Kaçacak yerin mi vardı, söyle. Bir kasırgaydı onlar, yıkıcı
bir kâbus. Sarmışlardı her yanını. Duramıyordun. Oturunca bir gölge göğsüne,
nefes alamamıştın, kaburgaların kıtır kıtır ezilmişti. Yeşillikti suyun aktığı
yer. Kat kat göğe yapraklanıyordu dallar, güneş göstermiyordu. Karanlığın sesleri
doldurmuştu havada tozuşan zerreleri. Görebildiğin kadarını görmüştün. Yabani
hayvanlar dizilmişti yanına yörene. Öfkeyle tırnaklamışlardı toprağı gövden niyetine.
Islak ve tüylü burunlarından soluk soluk sızmışlardı hayali gövdene. Nasıl
gelmiştin buraya?
Yüzüne bakıp bakıp kahkaha atıyor göbekli arkadaşın. Yüzünde
kızıl, dişlerinde çürük çizgiler beliriyor. Ya, diyor, sen ne korkak adamsın,
ne sefilsin sen öyle. Titremeler, dertop olup kıvranmalar. O hayvanlar gerçek
değil, macera oyununun bir canlandırma bölümü sadece. Sen seçmedin mi vahşi
doğayı, aval. Sessizlik. Sersemlemişsin, üstündeki tulumu çıkarırken
hatırlamaya çalışıyorsun olanları. Tamam, doğru, girdiniz bu macera oyunu
oynanan araziye. Gülüştünüz önce. Uzun burunlu kızlar gördünüz, sırtlarında
ucuz çantaları, yüzlerinde unutulmama makyajları, utangaçça tebessüm ettiniz.
Elindeki sarı valizi sürükledi biri. Tedirgindi biraz. Onun içeri geçişini
gördün, karıştı kafan. Gişedeki adam konuştu. Giriş elli lira, adam başı. Bir
saat süreniz var. Karanlık noktalardaki anahtarları bulup kapıyı açın ve
seçtiğiniz alana gidin. Tulumları giyin, maceraya başlayın.
Hemen gözden kayboldu arkadaşın. Hep böyle yapar, o kızların
peşine mi takıldı yoksa, kendi bilir. Tulumunu giydin, karanlığa yürüdün.
Hoparlörlerden yaratık sesleri, acı ve işkence nidaları yükseliyor. Korkma, bu
bir oyun. Sağından solundan geçiyor gölgeler. Dokunuyorlar gövdene, acıtıyorlar
bazen. Zar zor buldun anahtarları. Açtın kapıyı. Hayalindeki yer, vahşi doğa. Tulumdaki
minik hoparlörlerde patladı ses. Gişedeki adam konuştu. Çıkış yok. Süresiz. Kaçacak
yerin mi var, söyle. Yok. Tulumu çıkarmaya çalışma, macera sonsuza dek sürsün.
Başına bunun geleceğini hissetmiştin. Anlamıştın.
Tulumu çıkarmaya çalış. İnat et. Yapışmış derine, kancalarla
tutturulmuş. Çıkar tulumu. Bu bir oyun. Derin kesikler ve yoğun yaralar oluyor
çabanın bedeli. Devam et, güçlü ol. Herkes bunu bekliyor senden. Güçlü,
hareketli, gaddar ol. Yaralı ve çıplak, bu sensin. Sanal medeniyetin giysileri
yerin dibine batsın. Yürü. Yürüdükçe açılıyor, kendine geliyorsun. Dallara
tutturulmuş marka kıyafetler var, çizgili, benekli, çiçekli, boncuklu. Dokunma
onlara. İlerle. Yeni bir tulum, tüylü. Onu giy. Bu sensin. Geldin hayvan
alanına. Gözleri yalnızca metal cihazlarda hayvanların. İnsansı ellerini bileklerinden
hafifçe kırıyor, bu metal cihazların ışıltısına bakıyor, pıt pıt dokunuyorlar
ekrana. Ekranda yeşillik dolu suyun aktığı yer. Kat kat göğe yapraklanıyor
dallar, güneş göstermiyor. Karanlığın sesleri dolduruyor havada tozuşan
zerreleri. Görebildiğin kadarını gör. Fark ettiler seni, kımıldayamadılar.
Dermansızlar. Zaman zaman suyun içine düşüyor bazısı. Yüzlerinde unutulmama
makyajları.
Sosyetik bir alışveriş merkezinin en üst katına kondurulmuş
bir süs havuzu burası. Üstlerinden su akıyor insanların. Bakmıyorlar. Gözleri
ekranlarda. Sırtlarında çantalar. Suyun içine uzandın. Klorlu bir ıslaklık.
Gişedeki adam konuştu. Yedi boyutlu sinema ekranındasın şimdi. Sanal gerçeklik
gözlüğünü takan biri gövdene oturacak. Ona itaat et. Başına bunun geleceğini biliyordun
zaten.
Gözlüğündeki görüntüde hayvan görüyor herifin biri. Kürklü. Bu
sensin. Oturuyor göğsüne, nefes alamıyorsun, kaburgaların kıtır kıtır eziliyor.
Acıkıyor yabani hayvanlar. Senden fışkıran taze et kokusu için diziliyorlar
yanına yörene. Sanal kasırga bunlar, sanal kâbus. Göğsüne oturan adamın göbeği
ileri geri sallanıyor. Çürük dişleri, yok etmenin keyfiyle gıcırdıyor. Uzun
sürmeyecek, bekle.
Koltuk ters tarafa dönüyor. Diğer yüzü öne çıkıyor.
Yıpranmış gövde var. Bu sensin. Sıra sende. Koltuktaki arkadaşındı. İyi bak
yüzüne. Sıra sende. Dur bir dakika. Beni değil, hayır, onu tüketmelisin.
Gişedeki adam benim, evet. Tutuyorsun ellerimi. Bağlıyorsun
beni sanal gerçeklik koltuğuna. Durma, devam et. Kötülüğün sınırsızlığını
göreceksin.
No comments:
Post a Comment