May 14, 2013

TAMAM


Tamam, peşimden gelmiyor artık. Yere yuvarlandı.

Her şeyi hakikatiyle anlatmanın zamanı geldi.

Üstüme geçirdiğim kırmızı montun altında, ağlamaklı sürüyordum bisikletimi. Gidonum ters döndü ve talihim. Şehir Kütüphanesi’nin önünde yere yuvarlandım. Zaman, teker, anlam kaydı. >> Elimden tutar ve kaldırır birisi. Adını söyler usulca.

Çoğu zaman, ıslanmamız gerekiyor kurumak için.

Tamam, nokta yeni başlayan bir diğer cümlenin başında da yer alır.

Burnum kırıldı. Kan çanağı. Gerçeği unuttum. Havalanıyorum kütüphaneden yukarıya. Az ileride tüm heybetiyle salınan katedrali aşıyorum. Şehir Müzesi’ni ve Botanik Parkı’nı görüyorum. Beyaz. Bisikletimi. Yerde kıvranıyorum biraz. Hafifçe, içe çekilen bacaklar. Burnun ısısı artıyor. Elimden tutar ve kaldırır birisi. Öyle de yapıyor.

Neden aslanım, dedi. Tıslar gibi. Üstünde siyah bir hırka var. Burnun kırık aslanım! Moralim bozulacak. Ben katedrale gideyim. Otur aslanım, haykırır. Seni tedavi edeceğim. Şifacıyım ben. Hangimiz? Kar yağmıyor, beyaz.

Bisikletim kırık.

Botanik Parkı’nda oyun oynadık. Simetrik budanmış yeşil, hâlâ ve nasılsa, çamların arasında saklambaç oynadık. Ebesini sobelemek. Sövme ulan, der kara hırkalı adam. Bıyığı var ve beyaz. Gözleri var ve yeşil. Çam yeşili. Ayakları ve burnu da; sözleri ve gözlemleri de var. Çimlerin üstündeki karların üstüne serdiği hırkasının üstüne uzanır ve beni dinler. Anlatınız, der belki.

Ben, yalnız kaldım, söylerim. Cümleler kurarım, bir köprü hani yapım çalışması esnasında demirlerini eritip çalmışlardı, öyle.

Bisikletimi kırdım, yere yuvarlandım ve biri gelir ve adımı sorar ve çimlerin üstüne kusar ve küser.

Günlerce sürdü bisikletle yol... Buralara geldik seninle. Hatırlamaz mısın, dersiniz. Siz. Derste de hatırlamazdım. Gülünür, istemsiz. Tamam.

Hırkasını bisikletime sarar. Bir hayat uzmanı gibidir o. Bisikletimi sırtına alır ve yürürüz. Katedrali geçeriz ve belki birer tavuk döner yememiz icap eder. Belki, öyle.

Üstümde kan vardır kütüphane kıyısında. Bir kız, bir oğlanı itekler ve velet yere kavuşur. Birgün girecek, acele. Ne. Si.

Burnum acıyor demen gerek. Evet, nasıl bildiniz? Ben, bilirim. Pis pis sırıtır. Bisikletimle bir bütündür adeta. Pek sevimlidir şu an. Yanında yürürüm. Bisikletin onu sürdüğünü müşahade ederim sanki, içim titrer; yaşam döngüsünün önünde eğilirim, kaygı/saygı ile.

Kütüphaneye sokarsın, tamam, beni sertçe. Bisikletimi tamir etmen gerekir; tarif edersin anlamsızca. Bağırırsın. “Yalnızım!” Güvenlik elemanları gelir ve seni bisiklete bağlar. Ağlar, hüzünlü seyirciler –kitapları izlerler- Gözlerini, yüzüne açılmış birer oyuk gibi düşünürüm. Oradan sızar öykülerim.

Bisikletimle giderim, düşe kalka; artık siyah hırkalı adamı sürerim; gidonları senin ellerin...

14.05.2013 23:33

No comments:

Post a Comment