October 07, 2014

K/esir Şehrin İnsanları

GİRİŞ: Durgun bir su uzanıyor süs havuzunda, hava bulanık, gerçek bir su yok, aslında, görenler su sanıyor. Ötede bekliyorum, az ileride, dişlerim gıcırdıyor, mevsimler dönüyor, üşüyorum.

SÜS HAVUZU: Süs havuzundaki taşlara yapraklar dökülüyor, ağacın yaprakları sökülüyor, bu, nedense, bende bir hüzün yaratıyor, güzün, kendime sokuluyorum, gün boyu, kendime sokuluyorum, öyle uzun boylu değilim, tıfılca, kendimi sarabiliyorum, bir yaprak daha saplanıyor taşa, ses çıkmıyor, duyamayacağım çıksa da, sağırlaşıyorum, yaşlanıyorum, her an biraz daha, bugünkü derdim de bu, süs havuzunun kenarında bir kedi uzanıyor, ukala, kendini ne sanıyor, benim kadar iri, sen kimsin derdim de, bu kedi beni korkutuyor, köşedeyim, hastaneye bakıyor park, niye bakıyor, yaşlanıyorum, oturak paslanmış, ben de paslanıyorum, arkama yaslanıyor, duruldum, uslanıyorum, başımda kasketim, bir yaprak önüme düşüyor, minik bacaklarıma saplanıyor, canım yanıyor, bir koca bulut gökyüzü, kara, yağmur yağacak, belki de kar, sanmıyorum, kedi süs havuzuna dalıyor, su yok, kedi yapraklara dalıyor, üstü başı yaprak olmuş, ses çıkarmıyor, ya da ben duyamıyorum, çırpınıyor, elimi kokluyorum, pas, oturağı kokluyorum, pas, her gün mü yas, yaşlanıyorum, eklemlerim mükemmeldi, mükeklemler, kırılırlar diye korkuyorum kemiklerim, kedi vahim bir şekilde kayboluyor orada, lağım suyu kokuyor kaybolduğu havuz, hükümsüzdür, sayın kedi, kayboldunuz, yoksunuz, kedimi kaybettim, kendimi yitirmemeliyim, gidiyorum yapraktan suya, kafamı sokuyorum, temas, pürüz, nefessizlik, kafamı çekiyorum zor bela, her şey aynı işte, halbuki dinçleşecektim, sus, kendime sokuluyorum, oturağıma dönüyorum.

ESİR ŞEHİR: Yanıma oturacaklar elbette, bu oturak hepimizin, ya hep beraber ya hiçbirimiz, neler oluyor, nereden geliyor aklıma bu sloganlar, neler oluyor, otura otura kazanacağız, tribündeki günlerimi anımsıyorum muhtemelen, maçı seyretmeden geçen bir ömür, maç çıkışı köfte ekmek ve bıçaklı kavgalar, kale arkası ve amigolar, bağırıyorum, hadi ulan, maçı alacağız, hadi ulan, saldırın saldırın, bu taraftar için, yanıma bir delikanlı oturmuş, fark ediyorum, boncuk gözlerle beni takip ediyor, ben neyi kime anlatıyorum, Tahir beni dürtüyor, Ali diyor, bilet lazım maça, tamam oğlum, hallederiz. Her şey benim, ağaçlar, sular, taşlar benim, kazanacağız, güçlüyüm, çimlerin üzerinde oturuyoruz, gururluyuz güçlüyüz, Ali Ağabey diyorlar, önümde eğiliyorlar, tamam ulan, anladık, adımı mı ezberliyorsunuz, gülüyorum, ağzım ağrıyor şu an, delikanlı bir şeyler söylüyor, duyamıyorum, pörsüyen ellerime kan dökülüyor ağız denebilecek aralığımdan, döner bıçağı ile doğranan Necati’nin cenazesindeyiz, ya hep beraber, cepte para yok, tüm kızlar bizim delikanlı, hepsi, kan kaynıyor, paltomu uzatıyorum Sema’ya, çulsuz, diyor, sadece, bakmıyor, bakmıyor, deli gibi koşuyorum bozkırda, Ankara, kimse bakmasın bana, gömleğimi parçalıyorum koşarken, göğsümü yumrukluyorum, sevgililer günü yok bana artık, cadılar bayramı bu, ya hiçbirimiz, nasıl evleneceğim ben oğlum, Ağabey, delikanlı dinliyor musun, seçemiyorum, oyuncaklardan devasa kaydıraklar filan yapmışlardı, okulu kırıp onlara gitmiştik ilk, en üstte uçan daire benzeri benekli bir nesne var, uçacak mı, kapalı kaydırağın içinde yatıyordu, orada kalıyordu Tahir, yıllar da geçse, ona sarılıyorum, hiç kimse beni sevmiyor Tahir, hiç kimse! Sarılıyor bana, bak ağabey, nasıl tırmanacağım ufoya, nasıl, yıllar önceki gibi! Tırmanıyor, düşme Tahir, ve biliyor musun senin adın hep intiharı çağrıştırıyor bana, Kemal Tahir de var ağabey, senin adınla birleşince bak, biliyorum Tahir, defalarca söyledin, Esir Şehrin İnsanları*, okuduk defalarca, maça bakmadım ama, kendi esaretime baktım, sana baktım maçlar boyu, bize baktım, hiç mutlu olamadım, senin evin burası, bu oyuncak enkazı, ufonun üstüne zıplıyor Tahir, Esir Şehrin İnsanları, diye haykırıyor, hepiniz, hepimiz, hadi ulan, in oradan aşağı, tüm kitapların orada, biliyorum, yok ağabey, vallahi fazla yok, sahtekar, sonra delikanlı maçlar da bitti, kuşlar da gitti, her şey bölündü, parçalandı, kesirleşti, Kesir Şehrin İnsanları, Sema, kendini asıyor çamaşır ipiyle, neden, niye, hamileymiş, adam ona varmamış, ben varacaktım, sonra herkes bir yana dağılıyor, takım küme düşüyor, kulüp kapanıyor, köfte ekmek günleri, çimler, o hakiki dostluklar, kör kavgalar, tükeniyor delikanlı, mevsimler hızla değişiyor, uzandığımız çimler kırpılıyor, oraya binalar yapılıyor, pos bıyıklı bir adam reklam veriyor sağa sola, binalar yapılıyor, ağaçlar yok, ya hep beraber, uzun binalar yapılıyor, ağaçlar kesiliyor, soluk yok, her yer bina, her yer bina, yaşlanıyorum aynı zamanda, ağaçlar yok, ağaçlar kesiliyor, hâlâ varsa, yerine hatıra ormanları yapılıyor, benim boyumda, benim boyumda, söz tekrarları başlıyor yaşla, yıllar geçiyor, eskiyen, tapusuz evler, bunlardı, yıkılıyor, oyuncak enkazı yıkılıyor, Tahir geliyor aklıma, yeni evler dikiliyor, bu kez daha daha uzun, boy vermiş ağaçlar kesiliyor, yeni hatıra ormanları, vakıflar, jandarma, inzibatlar, herkes içeri, herkes içeri, özgürlükler kesiliyor, Tahir geliyor aklıma, intihar geliyor, oyuncak enkazı da yıkıldı, daha daha uzun evlerden biri yanıyor bir kış akşamı, insanlar öksüre aksıra ölüyor, çok insan ölüyor, kar yağıyor, kar da yanıyor, saçlarım aklaşıyor, yaşlanıyorum, bu binaların yerine hastane dikiliyor, dispanser, herkes yaşıyor, herkes, nasıl, yaş, lan, ıyor, Tahir, neredesin, Tahir’i o gün bugündür bulamıyorum, delikanlı beni dinlemiyor, çünkü gitmiş, adımlarımı sıklaştırmalı, onu bulmalıyım, bekliyorum, oyuncak enkazının olduğu yerde, o yer burası, o hastane burada, Tahir nerede, yıllar sonra da olsa!

\------------>
\------------>
oo   oo    oo

OTOBÜS: Yukarıdaki otobüse atlıyorum, yer ve kısmen değer veriyorlar, köşeye siniyorum, ağır aksak, nefesimi dengelemem gerek, uğultular, acaba otobüste mi ölürüm, ölümüm seyahat halinde olmamalı, vasiyetim ne, kafamda sorular, deli, diyeceğimi biliyorsunuz, her zaman sessizliği kesen birileri vardır, sessizlik düşmanları vardır, vardır, yaşlı bir kadın yaşlı bir adamla kavga ediyor, adam, bağışlayın, hasiktir diyor, kadın, çocukluğunu özlemiş, belli, söylemeye çekinir insan, sen siktir, siktirdiğin yere mum diktir, diyor, nasıl mı duyuyorum, ağız okuyorum, iyi kokluyorum, başkalarının yaptığı keklerin kesif bir kokusu vardır, yemin ediyorum, adam kadını ısırıyor, kadın inliyor, Uyy, ısırdı beni namussuz, Tahir, bu sen misin, sana benzetiyorum, bu sensin, senin kokun, gençliğimizdeki gibi haşinsin, içerisi de soğuk, üşüyorum, kadının yakınları seni dövüyor, ya da sana benzeyen adamı, seni otobüsten yaka paça indiriyorlar, aşağıda da bir beş dakika seni dövmelerini bekliyoruz, homurdanıyor herkes, işimiz var, işlerimiz var, çabuk dövün, diyor birisi, birisi, ağzını okuyorum, gidelim şoför bey, diyor, sınavı kaçıracağım, tövbe, diyor biri, sanki, birisi şoke olmuş, birisi eşini aldatıyor, birisi benim yaşlarımda, fındık içi yiyor ve etrafı süzüyor, tehlikeli, kel olanı kahkaha atıyor, otobüsün kıyısına yazı yazıyor, ısır beni, içim ısınıyor, insanlar ölmeyecek gibiler, öyle hissediyorlar, birkaç çocuk benimle alay ediyorlar, saçımı çekiyor en ufağı, ölmüş lan bu, diyor öteki, yaşıyor muyum acaba, tedirginim, hayır, diyorum, daha ölmedim, Tahir’i bulmadan ölmeyeceğim, beni duymuyorlar, kimseyi dinlemiyorlar, fotoğrafımı çekiyorlar en özünden, internete yüklüyorlar, yorumlar, beğenmeler, resim düzenleyiciler, hiç ölmemiş gibi çek panpa, yazıyorlar alta, tahminen, durumun beni rahatsız etmesi, ölümün verdiği rahatsızlığa oranla devede kulak kalıyor. Bakın, diyorum, deyim, kullanın, yaşatın, sözcükleri öldürmeyin, en azından, tansiyonum düşüyor, domuz gibi sağlam, diyor biri, yaşlı taklidi yapıyor bu adam, evet, diyor, diğerleri, yaşlı değil, saçları beyazlamış, neydi o hastalık, albino, ayıptır, diyor, hepsi, uyuyor taklidi bitti, şimdi bir de bu başladı, tövbe, elleri tespihli gençler, yanıma seğirtiyor, uza buradan babalık, on yaşında şeytan çocuklu bir dul kadın yerimi alıyor, beni kenara itekliyorlar, canım yanıyor, otobüste öleceğim, tansiyonum düşüyor, bakın ellerime, uzun süre su içinde kalan eller değil bunlar, ölüme yakın eller, bakın! Dinlemiyorlar, zaten bu o sapığın arkadaşı gibi, o giderken haykırıyordu Tahir diye, şoför sigarasını tellendiriyor pencereye doğru, her şeyi duyuyorum, her şeyi görüyorum, ben yaşayan taklidi yapan bir sonradan ölüyüm, atın beni, denizlere sözcüğü geliyor aklınıza, biliyorum, Tahir, senden üç dört durak sonra beni de fırlatıyorlar dışarı, çakılıyorum zemine, ellerim ayaklarım kanıyor, yüzüm, eklemlerim, kelimelerim, gelen geçen bana bakıyor, haberini alıyorum, az ileride de bunun bir benzeri vardı, diyorlar, o da yola yolluk olmuş, bunlar kim, vebalı mı yoksa, kalabalık panik oluyor, yüzümde acıtıcı bir neşe, seni bulacağım, birlikte öleceğiz, sürüklüyorlar beni, kimin umurunda, birlikte öleceğiz, beyaz saçlarım kanlanıyor, sinirli insanlar sürüklüyorlar beni, senin yanına gelene dek gözlerimi kaybediyorum, olsun, asıl kapalı gözler görür, demiyor muydu Cioran, diyor muydu, sen mi demiştin bunu bana, biz birer kesiriz, birleşeceğiz, bu şehrin insanları anlamayacaklar bizi, diyordun, maçlardaki yitik zihnimizi sen besliyordun geceleri, bana şiir okuyordun, Sema’ya bir şiir yazmıştın, benim için, şu muydu?

ŞİİR:
baharda açan sarı ve kırmızı çiçek,
bahardan kaçan sarı ve kırmızı çiçek,
baharda kaç an sarı ve kırmızı, çiçek?

YİNE SÜS HAVUZU: Yan yanayız, yemin ediyorum, kokunu biliyorum, aynı şiiri okuyorsun, ben ısırmadım o kadını, biliyorum Tahir, biliyorum, konuşacak derman mı var bizde, seni de sürüklüyorlar, başımız kolumuz yarılıyor, bizi öldürecekler, bana göz ol, söz, olurum, içimde yeni bir göz mü açılıyor ne, yaşasın, yok, ölsün, aynı süs havuzuna taşıyorlar bizi, yaşlanmışsın, yıllar senin üstüne çökmüş, kadını neden ısırdın Tahir, bir şeyler söylüyorsun ama, duymuyorum, hava bulanık, üşümüyorum artık, mevsimler dönüyor, dön bebeğim, içinden bu şarkı geçecek, hissediyorum, kedi süs havuzunun kenarında yine, oldukça suskun bu kez, havuz onu değiştirmiş, havuz problemi, çözmüş, kibar bir kuyruk hareketiyle bizi buyur ediyor, insanlar bizi yaprağın içine atmak üzereler, bir dakika, anlat, neredeydin, niye gelmedin, neden ölmedin?

GERİ SAYIM: Atacaklar bizi, üç, iki, bir.

Süs havuzunda su yok, su yok, havuza, yaprağa bulanıyoruz, bak, diyorsun Tahir, o çimlerdeki gibi, o günlerdeki gibi, dışarıda heyecanlı sesler yükseliyor, bizim dışımızda her şey zararlı gibi, bir koca bulut, gökyüzü, savaş var, ölüm yağacak, ben bunu rüyamda da gördüm, diyorsun, elimi sıkıca kavradın, Esir Şehrin İnsanları, ellerimiz titriyor, ölecek miyiz Tahir, ölmeyecek miyiz Kemal Ağabey, ölmeyecek miyiz?

SON: Elbette süs havuzunda ölüyoruz, elbette, yapraklardan ufo yaparak, darmadağın, çocuk çocuk, elbette, çok yaşlı, elbette, hâlâ ve daima, kesir, ölüyoruz, el ele, ya hep beraber, gülüyoruz.

NOT: Bu öykü de insanlar ve şehir gibi kesir kesir, değil mi?


*Kemal Tahir / Esir Şehrin İnsanları (1956)



No comments:

Post a Comment