June 20, 2014

AĞAÇ VE ÖYKÜ

Ana binanın hemen yanı. Hemen yanı. Tekrar etmek gerek, her sözcüğü, bile isteye, isteye bile. Her sözcüğü ve her düşü sevmek gerek. Ana binanın hemen yanı. Ağaçtan dallar sarkıyor, uzun ve uzak. İp ip, sırım sırım dallar. Sarkıyor. Ağaç, bir asırdır duruyor, herkes yolcudur. Ağaç, nice kavgaları büyüttü, nice, ana binanın hemen yanı, hemen yanı, ağaç dallarını yere vuruyor.
Dalların döküldüğü yer mis çiçek. Mis. Dallar ve yıllar iç içe geçmiş. Ağaç, bir asırdır yalnız, herkes yolcudur. Çiçekler beni boğuyor, beni boğacak, beni kör edecek, zaten yok oluyorum. Anlıyorum, herkes yolcu. Ağaç, nice acılarla çürüdü, çürüyor. Ana binanın hemen yanı, hiç, gerçekten gördün mü?
İnsanlar o ağacın altına diziliyorlar, bunu yapmak zorundalar. Takım elbise giymeliler, kırmızı halıda yürümeliler, insanlar gerçeği çiğnemeli, tükürmeli ve ağacı beslemeliler. Ağacın dallarının her birine gelenek yazıyorlar bak, gördün mü? Dal dal yazıyorlar, her dala, bir daha, bir daha, tekrar etmek gerek her sözcüğü, bile isteye. Sen de yazdın mı söylemediklerini?
Şöyle inanıyorum ben. Ağaç, çok hüzünlü, gece kadar, gündüz kadar, hüzün kadar, hüzünlü. Ağaç, insan olamamış in-san-sı-n-lar kadar hüzünlü. Güneşi lekeleyen perdeler, perdedeki kirler, kirdeki kirler, kadar temiz bazen, kadar hüzünlü. Ana binanın hemen yanı. Dallar yere diklemesine dökülüyorlar, tırnaklarım sökülüyorlar, her unsurdan, her kısımdan, zaten yok oluyorum. Çiçekler beni boğuyor ve şimdi ağaç dökülecek. Dal dal, dal dala, olacak bu. Dallardan ipler, beni boğacaklar, zaten çok oluyorum.
Sorular soruyorum, her dal için. Birer. Her sözcüğü ve her düşü sevmek. Gerek. Neme? Dallar artık iç içedir, yelde kavruluyorlar. Dallar, her biri yıllarla örülüdür, küflüdür aslında, küflüdür, dallar yeryüzünü asıyorlar. Ağlıyorum. 
Dalların titremesi gerek, her sözcüğü dökmesi, her acıyı, her seneyi, her şeyi, ne gördülerse söylemesi gerek. Dalların ölmesi gerek, ölmesi. Birinin gülmesi. Yaşam dolusu. Bu sen misin?
Ağaç yeşil yeşil sallanıyor, devrilecek. Dallar bulanıyorlar bana, sana. Görmüyorlar, yok. Göremiyorlar. Gözler kapalı. Herkes aynı anda gözlerini kem etmiş. Ağaç, yeşilden kusuyor. Dallar ok gibi, dinle. Dallar yeri deliyorlar, çılgın dallar, yere yapışıyorlar, yere yakışıyorlar. Sana, bana sarılıyorlar, son çare. Bir daha, tekrar etmek gerek, bir daha. Dallardan yeni bir ağaç kuruyorlar bize yerde. Dal yeşili, daldan, her daldan. Hüzündü, yüzün. Şimdi gülümsüyoruz, ana binanın hemen yanında. Yan yana. İnsanlar bizi anlamıyorlar, buna ne şüphe… İnsanlar, sözcükleri ve düşleri deviriyorlar, dallardan ağacımız ve biz ve düşlerimiz ve bağlayabildiğimiz kadar bağlaçla dolu bu ağaç. Ve.
Uzun ve uzak ipleri seviyoruz bundan sonra. Uzun ve uzak. Hüzün ve tuzak. Hiçbir öykü iyi bitmeyecek değil mi? Hiçbir ağaç ölmeyecek bunun için. Kesilmeyecek. Düş. Gülemeyeceğiz, haysiyet yazamayacağız dallara, dal yeşili, her şey bitirip kendimizi asamayacağız, değil mi? Bırakmayacaklar.  Seni kendine, bana, bize, ağacımıza, acımıza, öykümüze bırakmayacaklar.
Ağaç, nefes alıyor, ağaç, dal yeşili, daldan, her yandan.
Önce yazacağız, sonra yaşayacağız öykümüzü değil mi? Sonra, nerede, ana binanın hemen yanı, yeni insanlar ekeceğiz, insanlardan dallar, dal dal, özgürleşeceğiz, özgürleşeceğiz, tekrar etmek gerek. Ama.  Tekrarı yok öykümüzün.

No comments:

Post a Comment