Kirpi
Olanca gücüyle sarılmışken yorganına ve gömülmüşken
yastığının en puf yerine sandı bir ses duyduğunu. İçi titredi o an. Hafifçe
döndürdü başını ve yatağında yer eden soğuk yüzeyler aldı ateşini. Karaltı
vardı kapının öte yanında yahut o öyle düşünüyordu. Vücudu saran, tariften muaf
bir sızısı vardır korkunun. Deneyimledi onu.
Kel, kör bir kirpi. Tam da böyleydi korkunun yarattığı yeni
bedenin görünümü. Kimse yoktu evde çünkü kimsesi yoktu. Yatağından hayata
atılmamıştı günlerdir. Oda bomboştu ama ortalığı pis bir koku doldurmuştu
tamamen. Yatağından seçemiyordu karaltıdakini. Kalbe giden damarlarda ani
yüklenmeler oluşuyordu her saniye. Ana rahmine dönmek için, ilk bileti o
alabilirdi.
Koridorun ışığı yandı. Hatırlıyordu, faturayı ödemeyeli çok
olmuştu ve elektriği kesikti haftalardır. Derin bir rahatlama yaşadı son
tespitinin de etkisi ile. Bu bir rüyaydı. Evet, basit ve ilkel bir geçici ölüm
hali. Şuurunun açık olduğunu hissedercesine gülümsedi. Gülümsemesi
yetersizleşti ve kahkahası yankılandı, boş odayı dolduran pis kokunun içinden.
Koridorun ışığı bir yanıyor bir sönüyordu. Freddy Krueger’in
kendi rüyasında olmasını çok istedi o eşsiz anda. Yeşilli, kırmızılı kazağı,
hasarlı yüzü, bir de keskin tırnakları. Koridorda ışık oyunları göze çarpıyordu.
Bunun yanında az önce attığı kahkahanın bir benzeri geldi koridordan. Kanı
çekildi. Kızılay’ın birkaç yeni ünite kan tedarik etmesi gerekiyordu neredeyse.
Böyle bir rüya olmaz, dedi. Devam etti yutkunarak: Bu saçma bir rüya. Evet,
hepi topu bir zihin oyunu.
Kapı sertçe çarpıldı. Kimsin, şeklinde bir soru savurdu kapı
civarına. Aldığı yanıt ürkütücüydü: Rüyadasın! Korkusu arttı birkaç misli daha.
Gözlerinden istemsiz yaşlar akıyordu ve bağırıyordu biteviye: Defol, bu benim
rüyam. Kahkaha, kapının öte yanında vücut bulmuştu adeta. Kapı koluna uzanan
elin, sözcük şekline getirilemeyen hissi. Açıldı kapının sürgüsü ve loş ışığın
içinden göründü bir benzeri. Onun bir kopyası gibiydi. Suratındaki çiller dahi
aynıydı. Dayanılacak şey değildi bu yaşanan. Kendini fırlattı yatağından aşağı,
uyanmak için. Sert bir darbe aldı kafatası ve yitirdi bilincini bir süre.
Uyandığı vakit, karanlığın yitip sabahın sesinin hükmetmeye başladığının
ayırdına vardı. Evet, rüyaydı tüm olanlar. Gün dönmüş, ölenler dirilmişti. Yataktan
hiç çıkmadı koca gün. Yemek de yemedi. Gece gözkapaklarına çoktan oturmuştu.
Uykuya daldığı an, karşısında sabah uyandığı anı buldu. Gün, yeni doğmaktaydı.
Kafasını karıştıran bu yeni rüya, canını sıktı. Tuvalete gitmeli ve işemeliydi.
Kapının kolu elinde kaldı ne var ki. Kapı, kilitlenmişti öte taraftan.
Kulaklarının hemen yanında hissettiği sıcaklık yayıldı gövdesine. Rüyadayım
nasılsa, dedi. Kapıya iki tekme savurdu. Ayak baş parmağından koptu bir deri
parçası ve aktı bir müddet kanı, çerçöple dolu zemine. Yanmıştı canı ve
açılmıyordu kapı. Hışımla attı kendini yatağına ve sesini haddini zorlarcasına
kullandı: Aç!
Aniden kaldırdı kafasını. Zonkluyordu baştan ayağa.
Kımıldayamıyordu. Şimdi uyanmış olması gerektiğini anımsadı. Uykuda rüya
görmüştüm, sonra uyandım yeni günle. Sonra uyuduğumda rüyamda yeni günle
uyandığımı gördüm aynen. Kapıyı açamadım rüyada. Uyudum tekrar ve şimdi
uyandım. Evet, bu doğru. Sözlerini tamamlayamadan çıktı yataktan. Gitti ve kapıyı açtı. Kapıya tekme savurduğu
kesindi. Kapıda birkaç yarık göze çarpıyordu. Koridor, karanlıktı alabildiğine.
Tuvaletin önüne bıraktığı mumlardan birini yakmak için kibritini çaktı.
Tuvaletten gelen iç karartıcı müzikle attı çığlığını. Bağırdı. Bağırmak eylemi,
hiç böyle dolu dolu tadılmamıştı. İskoç tarzı esintiler barındırıyordu müzik.
Kel kör kirpiler kaçışıyordu bir yandan öte yana. İrili ufaklı. Çarpıyorlardı
birbirine ve onun üstüne düşüyordu kimisi tavandan. Besili olanı, kana gelmiş
ve yaralı ayaktan bir gıdım koparmıştı. Oracıkta feryadı basmıştı ve
bayılmıştı. Geçen zamanın farkında değildi kendine geldiğinde. Tuvaletin hemen
önünde uzanıyordu ve ışıklar yanıyordu. Demek ki açtılar durumuma acıyıp
elektriğimi. Ah, ne iyi insanlar var. Böylesi bir iç geçiriş, onu bir nebze
ferahlattı. Bedeninde herhangi bir araz yoktu görünürde. Başparmağı iyiden
iyiye şişmişti sadece ve kötü durumdaydı. Rüyadayım, dedi şu an. Uyurgezer bile
olabilirim. Hırıldadı: Uykusu ve gerçek yaşamı birbirine karışanlar var.
Onlardan mı oldum yoksa?Odasına gitmek için doğrulduysa da kalkamadı yerinden.
Bu sefer koridorun ışığı söndü ansızın ve kendi odasından belirdi ışık ve ses
oyunları. Kahkaha yükseldi. Kendi kahkahasına benzetti tekrar bu zalim sesi.
Kapadı gözlerini çünkü açtı ve bir şey yememişti belirsiz bir süredir.
Gözlerini açamıyordu bu dakikada. Kestiremedi rüyada olup
olmadığını. Sesler geliyordu hemen yanından. Cımbızla çekiyorlardı etlerinden
sanki. Gözlerini bile zamklamışlardı. Bu da bir rüya. Eminim. Haykırıyordu ve
derken bir el kapadı ağzını. Tükürük ve kusmukla doldu elin içi ve kesildi
nefesi an be an. Daldı derin bilinçsizlik haline. Boşlukta yüzmek gibi bir şey.
Böyle nitelendiriyordu bilinçsizlik halini. Her şey olabilirdi. Uyku ya da gerçek. Rüya da hakikat. Kabus yahut
keramet. Koridordaki ışığın cızırtısı onu döndürdü ona göre gerçeğe. Belki de
rüyadaydı. Umursamadı. Çıplaktı ve utandı teninden. Koridordaki lamba,
patlayacak denli parlıyordu. Gözü alan bir parlaklık içinden, iki mantolu adam
yaklaştılar. O öyle sandı muhakkak. Adam olmayabilirlerdi. Hakikatin kesinliği
adına adam dedi onlara ve bu bir rüya ise gerçek kıldı, gerçek ise rüyadan
arındırdı. Kollarından kaldırdılar arşa doğru. Diken dikendi elleri.
Acıtıyorlardı canını. İnledi inim inim. Sızladı sızım sızım. Birlikte
yükseliyorlardı ve duygusuz bir kahkaha attı biri. Düştü tavandan içeri ve
koridor suyla doluydu. Suya değdiği an, hissettiği yaşam. Açtı gözlerini ve
uyandı gerçekten. Rüyayı yaşıyordu, tahminine göre. Musluğu açık unutmuş
olmalıyım. Yok, yok. Suyumu kesmediler henüz. Elini çenesinde gezdirdi
düşünceli bir şekilde. Sakallarım, günlerdir tıraş olmamış yüzüm? Ne oluyor?
Bitmedi mi rüya? Yüzünde birkaç bin sinek kayabilirdi. Anlam veremiyordu bu
duruma. Kapattığı an gözlerini, suyun içinde geziniyordu ölü kirpiler arasında.
Nefes almıyordu kirpiler.
Gözünü açıp kapaması yetiyordu, gerçeği ve hayali değiş
tokuş etmesi için. Suyun içinde sürükleniyordu bir süre sonra. Çarptı
gürültüyle kafasını aynaya ve suyun rengi, değişmedi. Renksizdi. Kanı akmıyordu
anlaşılan. Açınca gözlerini, suyu gördü. Kapadı gözlerini, aynı yerdeydi. Ölü
kirpi mezarlığı. Aç, kapa, aç, kapa. İşe yaramıyordu. Kirpiler. Her yerdeler.
Elini attı çenesine. Bir tutam sakal. Yağlı ve pis bir dokunuş. Rüyadayım, ya
da değilim.
Nefes alamayacak haldeydi ve sudan kurtulmak için yöneldi
odasının kapısına. Açtı kapıyı ve kurtuldu sudan. Attı deli bir kahkaha.
Sıyırdım ben. Kafayı yedim. Yuttum beynimi. Hayal aleminde yaşıyorum. Koştu
yatağına sıçradı bir hamlede. Delik deşik oldu her yeri. Bu sefer aktı bir
varil kan. Kirpi sarmıştı bedenini. Kirpilerden örülü bir cesetti adeta. Bu bir
rüya dedi, son nefesini sunarken, ölüm meleğine. Ölüm meleği, kahkaha attı.
Doğru dedi. Bu bir rüya. Aç gözlerini. Ölüm meleğini gördü gözlerinin
kepenklerini çekerken yukarıya. Yani, ben miyim? Sensin evet. Ölüm meleğisin
sen. Rüya değil mi bu da? Hayır bu bir gerçek. Rüyanın varlığı kadar. Ne
yapacağım ben? Aç gözlerini sadece. Açtı gözlerini ve attı kahkahasını. Bu bir
rüya mı? Evet, gerçekten bir rüyadasın. Rüyadasın ve bu bir gerçek. Rüya
gerçektir. Yaşamak, rüyaları ertelemektir.
O zaman, ben kirpi olmak istiyorum. Olur mu? Elbette, görev
senin. Şey, Freddy var mı gerçekten? Var. İyi. Bu bir rüya eminim.
30.12.2011 01:58:49
No comments:
Post a Comment