March 01, 2016

MUAZZAM MÜSABAKA

Muazzam: Böylesi bir müsabaka görülmedi daha evvel sayın seyirciler. Hasan alıyor topu şimdi, kendi ekseni etrafında dönüyor. Muazzam. Orta yuvarlağı geçiyor. Bülent, rakip ceza sahası içinde hareketli. Taraftarlar tel örgüleri tırmanmaya başlıyor, heyecan dorukta. Net bir pas. Bülent’e topu ağlarla buluşturmak kalıyor. Muazzam. Şimdi devre arası.

Zumzama: Tırman Abdo. Bakma aşağıya. Korkarsın. Al şu çakıyı, cesurca göster düşmanlarımıza şimdi. İleri geri, ileri geri, aynen böyle. Göğü öldürürcesine. Muazzam. Bize yaptıklarını unutmadık onların, yediğimiz deplasman dayağını unutmadık. Ağzımız yüzümüz allı göl olmuştu, Laz Veli’yi kan kaybından yitirmiştik. Ölümüzün de üzerinden geçmişler, kıyma kıyma etmişlerdi cesedimizi. Sakin Abdo, heyecanlısın, düşme. Sizler de bağırın aslanlarım. Samet Ağabeyiniz kurban olsun size. Bu maçı alacağız. “Saldırın, saldırın, saldırın.” Skor kaç kaç Abdo? Ben hiç maçı izlemem, sizin gözlerinizde takip ederim olanı ve ayrıca futbol sevmem. Sırtım sahaya dönük. Muazzam.

Uzammaz: Hayatımda böyle maç anlatmadım Mesut. Muazzam. Şu devre arasında biraz soluklanalım. İstatistikleri versene, koşu mesafesi, köşe vuruşu sayıları, ceza alanına ortalar, ikili mücadeleler. Reklam varken çalışayım. İnanır mısın, bilmem, ben de küçükken iyi top oynardım. Gecekondumuzun bulunduğu arsadaydı maçlar. Şimdi şöyle hayal et, on beş, yirmi velet çılgınca koşardık plastik yuvarlağın peşinden. Cinli Samet’in savurduğu bir tekme ayakkabıma isabet etmişti günün birinde ve beyaz renkli ayakkabımın teki gözden yitmişti. Maç devam ediyordu. Ağlamıştım acı içinde. Arıyor, bulamıyordum. Gecekondumuza bakınmıştım, son çare. Yoktu, başka ayakkabım da, aklıma bir çift çorap daha giyme fikri geldi. Maçı tamamlayabilirdim bu sayede. Gülmüştüm acı içinde. İkisini de sağ ayağımdaki tozlu çorabın üzerine geçirdim. Bir baktım: Muazzam. Hafif aksayarak mücadele alanına doğru yöneldim. Kavga çıkmıştı anlaşılan. Kimsecikler yoktu ortada. Böyle gergin anlarda dere kenarına gider, kozlarımızı paylaşırdık. Suyun civarına varmam zaman aldı. Tarantino filmlerini andırır bir kan bolluğu vardı yeşil çimenlerin tepesinde. Boncuk boncuk damlıyordu kızıllıklar. Her şeyin değiştiğini hissettim o an, elimi alnıma götürdüm, teri temizledim. Tertemiz. Gördüm. Derenin durgun sularında on beş kadar çocuk hızla kulaç atıyor, bir şeylerden kaçıyordu. Birer minik karıncaya döndüler suyun içinde, kayboldular. Onları izledim, ayağım sızlıyordu, onları izledim, kulağıma bağrışmalar geliyordu. İnsanlar. Koyu kırmızı çimenlerin oluştuğu kör bir noktada yatıyordu Cinli Samet. Ağzı genişçe, dikkatle yarılmıştı. Taze bir ölünün cömertçe açılan ağzına baktım. İki elimin tüm parmaklarını birbirinden ayırarak yere doğru ağırca hareket ettirdim ve sanki gömmek istedim ölüyü içtenlikle. Sakin ol, dedim kendime. Rahatla. Ayakkabımın tekini gördüm sonra, yarığın içinde. Kustum Mesut. Koştum Mesut. İnsanlar, Mesut. İçim bir tuhaftı. Ruhumdaki mücadeleyi kazanmışçasına huzurluydum, alnımdan düşen teri dilimle yakaladım. Muazzam. Şey, hangi takımın topla oynama oranı yüksekti? Reklam bitiyor galiba. Hakem çıkmadı hâlâ, nerede?

Zamzuma: Hep tuhaf gelmiştir bana, insanın kendini bile yönetemezken bir maçı idare etmesi. Birazdan ikinci yarı başlayacak. Ben profesyonel bir hakem değilim, yani tek işim bu değil. Senin de öyledir. Kuyumculuk yapıyorum Ankara, Ulus’ta. Kendimden korkuyorum. Ankara’da, kendi kuyumcumda, herkesten korkuyorum. “Kardeşim” sözcüğü ile samimi bir bağ kurmak adettendir. Yine de korkuyorum. Sisin sinsi bir cisim gibi şehrimizi sardığı bir gündü. Dükkânın camekânındaki ışıltı sönmüştü. Kapı kendiliğinden açıldı adeta. İçeriye girdi yüzünde lokma büyüklüğünde sisten benekleri olan bir kadın. Altın bilezik istedi. Ona ürünlerimizi gösterdim, benim de İran halılarım var canım, dedi hızlıca: Muazzam. O sırada Kemal Amca kenardaki sandalyede oturmuş, Türk kahvesini içiyordu. Uzun burnunun arada bir lekelendiğini görüyordum. Aklım karışıktı, babam akciğer kanserine yakalanmıştı. Ne yapsam, ne etsem bir çare bulamıyordum. Gün geçtikçe gözlerimin önünde eriyordu dağ gibi adam. Kemal Amca, babamın yakın dostuydu. Bana inşa ettirdiğim bir apartman için borç para vermiş, şimdi parasını almaya çalışıyordu. Kemal Amca ile babamın durumu üzerine konuştuk. Sisten benekli kadın, Anzer balı iyi gelir, dedi. Aynı zamanda binek arabamı satmaya çalışıyordum birine. Arabayı ne yaptın, 1500’den aşağıya satma, cümlelerini de kurmuştu Amca Kemal. Paranın birimini dahi bilmiyordum. Konu sürekli değişiyor, zihnim karışıyordu. Elimde bilezikler, yüzükler, paralar. İran halılarım çok güzel, diyerek halı konusuna döndü kadın. Balı ve halısı olan benekli kadına takıldı aklım. Bunca iş, para ve sis arasında kalmıştım. Herkes birbirine bir şey satmaya çalışıyor, bunu normal karşılıyordu. Babam ölmek, inşaat bitmek, sis dinmek, kuyumcu batmak üzereydi. İkinci yarı başlıyor. Hazır mısın? Babamın tedavi masrafları, iş yerine dadanan hırsızlar, babamın kendinden önce sesinin ölmesi ve o gür sesinin çıt çıt tükenmesi geliyor aklıma. Ölen ses: Muazzam. İç ses: İkinci yarı ne yapıp edecek, şike yapacak, maçı karşı takıma vereceğim. İyi bir esnafta olmamalı insaf. Dış ses: Hakem şansı yanımızda olsun.

Muzmaza: Şimdi haberler. HA. BER. LER. Yine hakem katliamı, yine rezalet: Üç gün önceki muazzam maçı berbat eden hakemin şike yaptığı tespit edildi. Hakem meslekten men edildi. HA. BER. LER. Yine taraftarlık adı altında yapılan şarlatanlıklar, yine ölüm: Amigo Abdo olarak bilinen Abdullah M., tırmandığı tel örgülerden, başına isabet eden bir taş nedeniyle, düşerek hayatını kaybetti. HA. BER. LER. Yine Başkent, yine olay: Ankara, Ulus’ta bir kuyumcuda meydana gelen silahlı soygunda Kemal K. adında bir vatandaş hayatını kaybetti. İş yeri çalışanları mekân sahibi Cengiz H.’nin üç gündür kayıp olduğunu ifade ettiler.

Ummazza: Tırmanıyorum Samet Ağabey. Beni seni büyüttün. Sen yetiştirdin. Ölmedim oğlum, derdin, daima. Ölmedim. Derdin ki, o gün anladım, kendi takımımın oyuncuları da benim düşmanımdır. Herkes böyledir ama en büyük düşman içimdedir. Muazzam düşman. Bana “cinli” diyorlardı da derdin, anlamıyorlar ve anlayamayınca da saldırıyorlar. Maç esnasında gözün dönmüş ve tümüne saldıracak kadar öfkelenmişsin, rivayete göre. Yalan değil, derdin. Kem göz, kem söz içimdeki öfkeyi uyandırır, cinlerimi tepeme çıkarır. Çok adam hakladığın vardı. Maçta gözlerinin feri sönmüş, el ve ayak parmakların kilitlenmiş, ağzını kocaman açmışsın, açmış, hareketlenip kaçmışsın. Derenin kenarına gittim, demiştin bir keresinde hikâyeni tamamlarken. Meraktan çatlayacaktım. Eklemiştin. Derin bir öfke uyanıyordu içimde. Çilli Hakan’ın ayakkabısına dokununca tuhaf hissetmiş, hayatımın başka bir yola gireceğini anlamıştım. Zaman durmuştu o vakit, ayakkabıyı çıkarmıştım Hakan’ın ayağından nezaketle. Kımıltısızdı âlem. Kaçtım, da demiştin. Derenin kenarına vardım. Yerde kıvranıyordum. Su, ustalıkla akıyordu, diye eklemiştin. Muazzam. Sonrasında, bugün bana verdiğin çakıyla ağzını kıtır kıtır kesmişsin, ferahlamışsın. Oh, demişsin. Nefes alabiliyorum artık. Orada olduğunu tahmin eden iki takım oyuncuları da yamacına varmışlar, korku ile izlemişler kendine ne ettiysen. Çimenler koyu kırmızıya bulanmış. İçimdekini yok edeceğim. Bunu söylemiş ve ağzına Hakan’ın ayakkabısını tek hamlede sokmuşsun. Kaçışmış kalabalık korkuyla. Titremelerin kısa süre sonra dinmiş, bayılmışsın. Uyandığında ölmediğini, dayandığını fark etmişsin. Büyük adamsın Samet Ağabey. Çıktım tepeye. Şimdi ne yapayım? Elindeki taş ned?..  (Eder isabet omuza: Zammuza)


A/maç sona erdi. 

No comments:

Post a Comment