. Yani bu
eseri okurken verilen kitap, film, müzik eserlerini incelerseniz, müthiş
edinimler kazanabilirsiniz. Bazıları şöyle: Oktay Rifat, Henry James, Simply Red, Max Beckmann, Körleşme, Yusuf
Atılgan, Pink Floyd...
“Sinek Isırıklarının Müellifi” adının sırrını eserin 129. sayfasında
bulacaksınız. Söylemeyelim.
Kitapta yer alan ve hayatı yaşanır kılan şeylerin bir
listesi de sizlerle! (Sayfa 146-147)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------Cemil’e hayatın bir şölen olduğunu hissettiren şeylerin üstünkörü yapılmış bir
listesi:
Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanı.
John Cheever’ın öyküsünden uyarlama: Yüzücü. Frank Perry yönetmiş, Burt Lancaster oynuyor.
Joshua Logan’ın Piknik filmi. Kim Novak ve William Holden başrollerde.
Seymour Glass: Ah! Edebi bir kahraman.
Charlie Haden ve Carla Bley’den The Ballad of the Fallen: Düşenin dostu olmaz şarkısı, şiiri olur.
Patrice Leconte’un Monsieur Hire filmi. Michel Blanc başrolde.
Ezginin Günlüğü’nün Bahçedeki Sandal albümü.
Mehmet Günsür’ün Hırça Mapası öyküsü.
Ali Osman Coşkun’un resimleri.
Raymond Carver’ın öyküleri, hepsi.
Nazlı’nın Palamutbükü’ne doğru yürürken söylediği Yeşil Ayna türküsü.
Melihat Gülses’ten Kapıldım Gidiyorum.
Pars Tuğlacı’nın Okyanus ansiklopedik sözlüğü.
Wynton Marsalis’in The Majesty of the Blues albümü.
Henri Rousseau’nun resimleri. Gümrükçü Rousseau.
Led Zeppelin’den The Battle of Evermore ve diğerleri.
Italo Calvino’dan Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler.
Julio Cortazar’ın Oyunun Sonu adlı öyküsü. Yani, heykeller ve duruşlar.
Stevie Smith’in El Sallamıyordum, Boğuluyordum adlı şiiri; Cevat Çapan çevirisi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway romanı.
John Cheever’ın öyküsünden uyarlama: Yüzücü. Frank Perry yönetmiş, Burt Lancaster oynuyor.
Joshua Logan’ın Piknik filmi. Kim Novak ve William Holden başrollerde.
Seymour Glass: Ah! Edebi bir kahraman.
Charlie Haden ve Carla Bley’den The Ballad of the Fallen: Düşenin dostu olmaz şarkısı, şiiri olur.
Patrice Leconte’un Monsieur Hire filmi. Michel Blanc başrolde.
Ezginin Günlüğü’nün Bahçedeki Sandal albümü.
Mehmet Günsür’ün Hırça Mapası öyküsü.
Ali Osman Coşkun’un resimleri.
Raymond Carver’ın öyküleri, hepsi.
Nazlı’nın Palamutbükü’ne doğru yürürken söylediği Yeşil Ayna türküsü.
Melihat Gülses’ten Kapıldım Gidiyorum.
Pars Tuğlacı’nın Okyanus ansiklopedik sözlüğü.
Wynton Marsalis’in The Majesty of the Blues albümü.
Henri Rousseau’nun resimleri. Gümrükçü Rousseau.
Led Zeppelin’den The Battle of Evermore ve diğerleri.
Italo Calvino’dan Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler.
Julio Cortazar’ın Oyunun Sonu adlı öyküsü. Yani, heykeller ve duruşlar.
Stevie Smith’in El Sallamıyordum, Boğuluyordum adlı şiiri; Cevat Çapan çevirisi.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hayata bakmak lazım. Bazen istifa etmek, bazen rahatsız
olmak; unutmak ve hatırlamak lazım. Cemil olmak lazım bir an. Susmak, yalnız
kalmak ve okumak lazım. Bu kadar “lazım”ı arka arkaya kullanmamak lazım...
NEDEN OKUNUR?
*Metinlerarası zenginliği müthiş...
*Hayata dair keskin ve aynı anda naif düşünceler var.
*Süslü cümlelere direnen; yalın anlatışlar mevcut.
*”Ankara” orada...
*Metinlerarası zenginliği müthiş...
*Hayata dair keskin ve aynı anda naif düşünceler var.
*Süslü cümlelere direnen; yalın anlatışlar mevcut.
*”Ankara” orada...
BARIŞ BIÇAKÇI
SİNEK ISIRIKLARININ MÜELLİFİ
İLETİŞİM YAYINLARI, 2. BASKI, 2012, İSTANBUL
SİNEK ISIRIKLARININ MÜELLİFİ
İLETİŞİM YAYINLARI, 2. BASKI, 2012, İSTANBUL
No comments:
Post a Comment