Sınandığım zaman sırtımda kamburum çıkıyor
Beni bir yay gibi geriyorlar dilimle kendime saldırıyorum
Kimse inanmıyor kırgınlığıma, sağırlığıma kimse eğilmiyor
Sırtımda hep bir lekeyle dolaştım bütün semt pazarlarını
Beni bir hamal zannettiler; ben eğriydim oysa, dilim değil
Sınandığım zaman sırtımda kamburum çıkıyor
Şehrin insanı, şehrin insanı şehrin insanı
Acılarını tahta atlara değişti şehrin insanı
Bunu söyledim diye çarmıha gerdiler
Beni bir hainle aynı terazide tarttılar
Siz söyleyin dilim darılmasın da neylesin
Şehrin insanı şehrin insanı şehrin insanı
Yalın ayak yürüyünce asfaltta utanırdık
Çünkü bir binanın en ucunda en dışında
En sessiz kapısının arkasında uyurduk
Biz nefes alırken çilingirler fazla mesai yapardı
Sakin yerlerinde heyecan başlardı dilimin
Yalın ayak yürüyünce asfaltta utanırdık
Kalbi Allah bilir ben ses tellerine bakıyorum
İnsanı geçip aşktan bir şehir inşa ediyorum
Ben tütsü yakıyorum onlar tütün sarıyor
Kül kalıyor geriye, yanarken herkes eşittir geç de olsa
Her şeyi unutuyorum, isimler ve yüzler dahil
Kalbi Allah bilir ben ses tellerine bakıyorum
Bilmediler ben kandilimi kendim tutuşturdum
Kırk kere kırıldım yandığım yerden
Üzerimde kırkı çıkmış bir kamburla beni terk ettiler
Sandılar ki bir başıma ben burada üşürüm
Halbuki biz, istersek kendi tekkemizde de kalabalık oluruz
Bilmediler ben kandilimi kendim tutuşturdum
Hüsameddin Bayraklı // Kambur Kandil
Alıntılanan Çevrimiçi Kaynak: http://www.izdiham.com/Yazi/husameddin-bayrakli-kambur-kandil/1352
No comments:
Post a Comment