Yıllar
geçti ve önce omuzların düştü. Parmakların sızladı. Acıdı canın. Damarların
kabardı, şişti, kabardı. Toprak rengi benekler sardı kafanı. Ağzın bir süre
açık kaldı, soludun, öksürdün, baktın etrafına, aradın varsa birini, görmedin.
Göremedin varsa da. Gözbebeklerinin akı karardı, karardın. Kamburlaştı hayatın
adım adım, atamadın son bir.
Bizi
görmek istemiyorlar. Korkuyorlar varlığımızdan. Yol kenarındaki reklam
panolarına tıkıyorlar önce, üstümüze konut projeleri döküyorlar. Fırçalar ve
su. Yüzde 1.25’ten başlayan faiz oranlarına katıyorlar bizi. Bağıracak oluyor
birimiz, indiriyorlar fırçayı. Kimi zaman yoldan geçenlerin korkusuna karışıyor
çaresizliğimiz. Geceleri geliyor elemanlar. Fırçalar, su. Yeni bir ilan. Tarım
Fuarı. Gübre kokusunda boğuluyoruz. Geceleri geliyor korkanlar da. Yırtıyorlar
ilanları. Kırmızılı siyahlı kalemlerle üzerimizi çiziyorlar. Göremiyoruz.
İnsan, üstüne çizileni göremez, diyor birimiz, hak veriyoruz. Zaman geçiyor,
ilanlar değişiyor. Bayram tebrikleri, market indirimleri, yeni açılan liselerin
iddialı ifadeleri. Kaç kişiyiz, kaç? Bazen düşecek oluyoruz aşağı,
kalabalıktan. El ele tutuyoruz, kemikler çıtırdıyor, kırıldı kırılacak.
Birbirimize masallar anlatıyoruz, dinledikçe unutulacak.
Bir başka
yarısında gecenin, reklam panolarını söküyorlar. Yeri değişecek. Fırlatıyorlar
sokağa bizi. Evimiz yok artık. Üşüyoruz, açız. El ele tutuşuyoruz. Tutuşmak,
alev. Yolu ikiye ayıran su kanalına atlıyoruz. Avuçlarımızdan alevler
fışkırıyor. Koşuyoruz su boyu. Su yok. Çöp var. Hep çöp. Üstümüze yağıyor çöp.
Çikolata ambalajları. Kullanılmış bebe bezleri. Ne ararsanız. Semt pazarı
artığı patatesler, ezik domatesler, yağmur olup yağan pul biberler.
Öksürüyoruz. Bir anons: Su kanalını terk etmezseniz su sizi boğacak.
Bastonlularımız sakin. Omuzları çökenler, kasketliler. Gidin, diyorlar. Biz
burada ölelim. Gözümüzden akan alev damlaları. Anons: Su kanalını terk
ederseniz, cezalandırılacaksınız. Kafamız karışıyor. Aklımız almıyor.
Kafalarımız ürkek serçe. Aklımız ileri geri. Bastonlularımız birbirine
sarılmış, koca bir ölüm olmuşlar. Ne edeceğiz? Kanal boyunca koşalım, diyoruz
içten içe. Kanatlanıyoruz, yukarıdan bizi çeken kameralar. Hareketli, uçan
kameralar. Işıl ışıl flaşlar. Koşu bitti, kanalın sonu. Duvar. Ardında sonsuz
reklamlar.
Su
doluyor kanala. Önce gövdemiz emiyor suyu elbette. Şişiyor kimimiz, kimimiz
üşüyor. Bazımız hâlâ yaşıyor. Kalanlarımızı bir kepçe yardımıyla çıkarıp şehrin
dışındaki araziye götürüyorlar. Öldü ölecek olanlarımız var, parlak gözlülerimiz,
miniklerimiz. Gelmeyin, diyorlar, bir daha şehre. Gelirseniz sizi yok eder,
kökünüzü kuruturuz. Toprağa dokunuyor, onu kavrıyor, anlıyor ellerimiz. Koltuk
değneklilerimiz bağırıyor, bacakları olmayanlarımız yürüyor, körlerimiz
görüyor. Hepimiz ölüyoruz.
Konut
inşası zamanı. Burada da yer yok bize. Zaten kaç kişi kaldık?
Büyükçe
bir kayanın üstüne çıkıyor birbirini sevenler. Evlenmek istiyor musun, evet,
sen, evet, sizi insan ilân ediyorum. Hem de ücretsiz! Alkışlar, kuşlar. Öyle
büyük öyle kara. Etrafımızı saran karanlığın etrafını sarıyorlar. Alkuşlar.
Sarılıyorlar bize, tüyleri yumuşak, gövdeleri sıcak. Titriyorlar. Bizi,
diyorlar, bir gagadan, bizi de esir edecekler. Biz de sizin gibi olursak ne
yaparız? Kendimize bakıyoruz bir, üstümüzü başımızı düzeltiyoruz. Ne var bizde?
Neye dönüştük? Herkes gözünü kaçırıyor bir diğerinden, kirliyiz, pisiz.
Evlenenlerimiz sessiz. Evlenenlerimiz.
Takılar-altın-sahte-gelinlikvedamatlık-kına-gına. Alkış yok. Çözüm bulun, diyor
kuşun biri. Bulun, yoksa öleceğiz. Farkındayız. Bizi gözetleyen casus
kameralar. Birazdan gelecekler. Kuşlar hissediyor ve kaçıyor, saçıyor
kahkahalar bir de.
Yüzümüz
gözümüz eriyor. Ağızlarımız dağılıyor ve içinde dişlerimiz. Az ileride diyor,
kasketli bir adam, sizin için hazırlanan mezarlar var. İçine girin. Hemen. Girin.
Yoksa eriyeceksiniz. Mezar yerleriniz bedava! Eriyoruz. Ne fark edecek? Acı
büyük. Kuşlardan eriyip dökülenler var. Kara yumrular. Mezarlara kaçıyoruz. Her
yerde korku var. Bizden korkuyorlar, onlardan korkuyoruz. Mezarlara dökülüyoruz
sıvılaşarak. İniltiler. Mezar taşlarımızda ilânlar. Konut projeleri, bölünmüş
yollar, mutlu aile tabloları. Mutlu aile tabloları.
No comments:
Post a Comment