Tiksiniyorum senden adi herif...Beni bunaltmaya bayılıyorsun..Şu an aldığın her nefes için kahrediyorum..İt gibi bir suratın var..Hayatımdan çık git...
İlk kez, 1984 yılında gördüm seni..Aylardan Kasım idi. Bir metre kar yağmış ben doğduğumda..Lanet olası dünyanın ben doğduğum için pek mutlu olduğunu sanmıyorum. Sanki, boğalım şunu beyaz ölümle diyordu dünya....Ölmedim ne yazık ki..İlk aldığım oksijen genzimi yakarken acı acı ağlıyordum...Sen orada pis pis gülüyordun..
Küçük aptal bir bebektim...İşiyor, altıma pisliyor ve ağlıyordum...Yardıma muhtaçtım...Fakir bir ailede büyüdüm...Açlık nedir bilirim..Donmak nedir bilirim...Sabahın köründe zorla kaldırılırdım yatağımdan..Gözlerim kan çanağına dönmüş şekilde...”Hayır” diye bağırırdım. “Hayır” yanlış cevaptı. Bir iki sert darbe, işi çözerdi. Kuzu misali çıkardım uzun yola...Gider, lanet olası ekmekleri, sütleri ve gazeteleri sepete tıkıştırır, geri dönerdim. Küçüktüm..Sepet benden büyük görünüyordu...Dağıtırdım sepettekileri apartmandaki bunaklara...Nezaketi, akranlarına ve amirlerine göstermekte kusur etmeyen bu canlılar, beni görmezden geliyorlardı...Özgüvenim, tırpanlanmaya başlamıştı...Sinirden kendimi sıka sıka beynime giden damarlardan birkaçı kopuverdi.
Arabesk kültürün en gözde çocuğuydum..Acı çekiyordum...Hüznü, şırıngalarla enjekte ediyorlardı..Yeraltında yaşıyorduk...Yerin kat kat altında...Annem vardı...Çok sonraları öldü...İyi yürekli bir kadındı..Aramız pek iyi değildi..Ondan hayata dair bir şey öğrenmedim...Çalışıyordu, ev temizliyordu...Karşılığında bol para ve tiksinç bakış alıyordu...
Ben, okula başlamıştım...Okul,güzeldi..Farklı kişiler tanıyordum...Farklı aşağılanmalar yaşıyordum haliyle...Herkes dalga geçiyordu...Ben tam bir sersemdim...Mücadele gücüm yoktu. Giyecek elbisem olsa belki olurdu. Bana, kullanılmış elbiselerini veren çocuğun karşısında, o elbiseyi giymiş halde çok şansım olamazdı. Yerle birdim..
Bir arkadaşım vardı sınıfta..Dişlekti...Şişmandı...Ben kemik torbası gibiydim..Yanyana otururduk. Saati vardı. Casio marka...O dönemlerde popüler bir markaydı...Birkaç kişide vardı sadece..Hoşuma gitmişti. Koluma tükenmez kalemle yaptığım saati saymazsak benim bir saatim olmamıştı.. Teneffüs vaktinde saatini çıkarıp çantasına koydu..Ben sınıftaydım...Param yoktu...Parayı koyacak sağlam cebim de yoktu...Ansızın saatini çantasından çaldım ve külotumun içine sakladım...
Ders sona ermişti ve herkes eve yollanmıştı. Eve geldiğimde, saati çıkardım ve koluma taktım..Müthiş görünüyordu. Mutlu olduğum ender anlardandı...Ertesi gün, arkadaşım sınıfta kıyameti kopardı. “Saatimi kim aldı?” diye bağırdı. Herkes ürkmüştü. Ben başımı bile kımıldatamadım. Nerdeyse cenin pozisyonu almıştım. Annemin rahmine geri dönmek istiyordum..Ders boyunca sustum...Zaten konuşmazdım derslerde.Söz istemeye cesaretim yoktu...Tuvalete gitmem gerekiyordu...Ama izin isteyemiyordum...Altımda yeşil kadifeden berbat bir pantolon vardı..Rengi solmuştu. Sıktım dişlerimi..Sıktım..Sıktım...Kıç kaslarımı da sıkıyordum bir yandan...Dakikalarca sabrettim...Adımın anılmasından korkuyordum...İçim geçmişti...Kokmaya başlıyordum...Son dersti...Kimsenin umrunda değildim...Doldurdum altıma yavaş yavaş..Bir sıcaklık sardı bedenimi..Rahatlamıştım...”Ne olur kimse anlamasın” diye yalvardım Tanrıya. Pis kokuyordum. Tene değen nesnenin ta kendisi olmuştum. Ders bitti. Herkes sınıfı terketti. Ben kaldım. Vebalı gibi yürüdüm...Yere damlıyordu doldurduklarım..Kendinden tiksinmek için iyi bir yol...Tuvalette altımı temizledim..Çok pisti...
Haftanın sonu gelmişti. Parka gitmiştim...Oyuncaklar vardı...Çeşit çeşit...Oynamak istiyordum...Oynadım da...Salıncakta sallandım...Darağacında sallanan adam gibi hissediyorum bugün geçmişime bakınca...Sınıftan arkadaşın biri çıkageldi. “Naber?” dedi. Cevap vermedim. Kolumu gösterdim...Saatim vardı..Casio marka...Gıcır gıcır..”Çok güzel” dedi. “Babam aldı.” dedim..Keşke alsaydı gerçekten...Arkadaşım ağzı açık bir şekilde gitti.
Ders başlamıştı yine...Öğretmen beni çağırdı. Anlamadım...”Bir iki dakika görüşelim.” dedi. Başım önde, ilerledik. “Niçin çaldın?” dedi. “Ben yapmadım!” diyordum ama ağlamaktan yüzüm gözüm şişmişti. Ben yapmıştım. Çalmıştım...Haketmişti. Pis dişlek bir şişkoydu o. “Bir daha yapma.” dedi öğretmen. Biliyordu, fakirdim. Biliyordu, gariptim. Herkes anladı çaldığımı. Kapıdan içeri girdiğimde, başımdan aşağı kaynar kazan dökme festivali yapılıyordu. Küçümseyici bakışlar ok gibi saplanıyordu çocuk yüreğime. Sırama baktım. Arkadaşım yerini değiştirmişti. Yalnız kalmıştım. Bedenimi saran ateş çember içinde, kapandım sıraya. Ağladım...Öğretmenin sınıfın geneline söylediği tüm sözleri üstüme alıyordum...”Hırsızlık” diyordu...”Çok kötü bir şey..” Öyleydi..Fakirlik daha kötüydü ama..Açlık da...
Yıllar yılları öyle bir kovaladı ki, yaşım ilerledi..Fakirliğim değişmiyordu...Sağlam bir çift çorap giydiğim gün sayısı, mutlu olduğum gün sayısına denkti. Bu garip denklemin değişeceği yoktu. Lise yıllarım kötü geçti. Çekingenlik ve fakirlikti beni boğan...Kız arkadaşım olmadı. Berbat günlerdi..Ülke krizle çalkalanıyordu...Ben küçüktüm...Kendimi kurban bayramında cahil heriflerin eline düşmüş kurbanlık tosun gibi hissediyordum. Kör bıçaklarla üstüme çullanıyorlar ve canımı almaya çalışıyorlardı...O iri gözlerimden akan yaşlara sinekler konuyor ve sinekler havalanıyordu o iri gözlerimden akan yaşlardan.
Hep aynı rüyayı görüyordum...Gece yarısı...Bahçede uyuyorum..Kocaman bir yatak var..Korkunç bir fırtına...Üstümdeki yorgan bir anda açılıyor..Açan fırtına...Korkuyorum ve titreyerek ağlıyorum...Fırtınanın sesi ölüm fısıldıyor..
Kömür kamyonu kömür boşaltırdı. Kömürleri depoya istiflemek benim işimdi. Üstüm başım kapkara olurdu. Onların yürekleri kadar kararmamıştım henüz. Ben izliyorlardı kömür taşırken...Kömür tozuyla ter karışımı tenimi yakıyordu...Apartmanın kocaman bir kazanı vardı. Orada kömürler feda ediliyordu canlılar ısınsın diye...Sıcak olurdu orası...Babam annemi dövünce ben oraya kaçıyordum...Sıcaktı orası..Kaçacaktı. Sığınacaktı. Devasa kazan, ürkütücüydü. Korkutucuydu. Kazan dairesinde lağım fareleri vardı. Annem korkardı farelerden..Ben severdim onları...Onlar da ürkektiler. Çekiniyorlardı insanlardan...Acı çekiyorlardı...Kendilerine her köşe başında kapanlar kurulmuştu...Tuzağa düşmemek için yaşıyorlardı...Lağım farelerini seviyordum...
Lanet adam öldü geçen hafta..Lanet bir şekilde yaşadı...Onu hiç sevmedim...Lağım farelerini severdim...Fakirlikten tiksindim..Fakirliğin sebebi sendin lanet herif...Cehenneme git..
Önder Şit
21 Kasım 2009
Saat=> 18:01
No comments:
Post a Comment