Yeni birisi bu. Ayfer Hanım. Zilde “Erkan Kurt” yazıyor. Tuş
pis. Apartman eski. Merdivenler yıpranmış, ben çıkarken üstüme sular damlıyor.
Asansör yok. Çıkarken basamakları, temizleyeni görüyorum. Kilolu bir kadın. “Çekil
len” diyor. Süpürgenin dökülen tellerini üstüme boca ediyor. “Len gavur, ne
çekilmiyon?” Kadının eteği boylu boyunca ıslanmış ve desendeki yeşil elma
çürümüş neredeyse. Hortumdan su fışkırtıyor ve celalleniyor: “Bok bu apartman
bok. Len az insan olun be. Üç kuruşa yok öyle köfte.” Bana bakıyor, kükrüyor: “Sen
de çekil, hoşt” Kenardan kıyıdan sıvışıp üst kata çıkıyorum. Rutubet, ağır bir
sessizlik. Çıktığım her katta, on yıl kadar eskiyor bina. Yaşam eriyor.
Kapıyı çaldım. İçteki sürgülü kilidin emniyeti içinden bakan
gözler. “Kimsin?” Yutkunmak. “Temizlik şirketinden gönderdiler Ayfer Hanım.”
Öksürdü. “Adın ne?” Öksürdüm. “Adım Kemal, efendim.” İç geçirdi. “Yalan
atmıyorsun, değil mi?” Kara poşetin ağırlığı. Yere bıraktım. Kolumu
ovuşturuyorum. “Bakın bu cam temizleyici, bu deterjan, bu Arap sabunu, bu
temizlik bezi, bu…” Gözler büyüdü, büyüdü. “Gir, içeri”
Her türlüsünü gördüm. Kokonası. Sübyancısı. Hastası,
uğursuzu. Yaşlısı, genci. Dertlisi, divanesi. İlgilenmedim. Ovdum masaları,
duvarları temizledim. Camları sildim, sildim. Yemek yaptım, çamaşır yıkadım, kitap
okudum isteyene. Ayfer Hanım’ın evinde de aynı. “Aferin, şey, adın neydi?”
Yanağına kara bir sinek konmuş. Gitmiyor. Kaşı seğiriyor bu nedenle. “Adım
Kemal, efendim.” Kara sinek oymuş yanağı, yuva yapmış içine. “Aferin, iyi
temizliyorsun. Senin gibi çok kişi geldi, herkes kaytarıyor. Allahtan
çalabilecekleri bir şey yok.” İç geçiriyor ve sinek, boynuna düşüyor. “İşin
bitince git. Para, girişteki dolabın üstünde.” Sinek, yaşlanmış memelere
düşüyor. Vızırtı, cızırtı.
Evdeyim. Karanlık yollardan geçip geldim yine. Aydınlığı
göremiyorum işim münasebetiyle. İçeri giriyorum, kara poşetimi hemen kapı
arkasına bıraktım. Ayakkabılarımı çıkardım. Plastik ayakkabılıkta. Çalan zil/Kuş
sesi şeklinde/Cik cik. İki polis. Birisi etli, biri sıska.
Etli Polis: Neden öldürdün kadını?
Sıska Polis: Neden?
EP: Oğlum, girme araya? Bir izle, öğren. Hemen afra tafra yapmayın ulan.
SP: Pardon abi.
EP: Neden? Bak, gerildim şimdiden.
SP: Ned?
EP: Oğlum, sus.
BEN: Şey, ben yapmadım. Yani, bilmem.
EP: Yalan atma. Anlarım ben. Bu, kara poşet de ne?
BEN: Temizlikçiyim.
EP: Aferin, demek kadını temizlediğini itiraf ediyorsun.
SP: Bravo abi, anında çözdün.
BEN: Yok, hayır, ben aslında…
EP: Kes, kadının kimi kimsesi de yokmuş. Herhalde hayırsız oğlu “Erkan Kurt” numarasıyla girdin içeri. Kolaçan ettin etrafı, bulamayınca parayı kadını katlettin.
SP: Abi, harika ya. Sayende meslekte pişiyorum resmen. Lan katil, Allah belanı versin.
BEN: Yemin ederim, yapmadım.
Sıska Polis: Neden?
EP: Oğlum, girme araya? Bir izle, öğren. Hemen afra tafra yapmayın ulan.
SP: Pardon abi.
EP: Neden? Bak, gerildim şimdiden.
SP: Ned?
EP: Oğlum, sus.
BEN: Şey, ben yapmadım. Yani, bilmem.
EP: Yalan atma. Anlarım ben. Bu, kara poşet de ne?
BEN: Temizlikçiyim.
EP: Aferin, demek kadını temizlediğini itiraf ediyorsun.
SP: Bravo abi, anında çözdün.
BEN: Yok, hayır, ben aslında…
EP: Kes, kadının kimi kimsesi de yokmuş. Herhalde hayırsız oğlu “Erkan Kurt” numarasıyla girdin içeri. Kolaçan ettin etrafı, bulamayınca parayı kadını katlettin.
SP: Abi, harika ya. Sayende meslekte pişiyorum resmen. Lan katil, Allah belanı versin.
BEN: Yemin ederim, yapmadım.
On yıl yattım içeride. On yıl. Savunmasız, yaşlı bir kadını
kasten öldürmek. Hâkim bana baktı, önündeki deftere de. On yıl. Geçti.
Şehir değişmiş, iyice kararmış sokaklar. Büyük binalar,
kasvetli duvarlar sarmış her yanı. Yaşlanmışım, boğazım habire kuruyor. İnsanların
tümü bana bakıyor, büyümüş, kibirli gözlerle beni süzüyorlar. “Pakbiz” temizlik
firmasının sahibi Ahmet Abi’yi aradım. Aradığım kişiye ulaşılamıyor, firma
kapanmış, sanırım Ahmet Abi, lahmacunculuğa başlamış. İş başvuruları. Sonuç
yok, hüküm giymiş biri kaybetmeye mahkûm. Aklıma, öldürdüğüm iddia edilen
kadının evine gitme fikri geldi. Apartman aynı. Değişmemiş. Zilde yazıyor: “Erkan
Kurt” Dış kapı açık. Merdivenler. Dar ve nemli. Aynı kadın. Temizleyen.
Yaşlanmış. “Çekil, len” Üstüme sıçrayanlar. Su. Artık çevik değilim. “Len, az
insan olun be.” Her şey aynı. Kat çıktıkça ağrıyan dizlerim. Yaşlandım. Zırt
pırt yanıp sönen harekete duyarlı kat lambalarının eşliğinde vardım kadının
dairesine. Zili çaldım. Kapı ardına dek açılıyor. İçeri geçtim. Sessizlik.
Salona açılan kapı kapalı. Değiştirilmiş ve yerinde çelik olanı mevcut.
Çalıyorum. Tak. “Kimsin?” Yaşlanmış ses. Ayfer Hanım. Çenemi kımıldatıyorum,
kulaklarımın tıkanıklığı geçsin. “Ayfer Hanım, şey, ben. Kemal.” On yıl
sonrasının sesi. “Hangi Kemal?” Bu sefer tek kollu kilidi açıyor ve bana bakan
yorgun gözler. “Hangisi?” “Ben işte, temizlikçi.” Kilit şıkırtısı. Açılan kapı.
Bana bakıyor, elimden tutup sarıyor. “Oğlum, oğlum.” Belim sızladı. Yaşlandım. “Oğlum,
sar beni, öleceğim zaten.” Kafam karışıyor. “Oğlum, sar.” Yaşlanmış memelere
bastırılan göğüs kafesim acıyor.
Koyu yeşilli kanepedeyim. Karşımda öldürdüğüm yaşlı kadın. “Beni
öldürdü öz oğlum. Sen gittin, sen çıktın da girdi içeri. Girdi.” Nefesi yok. “Girdi
de tokatladı beni, yerlerde sürüdü. Bir tutam saçımı da o söktü. Ah. Sen geldin
ben öldüğümde. Beni kucakladın, soğuktu bedenim, ağır ve kirliydi. Yıkadın
önce, sildin, ovdun her yerimi, kaba etlerimi pakladın. Kucakladın cesedimi,
kendinden geçmiştin. ‘Anne’ diyordun, ne de güzel. Beni sardın, sarmaladın.
Göğsümdeki kara sineği koparmaya çalıştın. Uğraşsan da çıkmadı, çıkmadı. Kara poşetindeki
kara çakınla yardın göğsümü. Sineği aldın. Kımıldayan kıldan elleri döküldü
sineğin. Apartmanı temizleyen kadını çağırdın. Tut, dedin, tut len. Tövbe, dedi
kadın. Koca kıçını sağa sola sallayıp. Tövbe len, tövbe. Sen nesin? Sus.
Kadının süpürgesinin telleri söküldü. Sinek, vızırdadı. Ben, öldüm.”
Kapı kapandı. Kanepe boş. Köpek yok etrafta ve köpeklerin
kirli tüyleri.
Ben bir katilim demek ki.
Zil çalıyor. Apartmanı temizleyen kilolu kadın gülümsüyor. “Aferin,
len. Aferin. İyi temizledin.” Kolunda büyük kara poşet.
Kadının boynundan sarkık memelerine düşen bir kara sinek.
Vızırtı, cızırtı.
Gülümsüyorum on yıl sonra.
No comments:
Post a Comment