May 19, 2017

MUTLU AİLE TABLOSU


Yıllar geçti ve önce omuzların düştü. Parmakların sızladı. Acıdı canın. Damarların kabardı, şişti, kabardı. Toprak rengi benekler sardı kafanı. Ağzın bir süre açık kaldı, soludun, öksürdün, baktın etrafına, aradın varsa birini, görmedin. Göremedin varsa da. Gözbebeklerinin akı karardı, karardın. Kamburlaştı hayatın adım adım, atamadın son bir.

Bizi görmek istemiyorlar. Korkuyorlar varlığımızdan. Yol kenarındaki reklam panolarına tıkıyorlar önce, üstümüze konut projeleri döküyorlar. Fırçalar ve su. Yüzde 1.25’ten başlayan faiz oranlarına katıyorlar bizi. Bağıracak oluyor birimiz, indiriyorlar fırçayı. Kimi zaman yoldan geçenlerin korkusuna karışıyor çaresizliğimiz. Geceleri geliyor elemanlar. Fırçalar, su. Yeni bir ilan. Tarım Fuarı. Gübre kokusunda boğuluyoruz. Geceleri geliyor korkanlar da. Yırtıyorlar ilanları. Kırmızılı siyahlı kalemlerle üzerimizi çiziyorlar. Göremiyoruz. İnsan, üstüne çizileni göremez, diyor birimiz, hak veriyoruz. Zaman geçiyor, ilanlar değişiyor. Bayram tebrikleri, market indirimleri, yeni açılan liselerin iddialı ifadeleri. Kaç kişiyiz, kaç? Bazen düşecek oluyoruz aşağı, kalabalıktan. El ele tutuyoruz, kemikler çıtırdıyor, kırıldı kırılacak. Birbirimize masallar anlatıyoruz, dinledikçe unutulacak.

Bir başka yarısında gecenin, reklam panolarını söküyorlar. Yeri değişecek. Fırlatıyorlar sokağa bizi. Evimiz yok artık. Üşüyoruz, açız. El ele tutuşuyoruz. Tutuşmak, alev. Yolu ikiye ayıran su kanalına atlıyoruz. Avuçlarımızdan alevler fışkırıyor. Koşuyoruz su boyu. Su yok. Çöp var. Hep çöp. Üstümüze yağıyor çöp. Çikolata ambalajları. Kullanılmış bebe bezleri. Ne ararsanız. Semt pazarı artığı patatesler, ezik domatesler, yağmur olup yağan pul biberler. Öksürüyoruz. Bir anons: Su kanalını terk etmezseniz su sizi boğacak. Bastonlularımız sakin. Omuzları çökenler, kasketliler. Gidin, diyorlar. Biz burada ölelim. Gözümüzden akan alev damlaları. Anons: Su kanalını terk ederseniz, cezalandırılacaksınız. Kafamız karışıyor. Aklımız almıyor. Kafalarımız ürkek serçe. Aklımız ileri geri. Bastonlularımız birbirine sarılmış, koca bir ölüm olmuşlar. Ne edeceğiz? Kanal boyunca koşalım, diyoruz içten içe. Kanatlanıyoruz, yukarıdan bizi çeken kameralar. Hareketli, uçan kameralar. Işıl ışıl flaşlar. Koşu bitti, kanalın sonu. Duvar. Ardında sonsuz reklamlar.

Su doluyor kanala. Önce gövdemiz emiyor suyu elbette. Şişiyor kimimiz, kimimiz üşüyor. Bazımız hâlâ yaşıyor. Kalanlarımızı bir kepçe yardımıyla çıkarıp şehrin dışındaki araziye götürüyorlar. Öldü ölecek olanlarımız var, parlak gözlülerimiz, miniklerimiz. Gelmeyin, diyorlar, bir daha şehre. Gelirseniz sizi yok eder, kökünüzü kuruturuz. Toprağa dokunuyor, onu kavrıyor, anlıyor ellerimiz. Koltuk değneklilerimiz bağırıyor, bacakları olmayanlarımız yürüyor, körlerimiz görüyor. Hepimiz ölüyoruz.

Konut inşası zamanı. Burada da yer yok bize. Zaten kaç kişi kaldık?

Büyükçe bir kayanın üstüne çıkıyor birbirini sevenler. Evlenmek istiyor musun, evet, sen, evet, sizi insan ilân ediyorum. Hem de ücretsiz! Alkışlar, kuşlar. Öyle büyük öyle kara. Etrafımızı saran karanlığın etrafını sarıyorlar. Alkuşlar. Sarılıyorlar bize, tüyleri yumuşak, gövdeleri sıcak. Titriyorlar. Bizi, diyorlar, bir gagadan, bizi de esir edecekler. Biz de sizin gibi olursak ne yaparız? Kendimize bakıyoruz bir, üstümüzü başımızı düzeltiyoruz. Ne var bizde? Neye dönüştük? Herkes gözünü kaçırıyor bir diğerinden, kirliyiz, pisiz. Evlenenlerimiz sessiz. Evlenenlerimiz. Takılar-altın-sahte-gelinlikvedamatlık-kına-gına. Alkış yok. Çözüm bulun, diyor kuşun biri. Bulun, yoksa öleceğiz. Farkındayız. Bizi gözetleyen casus kameralar. Birazdan gelecekler. Kuşlar hissediyor ve kaçıyor, saçıyor kahkahalar bir de.

Yüzümüz gözümüz eriyor. Ağızlarımız dağılıyor ve içinde dişlerimiz. Az ileride diyor, kasketli bir adam, sizin için hazırlanan mezarlar var. İçine girin. Hemen. Girin. Yoksa eriyeceksiniz. Mezar yerleriniz bedava! Eriyoruz. Ne fark edecek? Acı büyük. Kuşlardan eriyip dökülenler var. Kara yumrular. Mezarlara kaçıyoruz. Her yerde korku var. Bizden korkuyorlar, onlardan korkuyoruz. Mezarlara dökülüyoruz sıvılaşarak. İniltiler. Mezar taşlarımızda ilânlar. Konut projeleri, bölünmüş yollar, mutlu aile tabloları. Mutlu aile tabloları.


No comments:

Post a Comment