January 26, 2017

SES VE ÖFKE

“Ses duyarsam çıldırırım. Öfkem duvarları aşar, aşar kel tepeleri, susuz gölleri aşar. Kedileri tırmanır sonra, uçan kuşları, sekenlerini, ölü kuşları tırmanır. Dayanamam ben. Noktayı virgülü bırakırım böyle yapamam yazdıklarım içveiçegirerve öfke den nedenkurtulamam”

Soner tuhaf çocuktu. İyiydi, hoştu ama tuhaftı. Sözgelimi bıyığı vardı, dudaklarının üstüne sürülmüş kara leke. Dünyanın en çirkin bıyığıydı bu. Diğer gezegenlerde de kabul görmezdi eminim. Ben mahallede bakkalım. Bakıp kalınan kişi değilim, karşıma geçer dakikalarca bana bakardı Soner. Elindeki market poşetini hışırdatır, çıtırdatır, fıkırdatır ve bana bakardı. Bana baktığı için mi yoksa baktığı yerde ben olduğum için mi böyle olurdu anlamaz, bunun üzerinde pek de durmaz, önemsemezdim. Müşterilerin gönlünü hoş etmek için çaba gösterirdim durmadan. Hışırdayan market poşetinin ezici üstünlüğüne sessizce boyun eğerek bir gazete sayfasına sarardım ekmekleri, zeytini ve peyniri usulünce tartardım. Gözüm kayardı Soner’e. Ne isterdi, niye gelirdi, fark etmezdim, gitmiş olurdu kaşla göz arasında, kaybolurdu. Artık kapanmaya yüz tutmuş dükkânın hüzünlü sessizliğine bırakırdım kendimi.

Beni rahatsız edermikiherses her şey bana ağır mı gelecek
sonaerecekhepsiherbiri hersi
zeytinsesi süsesi peynirbeyazyağlarının sesi ve annemdederdiderdivededioğlum gitme vegit ekme kal. Kalmaamaalekmekiçinçabuk.

Soner mi tuhaftı sadece, hayır. Hepimiz bir garip olmuştuk, hatırlıyorum. Doğalgaz yeni yeni giriyordu evlere. Ağaçlar henüz kesilmemişti. Biz aynı mahallede dört bakkaldık. Ben -Mevlüt Bakkaliyesi-, Kartallar Gıda, Ali Büfe, Ayça Gıda. Ayça Gıda, ani bir kararla kırtasiye oldu. Kartallar battı ve Ali Büfe, işletmesini markete çevirdi. Yan gecekonduyu satın alarak devasa bir markete dönüştü. Açılış davetiyesi ulaşmıştı elimize. Öfkelenmiş, oralet tozlarını bir hamlede yutmuştum. Soner yine köşedeydi. Soner, dedim, git şu market bozmasına da bir bak, nesi var bir bak. Al bu da paran, harca doyasıya, hamama git, yıkan, al, git ve bak. Ne gördüysen, git, anla, gel ve anlat.

Rafgüzelvekasada kıznegüzelbegüzel vebenölenedekyanlış mı yaşardım
tenekezeytinkok uyoruldu martı kgakgkak
kibirli oluyor nedense bu marketkal değil bakkal o haldeomarketkal hahahagülsene marketkal
herbiirigüzelherşeynegüzelsucukkangaltozçikolatakasakızıışıktavanvetabanadüşenkıznegüzelbenneyanlızdeğilimyalnızmıdemeliyimöfkeliysenöfkeliyim

Geldi Soner. Ee, Soner Efendi, anlat. Haydi aslan evladım, anlat. De bana. Neler gördün? Nesi farklı, ben ne yapayım de bana? Bugün kimse gelmedi, siftahım yok, de bana, ne edeyim? Söyle yiğidim, canım benim, söyle. Soner’e ne desem fayda etmedi, anca bakıyor. Biraz donuklaşmış ifadesi, anca bakıyor. O hâlde ver paramı Soner, sen nasıl ajansın, sen nesin oğlum? Defol git, yalnız bırak beni. Sessizce çıktı Soner, elinde yeni marketin poşeti.

Kasakizinedeguzelneyazsamanlasalayorcek
sesgeliyoruyorsa
çıldırıyoruyorsa o---zamannezamansıçrarımbeynekanben ıyıyım ya san

Duydum ki yanmış Ali Market. Kül olmuş. Kundaklanmış dediler. Korktum, dedim, sakın ha, aman ha yapmış olmasın bunu Soner. Deli meli ama yapmış olmasın, sonra gülümsedim sinsice, evet, müşteriler bana gelir artık ama ya bu Soner susar susar da aniden konuşur ve adımı verir olmasın, o zaman bir tutam saçım da dökülür, dedim, saçım dökülür de bebe poposu olur kalır kafam da dedim, beni bir panik aldı, bakkalın kömür sobasının sisi aldı, şehrin pisi ve gerisi, ne kaldıysa aldı beni içine, sürüklendim sanki bakkaldan da Ali’nin yanık marketine süzüldüm. Birkaç günlük süt şişesi kalmış sadece, bir iki patates, nasıl kaldıysa, bir tutam pirinç. Açtım gözlerimi, aman dedim, canım dükkânım, sana bir şey olmasın. Bu Soner gelir seni de yakar, beni de. Aman, dedim, amanın yandım, müşteriler giriyor içeri, ağladığımı görüyor, Mevlüt Efendi, diyorlar, ne oldu, sende bir hâl var, Ali’ye mi üzüldün, ya, diyorlar, bak esnaf esnafın dostudur. Kafam kurmalı köpek biblosu.

Anlat, söyle, neden yaktın? öfkelenirdiğimindendikikiznegüzel
Amirim, bu deli. Anlatacak mecali yok. Öldü ölecek. / Anlat ulan moron. moronrenklimorveonyanarıyoryannnngınnnnn sıcakelkolkoparkibenmiyaptimda


Uyku uyumaz oldum, içeri tıkmışlar Soner’i. Ağzından laf alacak olmuşlar. Ne ezberlettimse onu desin, başka ne isterim: “Ses duyarsam çıldırırım. Öfkem duvarları aşar, aşar kel tepeleri, susuz gölleri aşar. Kedileri tırmanır sonra, uçan kuşları, sekenlerini, ölü kuşları tırmanır. Dayanamam ben. Noktayı virgülü bırakırım böyle yapamam yazdıklarım içveiçegirerve öfke den nedenkurtulamam”

---

Her gün gel Soner. Her gün, ben sana okuma-yazma-konuşma-anlaşma öğreteyim. Millete çaktırma, birileri varken geç oraya, boş boş bak etrafa, anlamasınlar. Poşetini hışırdat ki delireyim, öfkeye döneyim, damarlarımdaki nefrete döküleyim. Çıtırdat ki her şeyi bitireyim. Fıkırdat ve bana bak ki, içeri geçelim. Geçtik içeri, anladın, ezberledin, hazırsın. Git, kolaçan et, sen de huzur bul, sona ersin nefesin, artık gülesin.

Ateşyakarosıcakyakarkanakaryaakaryakar
 mevlütbanabakarya


----

İçeri atın.
kapansakapıüüstüme ve ben sakinsemiyiysemamasonaersemsinsice
mevlütsahteamcabakkalyalanca
gecegitte fe maraktte her yaneateslerkoysa
patbombomsa
benpoşetiçiatesbom
ermezdisonaniye
ermezsa baslıyortayenıhıkaya

No comments:

Post a Comment