Yapmamayı Tercih Eden Edilgen Direnişçi: Bartleby
“-Ha! Tercih mi? Doğru, tuhaf bir
sözcük.” (Kâtip Bartleby, sayfa 41)
“Ah, mutluluk ışıkla flört ediyor, biz dünyayı neşe içinde sanıyoruz, ama sefalet uzakta saklanıyor, biz olmadığını sanıyoruz.” (Kâtip Bartleby, sayfa 36)
1853 Kasım’ında hayat bulan Kâtip Bartleby novellası aradan geçen yüz elli yılı aşkın süreye
rağmen hâlâ tuhaf, hâlâ canlı bir görünümdedir. 19. yüzyıl New York’unda, Wall
Street’te, bir hukuk bürosunda başlayacaktır Herman Melville’in kaleme aldığı hikâye.
Anlatıcı aynı zamanda hukuk bürosunun sahibi bir avukattır, altmışlı
yaşlardadır. Yaşadığı bir olayı aktaran anlatıcı/avukat, tanrısal anlatıcı
işlevini de görmektedir. Avukat, büroda iki yazıcı ve bir odacı ile beraber
çalışmaktadır. Yazıcılar Hindi ve Cımbız, odacı ise Zencefil takma adlarına
sahiptir. Derinlikli işlenmeyen yan karakterler, hukuk bürosu sahibi gibi
isimsizdirler ve belli nitelikleri simgeleyerek, Bartleby’in keskinliğini
pekiştirirler. Yaşlı Hindi, altmışlı yaşlarda, kendini formda biri gibi
göstermek ister ve öğleden sonraları daha bir öfkeli olur. Yirmili yaşlardaki
Cımbız, hırs ve hazımsızlık içindedir. (Bartleby 18) İki yazıcı da
çalışkandırlar. Cımbız’ın hırsı ve siniri sabahları belirginken Hindi’nin öfke
nöbetlerinin öğleden sonra başlaması büro içinde bir denge yaratmıştır ve işler
olağan seyrinde ilerlemektedir. On iki yaşındaki odacı Zencefil ise lakabını
Hindi ve Cımbız’a getirdiği zencefilli çöreklerden almıştır.
Kendini tutkusuz bir avukat olarak tanıtan anlatıcı/avukatın
tahvil, ipotek, tapu senedi gibi işleri varken mühürdarlık görevinin de ona
verilmesi ile iş yükü artar. Bu nedenle bir ilan verir ve eleman arar.
Sabahleyin kapısının eşiğinde hareketsiz, genç bir adam dikilmiş vaziyette
bekler. Bu Bartleby’dir. Avukatın hatırladığı şudur: “Solukça belirgin,
acınacak saygıdeğer, çaresizce yalnız!” (22) Bürosunu camlı bölme ile ikiye
ayırmıştır avukat ve bir bölmede yazıcıları kalmaktadır. Bartleby’i kendi
bölmesine alır. Bartleby çok çalışmaktadır. “Gün ışığında, mum ışığında gece
gündüz çalışıyordu.” (23) Neşesizdir ve sessiz, solgun, bir makine gibi
işlemektedir. Yazıcının zorunlu görevlerinden birisi de yazdığı kopyanın
doğruluğunu satır satır kontrol etmektir ve bu görevi Hindi de Cımbız da yerine
getirirler sorgusuzca ama Bartleby reddeder. Tepkisi şu kalıp sözlerle
olacaktır: “Yapmamayı tercih ederim.” (24) Avukat çok şaşırır bu yanıt
karşısında ve tekrar eder ısrarla. Yanıt aynıdır: Yapmamayı tercih ederim.
Hışımla yerimden fırlayıp bir
adımda odayı katederek “Yapmamayı tercih etmek mi?” diye tekrarladım. “Ne demek
istiyorsunuz? Kafayı mı üşüttünüz? Şu kâğıtları karşılaştırmak için yardım
etmenizi istiyorum sizden, alın işte,” diyerek kâğıtları ona uzattım.
“Yapmamayı tercih ederim,” dedi. (25)
“Yapmamayı tercih ederim,” dedi. (25)
Bartleby’nin edilgen duruşu ve tuhaf yanıtı, reddi devam
edecektir. Cümlelerinde dahi bir edilgen yaklaşım dikkati çeker. “-Ne
isteniyor? dedi tatlılıkla.” (26) Bartleby’nin tercih ettiği yapmama eylemini
anlamaya çalışan amiri, emir komuta zincirinin bozulmasından rahatsızdır. Emre
itaatsizliğin diğer yazıcılar önünde olması da ayrı bir baskı sebebidir.
Bartleby olmadan yapılan kâğıt denetimi esnasında öfkelenmiştir Cımbız:
“Dişlerinin arasından paravanın ardındaki kaz kafalıya tıslayarak lanetler
yağdırıyor, kendi adına, karşılıksız olarak başka birinin işini ilk ve son kez
yaptığını bildiriyordu.” (28) Anlatıcı avukat, Bartleby adındaki bu tuhaf
adamın hiç yemeğe çıkmadığını gözlemler, daha doğrusu hiçbir yere çıkmıyordur
Bartleby. Arada bir Zencefil’in getirdiği çöreklerden atıştırıyor ve yalnızca
bunlarla besleniyor gibidir.
İç Sızlatan Melankoli:
Değişen Avukat
Bartleby’i ‘pasif bir direniş’ içinde görür avukat. Onun bu
tuhaf tavırlarını acıma ile karşılar. “Zavallı adam, dedim kendi kendime,
içinde kötülük yok, küstahlık yapmak istemediği de açık, tuhaflıklarının elinde
olmadığı da görünüşünden besbelli. Bana yararı var.” (29) İnsanların bir
diğerine fayda esasına göre muamele ettiği bir düzen içindedir Bartleby ve
ötekiler de. Sistem içinde olmanın yoludur bu, kabul etmek, uyum göstermek,
çalışmak ve daha çok çalışmak. Bartleby’nin faydası olsa da itaatsiz tavırları
fazladır ve bu durum avukatı öfkelendirmektedir, sabır sınırı aşılmıştır.
Başkaldırması için tahrik etmeye çalışır yanında çalışan bu memuru. Nafiledir
çabası, olmaz. Yapmamayı tercih etmeyi sürdürmektedir memur ve donuk,
umursamaz, naziktir. Gün geçtikçe devam eden inatlaşma sonuç vermez ve uzlaşma
başlar. Evet, Bartleby böylesi biridir, bu hâl onun doğasıdır. Avukat da alışır
Bartleby’nin varoluş şekline: “Özeni, tüm dağınıklıktan uzak oluşu, bitmez
tükenmez çalışkanlığı, büyük durgunluğu, her durumda davranışlarındaki
değişmezlik, onu değerli bir kazanç hâline getirmişti.” (32) Dürüstlüğüne
kesinlikle güvenilen biri olmuştur Bartleby. Avukat, işyerinin sahibi olmasına,
gücü elinde tutmasına rağmen görevlendirdiği memuru Bartleby’nin her koşulda
değişmez yapısına, yanıtına odaklanır ve bir çeşit değişim yaşar. Bu bir
kabullenmeden çok farklı olanı anlama çabasıdır. Bu çaba avukatın bir pazar
sabahı yazıhanesine uğrayınca kapıyı kilitli bulması ile yeni bir boyuta
taşınır. İçerideki Bartleby’dir. “Kusura bakmamamı, şu anda çok meşgul
olduğunu, içeri girmememi tercih ettiğini söyledi.” (34) Bartleby, yazıhaneyi
kendi evine çevirmiştir. Bu noktada rol karmaşası yaşanır. Bir amir konumundaki
avukat, iş verdiği memuruna boyun eğer konumdadır, kaçar gibi uzaklaşır
kapıdan. Avukatın değişimi sürer, önce bir melankoli kaplar ruhunu. “Yaşamımda
ilk kez, çok güçlü, içimi sızlatan bir melankoli sardı beni.” (36) Solgun yüzlü
Bartleby’i düşünür ve sorgular: “Ah, mutluluk ışıkla flört ediyor, biz dünyayı
neşe içinde sanıyoruz, ama sefalet uzakta saklanıyor, biz olmadığını
sanıyoruz.” (36) Melankoliyi takip eden duygular korku ve tiksintidir. Avukatın
yeni amacı Bartleby’i kovmaktır. Hayatı hakkında alacağı bilgilerle onu
başından def edebilecektir ancak yaşamına dair en ufak bir bilgi vermeyen bu adam
inatçıdır.
-Nerede doğduğunuzu söyler
misiniz bana?
- Yapmamayı tercih ederim.
- Kendinizle ilgili ne olursa olsun herhangi bir şey anlatır mısınız?
- Yapmamayı tercih ederim. (39)
- Yapmamayı tercih ederim.
- Kendinizle ilgili ne olursa olsun herhangi bir şey anlatır mısınız?
- Yapmamayı tercih ederim. (39)
Bartleby, hiçbir öneriyi kabul etmez. Daha mantıklı ol,
isteğini de ‘olmamayı tercih ederek’ reddeder. “Tercih” sözcüğü
yazıhanedekilerin de diline dolanmıştır. Bu edilgen bir tercih olarak ele
alınabilir. Sunulanın reddidir tercih edilen, farklı bir eylem değil. Yazı
yazmaktan bütünüyle vazgeçer Bartleby. Yazıhanede bir demirbaş gibi kalır.
Hiçbir şey yapmamaktadır. Buna karşın avukat onu bu kez kati bir şekilde
kovmayı planlar.
- Buradan ayrılma zamanınız
geldi, dedim. Üzgünüm, işte paranız, artık gitmeniz gerek.
- Yapmamayı tercih ederim, dedi
sırtı hâlâ bana dönük.
- Yapmalısınız.
Ses çıkarmadı. (43-44)
- Yapmalısınız.
Ses çıkarmadı. (43-44)
Yazıhanedeki Hayalet:
Büyüsel Hüküm
Bartleby, bu nazik kovma ritüeline de aldanmaz. Sabah avukatı
kapıyı açtığında karşısında “-Şimdi olmaz, işim var” cümlesini işitir ve
Bartleby’nin ‘büyüsel hükmü’ karşısındaki çaresizliğini dile getirir. Avukatın
çabaları boşunadır. “-Beni terk edecek misiniz? Evet mi hayır mı? –Sizi terk
etmemeyi tercih ederim, dedi etmeme sözünü vurgulayarak.” (48) Merhamet
duyacaktır son çare olarak avukat, derin bir merhamet. İncil’den bir ayetle
ruhunu rahatlatır: “Sizi birbirinizi seviniz, diye, yeni bir emir veriyorum.”
(49) Artık Bartleby bir kader olmuştur, avukatın bir parçasıdır adeta: “Yavaş
yavaş, yazıcıyla olan sorunlarımın öbür dünyanda gelen bir yazgı olduğu,
Bartleby’nin bana Yüce Tanrı tarafından, benim gibi bir ölümlünün
anlayamayacağı gizemli bir amaçla gönderildiği inancına vardım.” (50)
Avukat, yeni ve nihai görevini, Bartleby
için, kendisi uygun gördüğü sürece, bir yazıhane sağlamak olarak tarif eder.
‘Yazıhanedeki hayalet’ görünümüne kavuşan Bartleby’nin tuhaf tavırları, aylak
hâli gelen avukatları da rahatsız eder ve bu hâl, yazıhane sahibi avukatın
Bartleby’den kurtulması için vesile olur. Bartleby gitmeyecektir, gitmez, o
halde giden kişi avukat olacaktır. Bürosunu başka bir yere taşımıştır avukat ve
giderken aklı yine de solgun memurundadır. Bartleby, avukatın bir parçasıdır
muhakkak. Artık ondan kurtulduğunu düşünen ve aslında hâlâ onu düşünen avukat,
Bartleby’nin bina merdivenlerinde kaldığı, geceleri girişte uyuduğu, herkesi
huzursuz ettiği şikâyetlerini alır almaz, en son işvereni olması dolayısıyla,
binaya gider ve onu bulur. Bartleby öylece oturmaktadır ve tercihini
sürdürmektedir.
- Şimdi iki olasılık kalıyor. Ya
siz bir şey yapmalısınız ya da size bir şey yapılmalı. Nasıl bir işte çalışmak
istersiniz? Birinin yanında yeniden yazıcılık yapmak ister misiniz?
- Hayır, değişmemeyi tercih ederim.
- Tuhafiyecide tezgâhtarlığa ne dersiniz?
- Orası çok kapalıdır. Hayır tezgâhtar olmak istemem, ama güç biri değilim.
- Çok mu kapalı? diye haykırdım, bütün zamanınızı kapalı yerde geçiren siz değil misiniz?
- Tezgâhtarlık yapmamayı tercih ederim, diye bağladı, ayrıntıyı hemen halletmek istermiş gibi.
- Ya barmenlik hoşunuza gider mi? Hem gözünüzü de yormaz.
- Bu hiç işime gelmez, ama dediğim gibi güç biri değilim. (56)
- Hayır, değişmemeyi tercih ederim.
- Tuhafiyecide tezgâhtarlığa ne dersiniz?
- Orası çok kapalıdır. Hayır tezgâhtar olmak istemem, ama güç biri değilim.
- Çok mu kapalı? diye haykırdım, bütün zamanınızı kapalı yerde geçiren siz değil misiniz?
- Tezgâhtarlık yapmamayı tercih ederim, diye bağladı, ayrıntıyı hemen halletmek istermiş gibi.
- Ya barmenlik hoşunuza gider mi? Hem gözünüzü de yormaz.
- Bu hiç işime gelmez, ama dediğim gibi güç biri değilim. (56)
Tüm iş önerilerini geri çeviren Bartleby, avukatın
ümitlerini sonlandırmıştır. Onu bir parçası gibi gören avukat Bartleby’i evine
davet eder ama değişiklik yapmamayı tercih eder Bartleby. Aldırmaz, soğukkanlı ve
tepkisiz memurunun bir şikâyet sonucu hapishaneye götürüldüğünü öğrenen avukat,
ifade vermek maksadıyla oraya çağrılır. Öykü, bu hapishanenin avlusunda
Bartleby’nin en tuhaf tercihiyle ve belki de yaşama karşı verilen en güzel
yanıtla sonlanacak ve bu yanıt avukat anlatıcının şu tepkisi ile
aktarılacaktır: “Ah Bartleby! Ah insanlık!” (63)
-----------
Kâtip Bartleby, “insanın özgür seçim ve tercihi” konusunda
şaşırtıcı iletiler sunar biz okurlara. Bireyin modern yaşam çarkı içerisinde
süregiden tekdüze itaatini sorgular ve tercih edilenin sunulandan öte bir şey
olmadığını anlarız önce, sonra düşünürüz bir müddet ve Bartleby’nin tercih
ettiği yapmama eyleminin ona/bize sunduğu ilginç ve lezzetli özgürlük alanını
fark ederiz. Bartleby, yapmamayı absürt bir biçimde tercih etse de aslında
yaptığı iş sunulanı reddetmek, tercih etmemektir. Kendisini kapatan ve hayal
dünyasına yönelen Bartleby’i görürüz yeni açılan gözlerimizle, ona imrenir ve
işveren avukatın ona bir şekilde bağlanışını anlamaya çalışırız. Bartleby,
sınırlı olanı reddederek kendi tercihini, edilgen de olsa, yapmış, öykünün
sonunda özgürleşmiştir. Ama biz yapamayız, dev makineler, sınırlı tercihler,
kolaya kaçan kabuller vardır dört yanımızda, yapamayız. Hazır kekler, çorbalar,
aşklar, yaşamlar vardır, yapamayız, Hindi, Cımbız ve yeniyetme Zencefil’izdir
biz, isimsiz ve kendimiz dışında her şeyizdir. Arayışta olan avukat olmayı
isteriz, faydacı yaklaşımdan merhametli bir bireye doğru evrilen avukat olmayı
isteriz, yapamayız. İçimizdeki Bartleby, bizi de etkilemiştir, kafamız
karışıktır, yapamayız, yapamayız, yapmamayı tercih ettiğimizi sanırız.
Kaynakça
Melville, Herman. Kâtip
Bartleby. Çev. Münir Göle. 4. Baskı. İstanbul, İletişim Yayınları,
2013.
Baskı.
No comments:
Post a Comment