1. Birbirimize
yürüdük, ne büyük-kaygan adımlarla.
2. Sesimi duymanı
isterdim. Hep aynı yolda, benzer saatte. Sıradan bir ölümü bekledim. O ağaç
–biliyorsun- yaprak yaprak döküldü. Çırılçıplak, şimdi.
3. Üstüme döküldü
karlar. Biliyordun.
4. Okuduğum
kitapta, adam kadını öldürüyordu; ihtimal kadın adamı aldatmıştı. Kan akmıştı,
al. Hırlayan bir boğaz, kırılan bir gurur vardı. Kar yağmıştı beyazdan,
dökülmüştü ölünün gözlerine. Adam bağrını yırtmış, inlemişti. Adamı hayal
edemedim; kadının resmini sildim.
5. Çayıma, kin
bulaşmış. Kararmış bardak. İslenmiş. Gözüm seğirdi, yudum ederken. Okulun hemen
arka sokağındaki köpek kulübesini hatırladım. Gittim bir koşu. Ölmüş yaşam.
Toprak altı olmuş Kafka. Beyaza çalan tüyleri, kahverengi benekleri ile solmuş.
Üstüme nasıl da atlardın? Yalardın beni sulu dilinle. İtaat ederdin, ben
severdim bu tanrısal anları. İçerdim çay, semaverde –semavi bir lezzette-
6. Suratımı
toparlayamıyorum. Yapamıyorum bunu. Yaşamaktan bunalmışım. Herkesin bilmediği
bir keder var içimde. “İnsan, böyle olur bazen” cinsinden sözlerle çevrili
etrafım. Kemerli bir cami kenarından geçiyorum. Cami duruyor, geçen benim.
7. Sular dökülür
şelaleden. Kitabım elinde. Okumanı istiyoruz. Okumalısın. Az ötede, üstüme
yürüdüler insanlar. Kalabalıktılar. Kaba ve çoktular. Yalnızca sen gördün beni.
Bir tabloya bakar gibi kirlettin. Yağmur büyük büyük yağdı. Döküldü
gökten. Sığındığımız saçak altı da kar etmedi. Kitaplarım ıslandı. Hem de en
heyecanlı yerinde. Ünlem.
8. Öykü yazamadım
yine.
9. Küstahsınız.
Kibirli –kızgın –çok –anlayışsız. Neden?
10. Bulutların
kirlettiği bir gökyüzü var. Birçok bulut var orada. Uzanamaz. Kül rengi. İşte,
diyor. “Yıldızlar, oradalar.” Bir bitki çayı içiyoruz. Ferah. Anlamadığım bir
dilde sesleniyor ve anlayamadığım bir dünde küfrediyor. Sensin bu. Kocaman bir
yıldız, saçma, gökten düşse. Tren raylarının tam üzerine. Makinist ray
değiştirse. Ray ve fay hattı. Söylemeden anlıyorsun öykümü.
11. Bacakların
çok güzel. Kenarda, basketbol sahasının kenarındalar. Sahte ve donuklar. Sahada
mücadele eden bir aptalsın. Herkes bağrışıyor, tek yürek/ağız. Tekerlekli
iskemlenden yere yuvarlanıyorsun. Ben niçin ağlıyorum? İnsanım, insafım var.
Kalabalık, ağlıyor. Hepimiz kendi aczimize ağlarız. Bacakların çok güzel.
Bıyıkların pis. Kedi bıyığı gibi. Kes ya da deş.
12. Masanın
etrafında. Çok. Kar yağıyor, dükkanın içine. Fasıl sürer. Oh. Yandan. “Sefam
olsun” Kadehler ve farklı kaderler. “Ne oldu, nereye gidiyorsun?” Benim kahvem
elimde. Büyük boy. “Ben giderim yane yane” Anlar mısınız? Bir göbek daha, sahte
bedenlerle. Emanet bir gece. Kıvılcım gözlü bir çingene, gülümsedi bana. “Al
ağabey, çiçek”. Bunları da ekledi. Olmaz, ben öyle senin bildiğin insanlardan
değilim.
13. Kısıyorlarmış
gözlerini. Rahat okuyamıyorlarmış. Hem en çok, iki yıl daha göreceklermiş.
Sonrası kara. Hem herkes yazar olamaz mı? Neden içtenlikle gülemiyorum? Bir
kabahat sayıyorum yaşamayı. Şarkı sözlerini niçin benimsemiyorum? Acımadın,
kısa kes.
14. Suyun aktığı
gizemli bir geçit var, kara yolunun hemen yanında. Büyük insanların olağan
acıları saklı orada. İki topal, eğri burunlu ve bet sesli karga da, sen de, ben
de oradayız. Hepimize “biz” denir. Kırılan dallar çatırdar. Yere basan ayaklarımızla
biz de varız. Ne kadar da insanız, ne kadar da güçlü! Yıllar sonra burada
tekrar fotoğraf çekilelim. Zamana direnebilecek misin? Beni tekrar tekrar
yükle, durmadan yorum yap fotoğrafıma. Beğen beni, sanalcıktan. Hem istersen
sahteden gülerim. Niçin? Kar serpiştirir, adını bile bilmeden. Çamura batar,
sabrım taşar. Nefret ediyorum tüm ağaçlardan. Takatim kalmadı anlıyor musun?
Sözcüklere de yazık.
14+1. Yazık
sözcüklere. Hakitaten. Yan taraftaki yazım yanlışı kadar yalnızım.
28.01.2013 20:14
No comments:
Post a Comment