Yıl 349, 34 Şubat
Artık dayanacak halim kalmadı. Tanrım! Neler yapıyorlar bu adamlar bana!.. Duymuyor, görmüyor, dinlemek istemiyorlar beni. Ne yaptım onlara?.. Neden eziyet ediyor, benim gibi zavallıdan ne istiyorlar, ne verebilirim onlara? Hiç bir şeyim yok… Bittim artık, dayanamayacağım… İşkencelerinden başım ateşler içinde yanıyor, her şey dönüyor gözlerimin önünde… Yok mu beni buradan kurtaracak biri?.. Bir troika; yıldırım gibi atlar koşulu bir troika gelsin!.. Babayiğit bir arabacı sürsün aslanlarını, şıngır şıngır ötsün çıngıraklar… Uçursunlar beni bu cehennem dünyasından… Uzağa, çok uzağa… Hiçbir şey göremeyeceğim, duyamayacağım bir yere… İşte gökteki bulutlar kabarıp dönmeye başladı önümde, uzaktan bir yıldız parladı. Ormanların loşluğu, ayın donuk ışığı gözümün önünde kaydıkça kayıyor… Ayaklarımın altında mavi bir sis şeridi yayıldı… Havada gerilen bir telin vınlamasını duyuyorum. Bir yanımda deniz, öbür yanımda İtalya. İşte Rus köylerinin karanlık evleri belirdi. Oracıkta bir karaltı halinde gördüğüm küçük ev benim evim mi yoksa?.. Pencerenin önünde oturan kadın anam olmasın?.. Anacığım,kurtar zavallı oğlunu! Ağrıyan başına bir damla gözyaşı akıt, ne olur! Gör, nasıl hırpalıyorlar evladını, bağrına bas mutsuz öksüzünü. Yok onun yeri bu dünyada artık, insanlar âleminden attılar onu… Bari sen acı hasta oğluna anacığım!
Şey … Haberiniz var mı? Cezayir Beyinin burnunun altında kocaman bir ben varmış!..
Nikolay Vasilyeviç Gogol // Bir Delinin Hatıra Defteri -öyküler- (Sayfa 32)
Varlık Yayınları
Çeviren: Nihal Yalaza Taluy
No comments:
Post a Comment