June 21, 2016

NE İDİĞİ BELİRSİZ BİR GECE


Koşuyor asfalt yolun kenarında. Toza bulanıyor bacakları, öksürüyor. Koşu sürüyor. Terliyor, saçlarının kökünden süzülen sıvılar alnına, burnuna, yanağına dökülüyor, yakıyor. Karanlık. Sağ yanındaki boş araziye kayıyor gözü. Gizemli karanlık arabalarda cılız ışıklar parlıyor sanki. Ne idiği belirsiz. Önüne bakması gerek, toprak kırıntıları kıtır kıtır ediyor ayaklarının altında. Gelirler mi acaba, diye geçiriyor içinden. Konforlu arabalarından çıkıp gelirler mi beni almaya? Farkındalar mı? Koşu süratini artırıyor. Yokuş aşağı süzülüyor. Ötede şehrin ışıkları birer birer göz kırparak tükeniyor. Sokaklar, caddeler, işlek yollar ışıl ışıl. Arkasından ayak sesleri geldiğini hissediyor. Kıtır etmeyen pıtır sesler. Tinerci, balici, sapık, katil olabileceği gibi bir koşucu, emniyet amiri, sağlık görevlisi, mahalle muhtarı bile olabilir pekâlâ. Ama ses pıtır ederek yaklaşıyor. Daha hızlı koşmalı. Depar at, onu alt et.  Pıtır da koşuyor pıt pıt. Arkasına dönüp bakmalı ve görmeli sesin sahibini. Yolu da yarıladı çoktan, ter ve kuruyan ağız. Sırtının üzerinden hafifçe ardını kontrol ediyor, ediyor, kimse yok. Üst tarafta kümelenmiş kayaların içinde parıldayan ışıltılar var. Bunlar gündüzleri küsen çiçekler olmalı. Böyle düşünüyor. Gündüzleri gündüzlere mi küstüklerini bilemiyor. İlerliyor. Sakinleşiyor bir nebze. Yüzünde sızının izi var, soğuk hava, ter ve korkunun birleşimi.

Biliyor. Beş yüz metre kadar sonra sağ tarafında metruk bir ev belirecek. İhtimaldir ki o evde kimse yaşamıyor. Bir zamanlar mesut bir aile vardı belki, anne, baba ve çocuklar. Uğursuz bir selin, anne ve babayı sürüklediğini; mutsuz çocukların da yoldan geçen arabalara ansızın sarılarak vefat ettiğini hayal ediyor. İhtimaldir. Sonrasında aynı yerde bu sefer bir köpek ailesinin benzer bir sona havladığına inanıyor. Gecenin karanlığında o evin yanından geçmenin ürkütücü olduğunu biliyor. Köpek sesleri gelmeye başladı. Demek ki yeni bir aile buraya taşınmış, diyor. Daha hızlı koşmalıyım. Canımı dişime takarak. Nasıl olacaksa artık. Koşmalıyım. Köpekler yolun tozunun içinde bağrışıyorlar, hav da hav hav. Hav da hav hav. Can çekişircesine. Aşağıdan gelen koca bir araç, köpeğin birine çarpıyor. Yanık et kokusu. Araç, öfkeyle devam ediyor yola. Köpek, artık topal. Karanlığın içinde yitiyor, güçlü çenesinde acı bir iniltiyle. Biliyor, köpeğin sonu bu. Ölecek. Biliyor. Herkesin sonu bu. Acaba köpeğin de o tüylü yüzü yaralı mıdır? Kan akıyor mudur? Aracın çamurluğu bacağını sakatlarken; far kısmı suratını parçalamış mıdır? Hâlâ sevimli midir? Sorular karanlığa karışıyor. Yoksa arkadan pıtır pıtır gelen de bir köpek miydi? Tinerci, balici, sapık, katil, koşucu, emniyet amiri, sağlık görevlisi, mahalle muhtarı mı köpek mi?

Durakladı. Karanlık. Şehrin ışıkları ötede. Çömeliyor yere. Az önceki kazazede köpeğin yavrusu olabilecek sevimlilikte bir köpekçik bacaklarına sürtünüyor. Tüylü, sıcak, minik. Kuyruğu neşeyle oynuyor. Gözleri ışıl ışıl. Burnu ve yanakları parçalanmış. Dişleri dökülmüş görünüyor. Yanak oyuklarındaki kanları siliyor sürtünerek, rahatlıyor. Köpek durgunlaşıyor, gözlerini kapıyor, onun anlattıklarını dinliyor: Filtre kahve içersin, makine patlayacak, korkarsın, patlayacak, basınç artıyor, süt köpürüyor, kahve, mis, basınç, sesler, güm, güm, güm, basınç artıyor, sarsıntı, süt köpürüyor, başını sağa sola çeviriyorsun, dişlerin kenetleniyor, ya patlarsa, ya dağılırsa sevimli yüzüm, dersin, süt köpürüyor, korkun artıyor, süte buharın verdiği sıcaklık, ya patlıyorsa, ya çoktan patladıysa, ya öldüysen, ya ölüyken de yüzün parçalanmış hâldeyse, güm, güm, pat, pat, basınç artıyor, mis, başını öte yana çeviriyorsun, korku, dişlerin düşüyor, öldü öleceksin.

Artan bir hâlsizlik. Yüzündeki yaralar yüzünü çürütüyor. Koşmam gerek, kaçmalıyım. Hatırlıyor. Arkadaşı da bir kazaya kurban gitmişti. Parçalanan yüz. Kırılan aynalar ve tükenen heves. Yapılan yüz nakli sonrasında aklını yitirmişti. Arkadaşının o durumunu gördüğü ânı anımsıyor. Hani direnmeliydi, hani hayat güzeldi, hani her şeye rağmendi? Sonra titreyen elleriyle kendi yüzünü yokluyor. Olmayan yüz. Yüzüm yok karşılarına çıkmaya. Birazdan ambulanslar gelecek, götürecekler beni. Polis, doktor, belki de muhtar gelecek, diyor. Göremeyecekler. Yüzüm ve ondan taşan hüzün. Uzaktan siren sesleri geliyor. Yol kenarında birikmiş çöpler karanlıkta seçilmiyor. Gecenin temizliği. Ayakkabıları da toz içinde. Özgürlüğe elveda. Köpek özgür, pıtır adımlarla uzaklaşıyor. Eve mi sığınsa acaba o da? Aile kurardı köpeklerden, bilemiyor.

Yola uzan. Yuvarlanarak yokuş aşağı git. Paramparça yüzünü asfalttaki beyaz şeritlerle buluştur. Yüzün ışıldasın. Geceye de küsen bir çiçek misali. Şehrin birazdan kararacak ışıkları sana son bir kez yansın. Asfalt, yüzünü yaksın. Doğru yoldasın. Artık mışıl mışıl ışıldayacaksın.

No comments:

Post a Comment