January 27, 2013

Dostoyevski // İnsancıklar




İnsanlar beni anlayamayacaklar, benim biricik sevgilim! (Sayfa 73)

Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar, yayımlandığı ilk yıl olan 1846’da pek dikkat çekememiş. Mektup-roman biçiminde yazılan eser “kısa bir toplumsal yapıt” olarak değerlendirilebilir.

1800'lerde St. Petersburg
Yoksul bir memur olan Makar Alekseyeviç’in, kimsesiz bir kıza olan içten aşkını, bağlılığını ve yardımını konu alan eser, mektuplaşmalarla sürer. Kız –Varvara Alekseyevna- alabildiğine fakir ve hastalıklıdır. Makar, onun camına bakan bir pansiyon odasında kalır ki bu oda, mutfağın bölünmüş bir parçasıdır sadece ve kötü kokmaktadır:

Koku, insanın her yanına sindiği için yadırganmıyor. (Sayfa 19)

Makar’ın yardımları genellikle para şeklindedir ve yardımları arttıkça, kendisinin cebinde tek kuruş kalmaz. Yazıcılık yaptığı iş yerinden kazandığı para yetmez olur. Ev sahibesine borçlanır ve sonuç, insanın ikircikli yüzünü ortaya koyar…



-----------------------

Fakirlik artmaktadır ve düşmanlar yaratır fakirlik. Diğerleri vardır, yargılayan ve küçümseyen:

Çevremdekiler düşmanlarım; suratımda bile kusur buluyor, küçümsüyorlardı beni. Sonunda ben de kendimi küçük görmeğe başladım. Aptal olduğumu söylediler, aptallığıma inandım. (Sayfa 126)

İnsan kendisi için mi giyinir? Sorgulama sürmektedir:

Alt tarafı basit bir insancığım. (…) Zaten paltoyu, hatta ayakkabıyı da kendimizden çok el için giyeriz. (Sayfa 115)


Dönemin toplumsal yapısını eni konu irdeleyen eser için “fakirliğe sövgü” dense yeridir. Yine de insana ait şeref, onur gibi kavramlar da göz ardı edilmez:

Zenginler, fakirlerin kötü talihlerinden yüksek sesle şikayet etmelerini hiç sevmezler. Bu onlara ârsız, rahatsız edici bir  hal gibi görünür. Fakirlik elbette ki rahatsız edicidir. Yoksa fakir fukaranın aç karnına inlemeleri onların uykularını mı kaçırıyor dersiniz? (Sayfa 137)



Edebiyat tutkusu fakirlik dinlemez (mi?)

Bana, canım sıkılmasın diye bir kitap gönderecektiniz. Vazgeçin canım! Zaten kitap dediğiniz neymiş ki? İnsanlardan söz açan bir sürü hayalden ibaret. Romanlar da saçma, başıboş kimselerin gönlü hoş olsun diye düzülmüş bir yığın martaval… İnanın bana anacığım, yaşımın verdiği tecrübeye inanın! Kulaklarımız bir Shakespeare lafıyla dolduracaklardır: Edebiyatta Shakespeare… falan, filan diye… Shakespeare de saçma, hepsi saçma, hepsi bir yığın düzmeceden ibaret! (Sayfa 103)

Edebiyat çok iyi bir şey Varenka. Bunu evvelsi gün aralarındayken öğrendim. Derin ve öğretici! İnsanın kalbine bir güç veriyor. (Sayfa 70)

İnsancıklarız hepimiz. Başkaları için giyinen, onlara bağlı yaşayan kişicikler. Hele zenginlerimiz… İncelik ve içtenlikten uzaklar (mı?) Fakirlik, ruhunu dolduruyor insanın Makar Devuşkin. Varsın, ayakkabının tabanı olmasın. Aşık ol, sev, için titresin her yaşta. Mektupların olsun, alıp verdiğin. Varvara, birgün gidecek mi? Gider. Seni bırakır. Para, yarayı söndürür. Sahi, sen hala yazıları temize mi çekiyorsun? Adam sende…

Sevdiklerim
* İnsanın aşkı kovalama arzusu.
* Toplumun bireyi şekillendirme arzusuna, “Yeraltından Notlar” benzeri bir isyan.
* Mektup türünün, sözcüklere ve bireylere yüklediği asil hava.



Varlık Yayınları, Nisan 1974, 173 sayfa



1 comment:

  1. ❝Kendisinden hiçbir şey saklamadığımı gördükçe bana olan bağlılığı çoğalıyordu.❞

    Dostoyevski’nin İnsancıklar kitabıyla ilgili yorumum ve sevdiğim alıntılar için tıklayabilirsiniz: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/dostoyevski-insanciklar-kitap-yorumu/

    ReplyDelete