June 18, 2017

YARASA YASİN




Hiç sekmez, her ayın ilk cumasında giderim berberim Sabit Fesli’ye. Işıl ışıldır dükkânı, küçük ama samimidir. İçeriye girmeden önce kapı önüne asılmış havlulara bakarım. Lekeli, ıslak ve kıl yumağı olurlar. Gülümser, adım atar ve üçlü koltuğa geçerim. Aynı şeyler, aynı. Kesilen saçlar, dökülen kıllar, kıllar. Sıra almak için aramam Sabit Fesli’yi, razı olurum kaderime, beklerim. Bir sandalyede Sabit, birinde kardeşi Koray. Beklerim, küçük televizyonda hep yarışma, kahkahalar, beklerim. Sabit saç keser, sakalı alır usturayla. Odaya dolan çelik kokusu, sızı. Koray pek konuşmaz, susar. Televizyonda yarışma var. Çırak üç tanedir. Kalın kaşlı uzun, şişko ve haylaz. Sabit bağırdı mı elleri ayaklarına dolanır, üçünden bir acı olur, dağılır. Biri gelir yanıma, ne içersin abi, der zoraki. Oğlum sor abine, diye komut vermiştir Sabit tabii. İstemem. Öbürü bir koşu gidip lekeli, ıslak ve kıl yumağı havluyu getirir. Diğeri sarkmış göbeğiyle müşterinin başına dikilir. Burnunun dibine girer, izler. Koray, iyi izle, der, başka söz etmez. İzler şişko, sonra televizyonda koşanlara bakar, susar.

Sıra bana geldi mi dağılır düşüncelerim, rahatlarım. Geçerim sandalyeye. Koray’ı yeğler ve bunun Sabit’i içten içe üzdüğünü, yaraladığını bilirim. Konuşmayız. Altlar bir buçuk, üstler iki buçuk olsun, der. Başımla onaylarım. Üstüme geçirilen pis örtü. Boyun bandajı. Tıraş, kolonya, yakılan yanak ve kulak tüyleri. Ustura izi. Fön. Maske yapayım mı abi, cümlesi. Hayır, derim. Yıkayalım saçı. Hayır. Başka bir isteğin? Teşekkürler. Kremler, parfümler, masaj cihazı, buhar makinesi. Aynı şeyler, aynı.

Yarasa Yasin’i son üç gidişimde gördüm. Pembe tişört giyerdi daima. Beyaz yakalı. Altında dizleri ve cep yanları kesik bir kot olurdu. Onu incelerdim yeni bir kıta keşfedercesine. Bakardım suratına. Çirkindi, çok çirkin. Benden daha çirkin, derdim aldığım her nefesle. Gülümserdim sinsice. Suratında sivilceler, lekeler. Bakışları sert, diğer müşterileri izlerdi. İlk oturuşuydu sandalyeye, anımsıyorum. Sabit Fesli, sormuştu. Çalışıyor musun? Sesi peltek çıkıyordu, anlamamıştım. Adın ne? Yasin. Sakalımı kes, demişti dile gelip. Ağda yapabilir misin sakalıma? Öfkelenmişti Sabit Fesli. Alay mı ediyorsun lan? Ne gördüm ne duydum? Erkek adamsın sen. Susmuştu Yasin. Olsun, sen yap. Aynı gün içinde o saçtan o saça, yıkanmadan koşturan tarağı titremişti Sabit’in. Gülmüştü berber. Ben yapmam, git, nereye yaptırırsan yaptır. Susmuştu Yasin, sessizleşmiş, hüzünlenmişti. Maske yap, cümlesini güç bela çıkarmıştı koca ağzından. Televizyondaki yarışmada güzel suratlı adamlar vardı. Güzel ve daima kazanan, güçlü insanlar. Maske yapıldı Yasin’in çirkin yüzüne. Altın maskesi çene ve alın bölgesine, kil maskesi yanaklara. Burnun üstüne ve yanlarına toprak maskesi. Siyah toprak maskesi. Bunlar sürülünce kendini izlemişti Yasin aynadan. Ağzı yamuk yumuk olmuşu. Kara maskesi burnunu daha sevimli göstermişti. Yarasayı andırmıştı. Köşeye geçti sonrasında, maskenin kurumasını bekledi. Onu izlediğimin farkındaydı, herkes onu izliyordu.

Yeni bir ziyaret. Aynı her şey, aynı. Yasin köşede, maskeli. Yarasa. Sabit, beni selamlıyor. Oğlum, abine sor, ne içer? Koşturan çırak. Üç çıraktan bir çırak. Hava sıcak, açılan klima. Sabit Fesli, Koray Fesli, üç çırak, ben, Yasin, bekleyen iki müşteri daha ve sandalyelerde saçı kesilen iki müşteri. On bir kişiyiz. İçeriye her an biri girip çıkıyor. Arkadaşları. Kalabalık. Sıcak hava ve bir mevzu var. Koray tıraşı bırakıp çıkıyor. Sabit, rahat. Araba işine girdik de sıkıntı çıktı. Anahtarı çalışmıyor. Saçı kesilen müşterisi çıplak. Donla oturuyor. Ne oldu kardaş, diyor. Ne olacak ya, harika araba ha, tek sıkıntı karbüratör. Onu da yeniledik, cincik gibi oldu. Donla oturan gülüyor. Kılları uçuşuyor sırtındaki. Yasin köşede ve sakin. Televizyonda araba hediye ediyorlar günün birincisine. Yanımda bekleyen müşteri soruyor: Arabayı nereden aldınız? Sabit, saça su püskürtüyor. Çırağa bağırıyor: Havlu getir. Koşan, izleyen, kahve yapan üç çırak. Telefonu çalıyor Sabit’in. Kıllarla dolu eliyle açıyor kıl dolu telefonu. Neredesin Koray? Oğlum, sana set yoluna girme demedim mi? Nasıl çıkacaksın oradan? Telefonu fırlatıyor kenara. Kalın kaşlı uzun çırak gülüyor. Ben de tebessüm ediyorum içtenlikle. Yarasa’da hayat belirtisi yok, başını tuğla görünümlü duvara dayamış, gözleri kapalı. Yarışma devam ediyor, klima ve serinlik.

Koray’ı bekliyorum. Set yolu nereyse artık, orayı bir geçse, gelse hemen. Kapısı açılıyor dükkânın, içeriye sıcak hava ve elinde koca anahtarlı kara bir adam giriyor. Hallettik kardaş, diyor. Anahtar işi tamam, artık bana bir masaj yaptırırsın. Koşun lan. Bağıran Sabit. Masaj aletini çıkarın abinize. Üçüncü ve boş sandalyeye geçiyor kara adam. Masaj aletinin tazyiki. İyi bastır la bebe, diyor çırağa. Hakkat, bu alet işe yarıyormuş la, diyor. Şişko çırak oralı değil. Kalın kaşlı ve uzun boylusu limon kolonyasını avuçlarına boca ediyor ve kara adamın kaşlarının arasına masaj yoluyla sürüyor. Oh, herkes mutlu. Kara adam uyuyakalıyor. Çırak bir diğerine bakıyor. Devam et, ifadesi göz yordamıyla. Ekranda yüzen ve bağıran adamlar: En büyük benim, huaa, en büyük.

Yasin’in yüzündeki maske kurudu. Bekliyor. Gitmiyor. Koray az evvel geldi. Hemen beni aldı sandalyeye. Tıraş zamanı. Huzur. Klima serinliği. Sabit Fesli’nin telefonu çalıyor. Garajdaki arabamı mı çalmışlar? Ben onların… Tamamlayamıyor cümlesini. Fırlıyor dışarı. Üç çırak da boşluyor işi. Her yer pis, Sabit gidince herkes ense. Yarışmada eleme heyecanı. Biri terk edecek orayı. Dikkatimi dağıtıyor tekmelenen kapı. Kim ulan bu Sabit, diyor, tehlikeli adam. Kim? Ekrandakilerin sesi dolduruyor odayı. Çıraklar birbirine sarılı, kara adam uyuyor. Silahını alıyor eline. Kim? Tekrarlanan sual. Uyumuş numarası yapıyor donlu adam. Hepimiz uyuyoruz. Benim, diyor Yarasa Yasin. Hepimiz şaşkınız, tümümüz korkak. Benim Sabit Fesli. Tehlikeli adam, yüzünde maskesiyle götürüyor Yasin’i. Hepimiz tedirginiz, tümümüz sahte. Yasin’in sol bileğindeki gümüş bileklik çaresizce parlıyor, uykumuzu açıyor.

Sabit gelene dek donuyor her şey. Susuyoruz. Yarışmacılar elenmiyor, elenmiyor. Girdi içeri. Öfkeli Fesli. Elenen yarışmacı. Feryat. Bedelini ödeyeceksinler, gününü göreceksinler, ben en iyisiyimler. Sabit, tıraşa devam ediyor. Yasin’den söz etmiyoruz, olanlar konuşulmamalı.

Artık gelmiyor tıraşa Yarasa. Onu özlüyorum. Araba işi var yine. Sabit gergin. O kadar masraf ettik, satamadık gitti ya, beş yüz milyon harcadım motora. Olur mu ya? Kapı tekmeleniyor. Giren tehlikeli adam Yarasa bu kez. Yarasa Yasin takım elbisesi ve tüm havasıyla içeride. Işıl ışıl gözleri. Beyaz yakalı pembe tişörtünü ve kotunu bir poşetin içinde bırakıyor yanıma. Sabit’in karnına iki el ateş ediyor. Yanık kıl kokusuna barut da karıştı artık. Herkes sessiz. Arabaya bindirip hastaneye götürüyorlar Sabit’i. Yarışmada da biri yaralı. Bacağına dikenli bir sopa girmiş. Kırmızı, yeşil, mor. Acı. Işıklarını söndürüyorum dükkânın. Giyiyorum Yarasa’nın kıyafetlerini. Oh. Hayatta hiç kazanamadım, hiç. Bu sefer olacak. Maskeden sürüyorum yüzüme. Yasin misali. O kazandı, ben de kazanacağım.

Kapanmış berber dükkânı. Kurtaramamışlar Sabit’i. Kardeşi çıldırmış. Çıldırmış. Hem kendini hem arabayı yakmış. Sessiz ortalık. Dükkânın girişinde, havluların olacağı yerde kiralık ilanı. Oturuyorum oraya. İçeride kıllar, geride kalanlar. Üstümde beyaz yakalı pembe tişört, altımda kot. Kapıyı tekmeliyorum Yarasa gibi. O ne yaptıysa. Nasıl başardıysa. Kapı kırılıyor. İçerideyim. Güç. Kiralık yazısını kaldırmak. Açılan ışık. Gelen müşteri. Hayırlı olsun, yenisiniz galiba. Sallanan baş, huzur. Şöyle kesin, böyle kesinler, dikkat edinler, canımı acıtıyorsunuzlar, ahlar, oflar. Usturayla deşilen kafa. Fışkıran kıllı kan. Güç. Pembe tişörtüme sıçrayanlar. Müşterinin bilekliği. Yarasa gibi. Tuttuğum kol. Kestiğim bilek. Takıyorum koluma insan derilisini. Yakışıyor. Açık ekran. Yarışma. Sezon finali. Güçlü erkekler, güçlüler. Dokunuyorum maskeme. Yarasa misali.

Kapı çarpıyor. Sandalyedeki adam titreyerek can veriyor. Kenara geçip oturuyor Yasin. Üstünde elbiseleri. Kendime bakıyorum aynada, Sabit Fesli’nin yüzü yüzümdeki, onun eli elimdeki. Geç, diyorum Yasin’e. Geç, lan. Sendeki maske, yarasa gibi duruyor. Bari bir işe yarasa. Hahaha. Sabit’in sesi, sesimdeki.

No comments:

Post a Comment