August 08, 2011

Adam-Kadın


Adam, yatakta döndü durdu. Bir türlü kalkamadı. Derin bir mutsuzluk içindeydi. Üstünde yattığı yatağı, tabuta benzetti. İmam, cenaze namazını kıldırmak için cemaati topladı. Ahali, adamın tabutunu sırtlamıştı. Gözyaşları dinmek bilmiyordu. Adam, fırladı yataktan. Kafasını suyun altına soktu. Ateş gibi kaynar su, derisini yüzdü. Doktor mutfaktaydı. Üçüncü dereceden yanık teşhisi koydu. Adam, korktu. Çıplaktı. Giydi elbisesini.

Kadın, yataktan kalktı. Esnedi. Çürük dişleri peyda oldu. Ortalık, elma bozuğu kokusuyla doldu. Çıplaktı. Aynanın karşısına geçti. Bedenini inceledi. Göbeği sarkmıştı. Ansızın, ağlamaya başladı. Banyoya gitti ve kafasını suyun altına soktu. Buz gibi su, şok etkisi yarattı. Kadın, havluyu kafasına sarmaladı. Titriyordu. Televizyonu açtı. Yine birileri tecavüz etmiş, birilerine tecavüz edilmişti. Kadın, elini edep yerine götürdü. Sızan kanı gördü. Aklı gitti. Bayıldı. Ayıldı. Yatağındaydı. Elleri bileklerinden bağlıydı yatağa.

Adam, arzu doluydu. Arzuluyordu. Pişmandı öte yandan. Masasına taba rengi bir böcek kondu. Böcek, kâğıtların arasında gezindi durdu. Adam, böceği izledi. Böcek girdiği dehlizden bir süre çıkmadı. Adam, hassaslaşmıştı. Kâğıdı oynattığı an böcek üstüne sıçradı. Adamın ödü koptu. Böcek ters döndü. Kıvranıyordu. Bacakları iki yana açık şekilde. Adam, sustu.

Kadın, günlerdir evinden çıkmamıştı. Çıkmaya karar verdi. Çıkmaktan vazgeçti.  Korkuyordu. Hava, erken kararıyordu. Elektrik kesildi. Kadın, çığlık attı ve avazı yettiğince küfür savurduğunu sandı. Ev karanlıktı. Sesler geliyordu bir yerlerden. Kadın, sus pus oldu. Yatağına geçti. Örtünün altına girdi ve uyudu. Uyandığında oda karanlıktı. Yatak odasına gitti. Kendini uyur halde buldu. Bu vaziyet karşısında şaşırmadı. Uyur haldeki kendisinin yanına geçti ve uyudu. Uyandığında yanında kimse yoktu. Bu sefer yanında uyuyan kendisi, ayaklanmış bir halde onu izliyordu. Sözcüklerden tasarruf edilen bir anda, göz göze geldiler.. Kendisine bakan kendisi gülümsedi. Kadının tüyleri diken diken oldu.

Adam, günlerdir evinden çıkmamıştı. Çıkmaya karar verdi. Çıkmaktan vazgeçti. Korkuyordu. Işıkları söndürdü. Fırtına pencereleri dövüyor, rüzgârın uğultusu, dost canlısı görünmüyordu. Adam, pencereye yanaştı. Dizüstü yürüyerek, kendini alaladı. Sokağa göz attı. Yağmur, var gücüyle arza yüklenirken, inzibatlar, sokağı arşınlıyorlardı. Adamı bir korkudur aldı. Karşıki caddede, bir hırsız kancayı atmış üst katlara tırmanıyordu. Durumu fark eden inzibatlar hırsızı, farklı bir yağmur türüyle cehenneme yolladılar. Bunu gören adam, olayı kendince yorumladı ve yatağına geçti.

Kadın, ağladı. Gözyaşı pınarı kurudu. Gözleri kan çanağına döndü. Hırsızı vuran inzibatları görmüştü. Adamı da görmüştü. Görmemesi gereken şeyleri görmüştü. Görmüş geçirmişti. Adamın olayı soğukkanlılıkla izlemesi ve elindeki deftere notlar alması kanını dondurmuştu kadının.

Adam, kadının kendisini izlediğinin en baştan beri farkındaydı.

Bir süre sonra adam balkona çıktı. Bir süre sonra kadın, balkona çıktı. Adam kadına; kadın adama baktı. Bakışları karşıdakini deldi geçti. Adam adamlığından, kadın kadınlığından şüphe etti. Ortalığı, ağır bir sis kapladı. Kadın adamı, adam kadını seçemez oldu. Neden sonra, bir çığlık duyuldu. Her kadında erkek, her erkekte kadın saklıydı. Ses, sessizlikte yankılandı. Apartman boşluklarına çarptı.

Hırsızın dağılan beyni, desen şeklinde yayılmıştı.

=============
26 Temmuz 2010
13:53

No comments:

Post a Comment