Her defasında döneceğini biliyorsun. Ağlayan bebekler ve
burnuna dokunan ve kırmızı bebek arabalarında biberonlanan bebeklerle sarılı
çevren. Gözyaşları akan kadınları seyrediyorsun yılbaşı süslemeli kahveci
dükkânlarında. Dudaklarında yarım kalmış bir kurabiye lekesi. Anneler
bebeklerin içinde bulunduğu arabaların çift tekerlekleriyle oynuyor eğilerek.
Çekik gözlü anneler var, gülümseyen eller. Öfkeleniyorsun. Gözlerin ağrıyor,
her lakırdı seni güçsüz kılıyor, biliyorsun.
Tavandan sarkan demire bağlıdır ışıklar. Altı tane, biri
yanmaz tam, cızırdar. Kadınların avuçlarında sıktığı beyaz bir mendil ölüsüdür
umutsuzluk. Sıkarlar, sıkıca, sıkarlar, gıcırdar dişleri. Bebeğine bakar çekik
gözlü anne, sonra telefonuna, kahve içer, bebek, telefon, kahve, böyle sürer.
Üstündeki kabanını çıkarmaz, tedirgin hâle gelir bir süre sonra. Bebek
arabasının alt bölmesinde alışveriş poşetleri dizilidir. Bebeğe bakar, durgundur
kadın, poşetlere dokunur içtenlikle, bulur huzur. Saçını toplar ağlayan
kadınlar, tokalarını ağzına alır, el yordamıyla düzenlerler tel tel dağılmış
yüzlerini. Kaşırlar ardından, düşünürler çocukluk taslarının kafataslarındaki
kaygan, sıcak ve anne acısını. Bir bebek arabası yanaşır çekik gözlü annenin
yanına. Muhtemelen kadının eşidir bu arabayı getiren ve yüzleri sana dönük
olduğu için bebekleri göremezsin. Bir ileri bir geri sallanır arabalar.
Döneceğini biliyorsun, barınamazsın burada.
Tırnaklarını kemirir kadınlar, etlerini koparır, ağlar,
saçlarını savurur, lanetlerler hayatı her sessizlik anında; sen görür, sen
bilirsin bunu. Duymaz diğerleri, yaşayanlar, anlamazlar. Anlamazlar.
Yüzlerinde yazılı kederleri. Görüyorsun. Görmedi kimse daha
önce, titremelerin titrediği bir sessizlik içindedir içindeki sessizlik.
İlerliyorsun merdivenlerinde bir geçmiş zaman apartmanının.
Karanlık çatlaklar var duvarlarda, her katta bir kapı. Her kapıda bir koku. Her
kokuda bir keder. İlki bir ayrılık kokusudur sözgelimi. Ölmüştür kadının tekir
kedisi. Pencereden uçmuştur bir kuş özgürlüğünde. Çöp arabasının kokusunda
kaybolmuştur. Evin her yanında kedi kokusu kalmıştır tekirin. Kadın ağlamış,
kedinin kışlık kazağına sarılmıştır günlerce. Dinmiştir yas kokusu tabii,
yüksek tavanlardan sarkan ışıltılı avizenin tozlarında görmüştür kadın kendini.
Son kez. Sen geçtiğinde olur bunlar, sen geçerken ve geçmişken geçmişten.
Titremiştir kadın senin adımlarınla, yaşlı kolları sarkmıştır bir kat daha.
Daha önce bulmadığı bir dermanla ayaklanır, açar pencereyi, dışarıda kokusu
kalabalıkların. Bırakır kendini tekirini düşünerek. Yere düşen kadın, yerde
yiten can, dağılan kollar, her yan hüzün ve kopan kafada tebessüm eden bir
kurtuluş. Kopmamış başın ağrır bunları hissedince, çıkarsın bir kat daha, belki
çıkmıyor da iniyor, inmiyor, yürümüyor, görüyor da görmüyorsundur. Karanlık, bir
asansör olmuştur sessizliği taşıyan.
Kapı açıktır bu katta. Kahve dükkânındaki kadın karşındadır,
biliyordun bunu baştan beri. Saçını toplar ağlayan kadınlar burada da. Bir
taziye, bir kutlama, bir şölen, bir ağıt, iç içe. Ağızlarda tokalar, ellerde
mendil parçaları, kahkahalar ve makyajlı kederler. Gözler bir diğerinde hep,
ötekinde, kıyafetlerde. Tokalar saçlara tutturulur, çekik gözlü kadının
ağzındadır biberon. Kot pantolonlu baba gelir yanına, bebek arabalarını
halterlemesine kaldırır. Ters çevirir, akar bebek poşetleri, oyuncaklar, bebe
maması kokuları. Gülümser baba, fırlatır arabaları kadına. Kadının dudaklarına
sabitlenen biberon sıvısı koyu kırmızı bir hâl alır. Yere yuvarlandığında çekik
gözlü kadın, baba gelir yanına. Baba değildir demek ki bunca eylem ışığında.
Seni fark edemezler, yaklaş, yaklaş. Bebek arabalarının alt sepetlerinden
yükselen bebe sesi videoları. Ağlayan erkek, avuçlarındaki beyaz mendilleri
gizlice sıkan, ağlayan erkek. Gözlerini kapıyor, hayal ediyorsun: Soyunan
kadınlar, makyajlarını silen, çıplak ve öfkeli. Tokasız. Erkeği havaya
kaldırıyorlar, içerideki yaşam kokusu bitiyor. Parçalara ayrılıyor erkek ve
butları tavandan sarkan demire bağlı altı ışığa yapışıyor cızır cızır. Senin
avuçların hiç doğmamış bebe videosu şenliği ve puf olan kadınlar.
Biter her şey, tekir, kadın, kahve, biter, biter, tümü
keder.
Avuçlarındaki ışık aydınlatıyor merdiven yolculuğunu.
Geldin, döneceğini biliyorsun, bilir, bilecek, bilmiş, bilmişsin. Annen
sallanan sandalyede sallanır durur asırlardır. Sana seslenir, evladım, der,
evladım, iyi misin, iyi misin, sırtı sana dönüktür, yaşar durmadan, ölmez, o öldüğünde
sen yaşayacaksın, kural bu. Evladım, der, tıngırtı eşliğinde, bir vücut sıvısı
süzülür ötekilerin yanına yoğunca. Kirlendim, temizler misin evladım, der, ben
seni asırlarca temizledim, tertemiz ettim, sakındım gözümden, sözümden,
temizler misin beni, kokuyorum da, der annen. Anlarsın sözün özünü. Boynuna
düşen püskülleri görürsün, ellerin titrer, düşünürsün tekiri, çekik olanı,
düşünür, yutkunursun.
Kaldır püskülü. Evet. Tertemiz kıl beni evladım. Cebinden
çıkar ucu keskin biberonu. Sapla annenin boynunun en hassas noktasına. Böyle
işte, güzel. İç çekişi annenin, biberondan ona akan umut sıvısı. Alttan dökülen
zehir, pişmanlık ve yaşam kokusu. Tokayı çıkar öbür cebinden, geçir kafa
derisine, iğneden uçları delikler açıyor keder dokusunda. Ağlıyor annen, bu
iyidir, ağlayan bir anne iyidir. Geldin yine onun yanına, sarılın, her
defasında döneceğini biliyorsun. Titriyor bu kez. Temizleniyor, biberondan
akanlar taşıyor vücuttan ve temasıyla sıvının eriyor taştan zemin. Oraya gitme,
hayal et yeter: Yakıyor sıvı neye dokunuyorsa, erkeğin butları kömürleşti,
bebek arabaları yanıyor, tekirden kalan son kokular tükeniyor, merdivenler ışıl
ışıl akıyor.
Yine dönüyorsun ait olduğun yere. Bu kez tertemiz.
No comments:
Post a Comment