November 09, 2014

BU ARZ BENİM!

Nasıl düştünüz buraya, nasıl! Küflü çekmeceleri açarsınız, bir şeyler ararsınız, vazgeçemeyeceğiniz, tamamlayıcı, ikna edici ama hüzünlü şeyler, küflü çekmeceleri açarsınız, ağzınıza gözünüze toz dolar, zaman ve mekân tozlaşmıştır, ölü bir güve canlanır, hayata döner, kıl kanatları titrer, titrer, duvara çarpar, son kımıltısı son bir “ses” olur, ne yana döneceğinizi bilemezsiniz, ne yapacaksınız, alnınızı kaşırsınız, her yer toz, her yer, hiçbir şeyden vazgeçemezsiniz, yine, hiçbir şeyden, ne kadar çok “şey” diyorsunuz, burnunuz tıkanır, vazgeçemezsiniz. Nihayet buldunuz o çantayı, ezelden beridir arıyorsunuz, çocukluğunuzdan bu yana, hayır, siz hiç çocuk olmadınız, bin türlü rica, minnet, gözyaşı, bu çantayı unutmadınız. Hayal ettiniz sisli, tozlu zamanları, fazla uzaklaşmış. Olamaz. Olan şu: Sisli bir sabah, şehir öksürecek kadar boğulmuş, hafiften yağmur çiseliyor, şehirde kim varsa, buralarda, civarda, yolu parçalayan iri ağacın kökü etrafında toplanmış herkes, yağmur, saçma gibi savruluyor ağaca, bisiklet sürerken ya da bisiklet sürerek el ele tutuşmuş çiftler var, onlarcası, zamanları kalmamış, yaşlanmışlar, onları anlamaya çalışıyorsunuz, neden birlikteler, yaşlı, kavruk damarları yeşil tünel görünümlü bir adam, bisikleti ile beraber ölmüştür, çok ötede değil, bu nasıl bir manzara, bunu anlayamıyorsunuz, insanlar çılgın kargalar gibi, insanlar, şehrin insanları saldırıyorlar ağaca, iri ağaç, ağacın kökleridir suçlu, o öldürmüştür bisikletliyi.

Sizden bahsedelim: Siz: Arzedici. Siz sunarsınız ancak ve siz sınarsınız.

Balta balta kesiyorlar can damarlarını ağacın, koparıyorlar, sabırları tükenmişler ordusu, 'Bal-ta tutan parmağını yalar.' misali yükleniyorlar ağaca, bir bankanın para çekme makinesine yanaşıyor körün teki, hiç kimse hiçbir şeyden vazgeçmiyor, hayatta, herkes yaşamak istiyor, sabırları tükenmişler ordusundan üç gönüllü iri ağacın tepesine tünüyor, çılgın kargalar gibi, kara kanatlarını açmışlar, şemsiye kanatlılar, sisi süpürüyorlar, sizi süpürüyorlar adeta, tedirginlik duyuyorsunuz. Çantanız elinizde, o güzel günlerden kalma, kendinize özgü bir yöntemle çantanızı açıyorsunuz, anlayamıyor kimse, derin bir soluk alışverişi, çantanızı önünüze seriyorsunuz, hayatınızı değiştirecekti bu kitaplar, içinde istiflenen, çizimleriniz bu kitaplarla şekillenmişti, hatırlayınız, işte bugün o gündür, o sisli gün, o çizimin an be an gösterdiği gün, evet, yüz elli metre ötede sirenler çalmaya başlıyor, sislerin arasında bir gökkuşağı beliriyor, şehirliler deliriyor, sirenler yükseliyor, gökkuşağı renksiz, bu başka demek ki, siz çizdiniz, kurşun sesleri gökkuşağını deliyor, demek ki, biliyorsunuz, siz yazdınız bu kaderi, ağaç yeryüzünü parçalar ve şehirliler ağacı, bunu çizdiniz, bunu size söyledi bir kitap, okuduklarınızdandır, çantanıza gömüldünüz, ona sıkı sıkı sarıldınız, size sis denmeliydi belki de, iri ağacın tepesine tünen çılgın kargalar, sisten seçilmez oluyorlar, siz böyle istediniz, kitap böyle istedi, satır satır, karartılara dönüşüyorlar kargalar, siren sesleri sisi kesiyor, çığlıklar yükselmiyor; yeri deliyorlar, ağacın köklerine sızıyorlar, siz çizdiniz, tam şu an, elinizde kalem kâğıt, çantanızdan çıkardınız, tekrar, elleriniz kâğıdı ve yüzünüzü çiziyorlar, karga insanlar uçuyorlar, kanat sesleri geliyor ve siren sesleri tükeniyor, sis azalıyor, siz azalıyorsunuz, yaşlı, kavruk damarlı adam canlanıyor, güvecesine, hayata güvenerek, ayaklanıyor, hâlâ çiziyor, çiziyorsunuz yüzünüzü ve soluk kâğıtları, hâlâ yaşıyorsunuz, yaşlı adam yanınıza geliyor, elinde ölü bisikletinden kalanlar, gözlerinde kuru damlalar var, sizi dinlemiyor, çantanızı istiyor, hayır, veremezsiniz, siz hiç çocuk olmadınız, hiç yaşlanmadınız, bu adam sizi güldürüyor, ne varsa anımsıyorsunuz, ne varsa, adamı anlıyorsunuz, ne yaşadıysa okudunuz, ne okudunuzsa çizdiniz, bu adam asla, asla, asla, sizin listenizde yer almıyor, imza atamayacak, hata ettiniz. Bisikletten kalanları, hafif yağmur ıslaklığı, jant parçası, hava pompası, kedigözü, çantanıza boca ediyorsunuz, yaşlı adamın gözü sizde, canınızı sıkıyor bu durum, sis çoktan dağıldı ve insanlar da, para çekme makinesindeki köre ihtiyacınız var ve bunu biliyorsunuz. Çantanızı kapadınız, gitmek üzeresiniz, yaşlı adam size bakıyor, yeniden can bulmuş, ruh üfürülmüş yüzü fersiz, soğuk, şeytani görünüyor, bisikletimi geri ver, diye haykırıyor, iri ağaca doğru geri geri koşuyor, düşe kalka, bu yaşlı adamın imzası işinize yaramayacak, bu yaşlı adam yeterince yaşamıştır, son hızla çarpıyor iri ağaca, kafası parçalanıyor, ağacın yolu ve yeryüzünü parçaladığı köklerine karışıyor, oraya sis de karışmıştı, size sis denmesi gerekirdi, işlem tamam, sis dağılmış durumda, yine de kapalı, puslu bir hava var şehrin üzerinde, yanına vardınız körün, o görmedi olanları, parasını çekmeye çalışıyor dakikalardır, zorlukla nefes alıyor, elleri ile görüyor, o da hiç yaşamamış sizin gibi, asla vazgeçmiyor, insanlar sabırsızlar, siz sabırlı olanı arıyorsunuz, bu kör sabrediyor, kulağı makineden gelen aptal seste, anlayamıyor, siz onu anlıyorsunuz, derin bir soluk, çantanızı açıyorsunuz, size özgü bir yöntem, kimse bilmiyor, bu kör hak ediyor yaşamayı, ona yeni bir yaşam arz edeceksiniz, yaşlı adam hak etmemişti, lastik şişirme pompasını çıkarıyorsunuz usulca, ağacın etrafındaki lanetli baltalar ve bir zamanlar o baltaları tutan ellerin kokuları, başınız dönüyor, pompa elinizde, o kitabı açtınız hemen, o sayfasını, ürkütücü, çiziminiz de, gözünüzde bir damla yaş kuruyor, arkadan kavrıyorsunuz körün kellesini, ıgk ıgk sesleri çıkarıyor bebek karga ağzından, pompayı bastırıyorsunuz ağzına körün, ağzı da kör, her yeri kör, nankör değil, yaşlı adamdı nankör, ne okuduysanız tekrar ve sesli biçimde ağzına okuyorsunuz, üflüyorsunuz içinizdekini, kendi yüzünüzü çiziyorsunuz tek elle, yüzünüz yeni kâğıdınız, buruş buruş oluyor, körün gözlerine gökkuşağı doğuyor, kör görüyor, görüyor! Yaşlı adam sizi anlamamıştı, imza atmaya layık değildi, bu eski kör anlıyor mu peki? O iyileşti, sizin bundan çıkarınız yok, her şeyi bedava yapıyorsunuz. Çantanızın başına geçtiniz yine, yüzünüz boğuk, sizi anlayacak mı, içinizdeki sizi, sisi anlayacak mı, sizi görecek mi, sahiden, görecek mi? Böyle şeyler nasıl olur, bilirsiniz. İnsanlar hiçbir şeyden vazgeçmez, hayattan da, her şeyi unutarak sabırsızca yaşarlar, bilirsiniz. Eski kör çantanızın ve sizin yanınızdadır. Sizi ışıl ışıl görmektedir, rengârenk, göğün ve yerin yüzleri ondadır artık. Elini çantanıza koyar, farkındadır, anlamak için doğmuştur, sabrederek yaşamıştır, çok azı bunu başarır, bilirsiniz. Sol elini kendi gök/yer yüzüne batırır, parmak parmak, pençe pençe, sizi çizer, yüzüne sizi çizer, yüzünü imzalar, bir yazar-bir imza günü-bir alçak imza, sizi imza eder, gülümser, üç pis karga anında üşüşürler üzerinize, çantanızı çalmaya çalışırlar tam da her şey yoluna girmişken, bunu yaparlar, üç hırsız karga insan, bir yazar-bir imza günü-bir alçak imza, çantanızı çalarlar, bakın çantanız uçmaktadır, u-çan-ta, acı biraz mizahidir, ayın olaylar olacaktır, sisin artması, hadsiz insanların çıldırışı, şehrin çocukluğu, asla geç kalınmaz, asla erken olmaz bu, elini tutarsınız eski körün, ellerini görürsünüz, çantanızı onun yüzünde görürsünüz.

-------(----)------
-    ÇANTA    -
-------------------

Nasıl düştünüz buraya, nasıl! O lanetlenmiş, hırsız, üç karga şimdi jüridir koftiden bir yarışmada, o arz senin, bu arz benim sürdürmektedirler yanlış yaşamlarını. Huysuzlanırsınız, bunu anlamanız için belirsiz bir süre geçmesi gerekmiştir, rahme düşmemiş anlar birikmiştir böylelikle, huysuzlanırsınız, saymaya başlarsınız, iyi sayarsınız, tam üç karga, sivri tırnaklı, belirsiz bir zamandır onları ararken tam da onlarla kuşatıldığınızı nasıl anlamazsınız, arz-talep dengesidir bu, herkes karga herkes, hep alt üste arz etmez ya, fark etmez, üç hırsız karga, bir yarışmacıyı çok beğenirler ve ona çantayı sunarlar, böylelikle hayatı değişecektir yarışmacının, daha mutlu olacaktır, gak gak gülerler jüri azaları, bir şehir bireyini daha mesut etmenin hazzını yaşamışlardır, karşılıksız, bedava, tek farkla –imzasız, yarışmacı kız çantayı aldığı an anlayamaz elbette onun önemini, anlayamayacaktır, bu çanta sadece kıyafetini tamamlayıcı bir unsurdur onun için, ne olabilir ki, renk uyumu, sahte kurgular, bakın siz de yarışmacıymışsınız, bakın siz de bakımsız kalmışsınız, çaresizsiniz, kitaplar da kurtarmadı sizi, yarışmalar mı kâr edecek? Arzı kabullenmeyen kız yarışmadan elenir, jüri üyelerini küfürleyecektir, bol bol izlenme oranı, kargalı jüri arasında tartışma yaşanacaktır, elenen kız çantayı jüriye fırlatır, çanta, uçan çanta, jüriye değil, geri geri, hani geri geri ölüme giden yaşlı adam vardı, ona benzer, size çarpar, sizi devirir, sahnedeki sis makinesini devirir, her yer sis olur, reklam arası, jüri kargalarının kavgası, her yer sis olur, reklam, o sis benim, kargalar birbirini pençelemektedir, kan, sizi tanıdılar, sizi kör renk bir odaya tıkıyorlar, odada bir dolap ve çekmeceleri, bu kısmı biliyorsunuz, sadede gelmek gerekir, nihayet buldunuz o çantayı, ezelden beridir arıyorsunuz, çocukluğunuzdan bu yana, hayır, siz hiç çocuk olmadınız, bin türlü rica, minnet, gözyaşı, bu çantayı unutmadınız, belirsiz bir zaman, size üç yıldız, üçten geriye sayın, her şey sahte, çantayı açıyorsunuz, kendinize özgü yöntem, elbette, tozu üfleyiniz, ışıl ışıl bir gökkuşağı, ışıksız oda apak, görüyorsunuz, her şeyi anımsıyorsunuz, şimdi yapmanız gereken tam da bu, elleriniz imzanız, yüzünüz kâğıt, stüdyoda kahkahalar, yayın devam ediyor, kargalar memnun, büyük kargalar var bir de, neyse, ellerinizi karga tırnakları gibi gözlerinize saplıyorsunuz, üçten geriye sayıyorsunuz, içinizden değil sesli sesli o kitabı okuyorsunuz, nefesiniz çekiliyor, gözlerinizi imzalıyorsunuz, kendinizi arz ediyorsunuz, kendinizi! Bu arz sizin, sizin! Gözlerinizi, kanlı parçalar, çıkarıyor, kör hâlde ve herhâlde çantaya dolduruyorsunuz, yeminle, görüyorsunuz, yeminle, çantayı kapıyorsunuz, size özgü yöntem, içiniz huzurlu, o huzur sizin, çanta uçmak üzere, kenarından yakalıyorsunuz, yönü belirsiz bir uçan çanta-uçanta bu, uçuyorsunuz, stüdyoda gerilimli anlar, siz çoktan, kaçıyorsunuz, kelleniz ise böyle olmaz diye sallanan bir sarkaç, kaçıyorsunuz!

No comments:

Post a Comment